Dilencilik (2)
.
* DÜNDEN DEVAM
İslâm’ın kitabının ve Peygamberinin, dilenciliğin yüz kızartıcı bir şey olduğunu vurgulamasına karşın maalesef ülkemizde öteden beri bir dilencilik mafyası, şebekesi oluşmuştur. Bunlar birçok genci, çocuğu sakatlayıp dilenci işçisi olarak çalıştırıyorlar. Bakıyorsunuz 3-5 yaşındaki çocuklar yollarda, arabaların durduğu kavşak noktalarında trafiğin arasında dolaşıp para istiyorlar. Kimi bir kâğıt mendil uzatır, kimi yalvarıp durur. Kimi kadınlar da kışın soğuğunda kucağına bebeği alıp yolun kenarına oturarak duygu sömürüsü yapar. 5 yaşındaki Bedrettin olayı hepimizin içini sızlattı. Zavallı kendisinden birkaç yaş büyük başka bir dilenci çocuk tarafından öldüresiye dövülüp köprünün aşağısına atılıyor. Yazıktır, günahtır. Devletin bunu önlemesi gerekir. Bu şebekeleri çökertmek gerekir. Eğer bu önlenmezse daha birçok Bedrettinler ölür yahut sakatlanır. Çok darda kalınca ölmemek için dilenmek caizdir. Yalnız gönül rızasıyla verileni almakta bir sakınca yoktur. Allah’ın Elçisi, Hz. Ömer’e bir bağış göndermiş. Ömer onu geri çevirmiş. Allah’ın Elçisi ona, neden geri çevirdiğini sormuş. Ömer, “Ey Allah’ın Elçisi, sen bize bir şey almamamızın daha iyi olduğunu söylememiş miydin?” demiş. Allah’ın Elçisi, “O isteme, dilenmeyle ilgilidir. Ama istenmeden verilen, Allah’ın sana nasip ettiği bir rızıktır” demiştir. Hz. Ömer de “Nefsimi elinde bulunduran hakkı için kimseden bir şey istemem ama ben istemeden gelen bir şeyi de reddetmem” demiştir.
Dilenmekte olan Ensarlı bir adam, Allah’ın Elçisi’ne geldi. Allah’ın Elçisi ona, “Evinde bir şeyin var mı?” dedi. Adam, “Bir bölümünü üstümüze giydiğimiz, bir bölümünü de yere serdiğimiz bir parça bezimiz var. Bir de su içtiğimiz bir bardağımız var” dedi. Onları getirmesini emreden Allah’ın Elçisi bunları açık artırmaya sundu. Bir adam, “Ben onları bir dirheme alırım” dedi. Allah’ın Elçisi iki üç kez, “Daha fazla veren yok mu?” dedi. Başka bir adam, “Ben onları iki dirheme alırım” dedi. Allah’ın Elçisi, iki dirheme sattığı eşyanın parasını Ensarlıya verip, “Bu paranın bir dirhemiyle yiyecek al, ailene götür. Diğeriyle de bir balta al bana getir” dedi. Adam öyle yaptı. Baltayı alan Allah’ın Elçisi, baltaya bir sap takıp Ensarlıya verdi ve “Git, odunculuk yap. Seni on beş gün buralarda görmeyeyim” dedi. Odun toplayıp satmaya başlayan adam, kazandığı parayı Allah’ın Elçisi’ne getirdi. Allah’ın Elçisi ona dedi ki: “Bunun bir kısmıyla yiyecek, bir kısmıyla da giyecek al. Bu, senin için yüzünde dilencilik lekesi olduğu halde kıyamete gelmenden daha iyidir. İnsanı perişan duruma sokan şiddetli yoksulluk, ağır borç ya da zorunlu diyet durumu olmadıkça dilenmek uygun değildir.”