“Ben size Allah’ın kitabını bırakıyorum”
.
SORU: Sizin Kur’ân mealinizi okuyorum. Kur’ân insanı akla yöneltiyor. Bir ayette “Kur’ân’ı ağır ağır, düşüne düşüne oku” deniyor. Yani Kur’ân hakkında çok düşünmemizi istiyor ve bu da Kur’ân’ın anlaşılması için indiğini gösteriyor. Fakat insanlarımız genelde Kur’ân’ı değil de hadislerin, rivayetlerin ve hikâyelerin peşinde koşuyor, onlara daha çok itibar ediyor. Kur’ân’ın mealini okurken birçok hadis rivayetlerinin sağlam olmadığını görüyorum. Bir ayette diyor ki: “Kur’ân’dan hesaba çekileceksiniz.” Bu ayet, insanların sadece Kur’ân’dan, Kur’ân’ın buyruklarına uymaktan sorumlu olduklarını gösterir. Allah Kur’ân’a göre yaşamamızı istiyor. Evet, Kur’ân’dan sorumlu olacağız ama Kur’ân’ı okuyan, anlayan ve ibret alan kim? Bu düşüncelerim ve bu ayet hakkında yorumunuz nedir? (Ali Can)
CEVAP: Herhalde siz, şu ayetleri kastediyor olmalısınız: “O (Kur’ân) sana ve kavmine bir zikirdir (uyarı, şan ve şeref) ve yakında (ona uyup uymadığınızdan) sorulacaksınız” (Zuhruf: 44), “Elçi de, ’Ya Rabbi kavmim, bu Kur’ân’ı terk edilmiş bıraktılar’demiştir” (Furkan: 30). Bu ayetlerde insanların Kur’ân’dan sorumlu oldukları, onun buyruklarına uymayanların büyük vebal ve sorumluluk altında kalacakları vurgulanmaktadır. Demek ki insanın uymakla yükümlü olduğu ve uymamaktan ötürü sorumlu tutulacağı kitap Tanrı buyruğu olan Kur’ân’dır. Evet, doğrudur, insanı bağlayan sadece Kur’ân’dır. Zaten Peygamber’in sahabileri sadece Kur’ân’ı bağlayıcı görürlerdi. Onların zamanında bugünkü hadis kitapları yoktu. Birinin duyduğu bir sözü ötekiler bilmezdi. Dört halife döneminde hadis rivayetlerine müsaade edilmezdi. Hz. Ömer, “Peygamber şöyle dedi, böyle dedi”diyenleri dövmüştür. O, sadece Allah’ın kitabı Kur’ân’ı bağlayıcı görürdü. Zaten Peygamberimiz de veda hutbesinde, Ben size Allah’ın kitabını bırakıyorum, ona sarıldığınız sürece sapmazsınız” buyurmuştur. Ama rivayetler bu hadisin içine sızarak ekleme yapmışlar Ehl-i Sünnet dediğimiz grup, “Allah’ın kitabı” söylemine “Benim sünnetim” söylemini de eklemiş, böylece sünnet denilen hadis rivayetlerini Allah’ın kitabına eş hale getirmişlerdir. Şii grubu da geri kalacak değil ya, Peygamber’in sözüne, “Ehl-i beytim” sözünü eklemiş, böylece Ehl-i beyti Kur’ân’ın yanında ikinci kaynak yapmışlardır. Her iki ekleme de Peygamber’e iftiradır. Ama ne diyeceksin, hurafe anlatan rivayetçiler itibar görüyor, baş tacı ediliyor. Niçin bu? Kur’ân dini anlaşılmasın, rivayetçilik, akıl mantık dışılığı devam etsin. Halk Kur’ân’ı düşünmesin, masallarla avunup dursun.