Aşure günüyle ilgili rivayetler
.
Aşure günü hakkında bilgi isteyen okurum Muammer Sokullu’ya cevabımdır: Aşure, Peygamberimizin sünnetidir. Peygamberimiz Medine’ye geldiklerinde Yahudilerin Muharrem’in 10. gününde oruç tuttuklarını görmüş. Sebebini sormuş. Yahudiler, Musa’nın firavun zulmünden kurtuluşlarının anısına oruç tuttuklarını söylemişler. Peygamberimiz, “Ben Musa’ya sizden daha yakınım” diyerek kendisi de o gün oruç tutmuştur. Muharrem ayının 10. günü oruç tutmak Peygamberimizin sünnetidir. Başka bir rivayete göre bu oruç Hz. Nuh’un kurtuluşunun anısına tutulurdu. Ve Hz. Peygamber’in hicretinden önce de Araplar arasında uygulanırdı. Önceleri farz olan bu oruç Ramazan orucunun farz olmasıyla zorunlu olmaktan çıkarılıp isteğe bağlı kılınmıştır.
O günün akşamı için aşure aşı pişirip dağıtmak da gelenek olmuştur. Aşure çorbası da denilen bu tatlının, Hz. Nuh’un tufandan sonra aşure gününü kutlamak için geminin ambarında kalan erzağı karıştırıp bir tür tatlı hazırlamasıyla ortaya çıktığı rivayeti vardır. Özellikle Müslüman Türklerin dini halk geleneğinde önemli bir yer tutan aşure, aynı zamanda Muharrem ayının 10. günü başlamak üzere daha sonraki günlerde de özel merasimlerle pişirilip dağıtılan aşure aşının adı olmuştur. Aşure aşı, Osmanlılar döneminde sarayda da pişirilirdi.
Uydurma sözler
SORU: Lise öğrencisiyim. Okuldaki arkadaşlarımın çoğu haftada bir gün “abi” dedikleri bir şahsa gidiyorlardı. Ben de merak edip bir kere gittim. “Abi”, mutlaka kendi cemaatlerine girmemi tavsiye etti. Bu cemaatin tüm üyelerinin yaptığı sevapların ve ibadetlerin toplanacağını, bizim de amel defterimize yansıyacağını söyledi. Bu doğru mu? (Ö. S.)
CEVAP: Sen zaten İslâm cemaatine mensupsun. Müslümanların bir ferdisin. Başka bir cemaate girmene gerek yok. Sana söylenen o sözlerin hiçbir değeri yoktur. Uydurmadır. Allah’a peygambere iftiradır. Bir Müslüman nasıl böyle şeyler söyler? Cemaatin tüm üyelerinin ibadetlerinin toplanıp cemaate intisap eden bireylere yansıyacağını hangi ayet veya hadise dayandırıyorlar? Allah her kuluna kendi can damarından yakındır. Allah ile kul arasında kimse yoktur. Ne şeyh, ne cemaat... Yeter ki kul Allah’a yönelsin.