Altay Türkleri’nin yaratılış destanı (1)
.
SORU: Altay Türkleri’nin yaratılış destanında Tanrı Bay Ülgen (bazen Kayra Han) insanı balçıktan yaratıyor. Onları bir adaya gönderiyor. Burada her türlü meyveyi yiyebiliyorlar. Ancak bir ağaçtaki meyveyi kesinlikle yememeleri gerektiğini emrediyor. Tanrı Ülgen’in, Erlik adında daha önce yardım ettiği fakat kötülüğü yüzünden yanından kovduğu bir insan üstü yaratık var. Tanrı Ülgen’den intikam almak ve onun yarattığı insanları yoldan çıkarmak için adaya gidiyor ve onlardan yasak meyveyi yemelerini istiyor. Adada bulunan Doğanay ismindeki insan, kesinlikle yemeyeceğini, tanrının onu yasak ettiğini söylüyor. Ancak Doğanay’ın eşi Ece, Erlik denen yaratığın oyununa gelerek yasak meyveyi yiyor. Tanrı Ülgen bunları cezalandırıyor. Bu destanı okuduğum zaman bana İslâm’daki insanın yaratılışını, Hz. Adem ile Havva’nın şeytanla aralarında geçen olayları anımsattı. Aradaki benzerlik konusunda düşünceleriniz nedir? Bu destanın İslâm dininden önce olmasının bir özelliği var mı? Türklere peygamber gönderilmiş midir? (Onur Tensu)
CEVAP: Yaratılış öyküsü, Kur’ân’ın orijinal anlatımı değildir. Bu öykü Tevrat’ta daha ayrıntıyla yer alır. Belki ondan önce de vardı. Muhakkak ki aslı, ilahi olan dinlerden çeşitli inanışlara, efsaneleşerek geçmiştir. Bunların ayrıntısı bizi ilgilendirmez. Kur’ân’da anlatılana inanınırız ama bunun da yoruma ihtiyacı vardır. Anlatılan öykünün temel mesajı şudur: “İlk aşamasında insan henüz cinsel üreme yolunu bilmiyordu. Nefis onu kadınla birleşmeye yönlendirdi. Çünkü insan, bulunduğu bahçede sonsuzluk arıyordu. Kendisinin ölümlü olduğunun farkına vardı. Fizik bedeniyle sürekli yaşamasının mümkün olmadığını anlayınca çocukları aracılığıyla adının sürmesini istedi.
Kadın da onu kendisine çekti. Böylece cinsel birleşmeyle üreme oldu. Bulundukları yer artık çocuklarıyla birlikte yaşamalarına yeterli olmadı. Yaşamaları için üretmeleri gerekiyordu. Oysa dağ başındaki ormanda üretim yapılamıyordu. Bunun için yüce Allah onların gönüllerine, düzlüğe inip yaşamlarını sürdürmeleri düşüncesini doğurdu. Daha önce ormanlık bölgedeyken yukarıdan aşağı düzlüğe inip arttılar, tarımsal yaşama geçtiler. Tabii bu gelişim bir anda olmadı, binlerce yıl sürdü.” DEVAM EDECEK