‘Allah içtenlikle dua edeni sever’
.
* DÜNDEN DEVAM
Dua eden kul, Allah’a yaklaşır. Zaten ibadetin aslı da Allah’a yaklaşmak, O’nunla iletişim kurmaktır. Yüce Allah, Hz. Yakup’un gönülden Allah’a bağlanışını, herşeyi O’na havale edip O’ndan asla umut kesmeyişini, örnek bir davranış olarak anlatır: “Dedi ki: Ben üzüntü ve tasamı yalnız Allah’a açarım, ben Allah’tan, sizin bilmediğiniz şeyleri bilirim. Ey oğullarım gidin, Yusuf’u ve kardeşini arayın, Allah’ın rahmetinden umut kesmeyin. Zira Allah’ın rahmetinden, yalnız inkarcı toplum umut keser” (Yusuf: 86-87). Bütün işlerde sadece Allah’a güvenerek herşeyi yapanın ve yürütenin O olduğunu, varlık alanında yalnız O’nun hükmünün geçerli olduğunu düşünmek ve böylece yaratıklara değil, Yaratan’a kul olmak, en büyük mutluluk kaynağıdır.
Peygamber, “Allah, kendisine içtenlikle dua edenleri sever” buyurmuştur. Yanık gönüllerden yükselen yakarışlar derhal Allah’a kavuşur, rahmet olarak döner, insanı mutluluğa boğar. Kuluna kendi şah damarından daha yakın olan Allah, O’nun duasını işitir, dileğini verir. Allah gaflet içinde bulunan bir insanın, bilinçsiz olarak sadece ağzından çıkan duayı kabul etmez. Dua eden, içtenlikle dua etmeli, duası hemen kabul edilmedi diye duadan vaz geçmemeli, dileğini O’na sunmalıdır. Dilediği şeyler meşru ve mübah şeyler olmalı, günaha, düşmanlığa, akrabayla ilgiyi kesmeye ilişkin şeyler olmamalıdır. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Hiçbir Müslüman yoktur ki, bir günah ve yakınlarla ilgiyi kesme isteği olmayan bir şeyi Allah’tan istesin de Allah ona üç şeyden birini vermesin: Ya o kulun isteğini verir yahut onun isteğini ahirete bırakır yahut da istediğinin dengi olan bir kötülüğü ondan savar. Dediler ki: O halde çok dua edelim. Allah da çok kabul eder.”
İbrahim ibn Edhem’e sormuşlar: “Neden dua ediyoruz, duamız kabul edilmiyor?” Şöyle yanıt vermiş: “Çünkü siz Allah’ı bildiniz O’na itaat etmediniz, Resulü bildiniz sünnetine uymadınız, Kur’ân’ı bildiniz onunla amel etmediniz, Allah’ın nimetlerini yediniz O’na şükretmediniz, cenneti bildiniz onu istemediniz, cehennemi bildiniz ondan kaçmadınız, şeytanı bildiniz onunla savaşmadınız ona uydunuz, ölümü bildiniz ona hazırlanmadınız, ölüleri gömdünüz ibret almadınız, kendi ayıplarınızı bıraktınız başkalarının ayıplarıyla uğraştınız.”