Allah gönülden yapılan duaları kabul buyurur
.
SORU: Peygamberimiz, “Kendinizin, çocuklarınızın ve mallarınızın zararına olan şeyleri istemeyin. Sonra duanız Allah’ın, dileklerin verildiği bir saatine rastlar da Allah o duanızı kabul eder” buyurmuştur. Bir yazınızda böyle bir hadis belirtmiştiniz. Burada Allah’ın duaları kabul ettiği özel bir zaman olduğundan mı yoksa sadece Allah’ın kabul edebileceğinden mi bahsediliyor? Eğer özel bir zaman varsa bu günümüzde bahsedilen dilek kapısı gibi midir? (Ahmet Orhan)
CEVAP: Hadiste amaçlanan “Belki dua çok içten gelir de Allah onu kabul eder” anlamıdır. Çünkü Allah içten gelen duaları kabul buyurur. Ama hangi duayı ne zaman kabul edeceğini sadece kendisi bilir. Duanın kabulü için mutlaka gönülden ve içtenlikle yapılması gerekir. İşte onu belirlemek de Allah’a özgüdür. Ayrıca seher vakitlerinde, secdelerde ve secde aralarında yapılan duaların daha çok kabul göreceği hadislerde belirtilir. Ben dilek kapısı bilmiyorum. Öyle fiziksel bir dilek kapısı yoktur. Allah’a yalvaran her kul, O’nun hükümranlığının kapısına sığınmış demektir. Ama bu saray bütün evren, bütün yaratıklar âlemidir. Çünkü O’nun hükümranlık tahtı yani arşı, gökleri ve yeri tüm evreni kaplamıştır.
Çok hassas bir durum
SORU: Öözel bir şirkette çalışanların maaşlarıyla ilgileniyorum. Bir kişinin maaşında hata olmuş, kendisine eksik para verilmiş. Bu hatayı çok sonra fark ettim. Ancak bu durumu söylemiş olsam hırsız durumuna düşeceğimden korktum. Konu öylece kapandı gitti. Ama vicdanım hiç rahat değil. Ne yapmam gerekiyor?
CEVAP: Konu gayet hassas. Sorumluluktan kurtulmanın yolu doğruyu söylemektir. Gidip o kişiyi bulacak, doğruyu söyleyecek, hakkını ödeyecek veya helal ettireceksiniz. Bunun kasıtlı olmadığını söyleyip onu ikna etmeniz gerekir. Başka çözüm bilmiyorum. Hak sahibi ortada. Ama bunu şirkete duyurup herkese ilan etmek sizin açınızdan iyi olmaz. Bu durumu da o arkadaşınıza anlatırsınız, onun da elbet insafı vardır.
Türkçe ibadet üzerine
SORU: Namaz ibadetimi Türkçe olarak yapabilir miyim? (Çağlar Korkmaz)
CEVAP: Eğer Türkçe ile daha huzurlu ibadet edebiliyorsan hiçbir sakınca yok. İbadette ne dediğini bilmek esas olduğuna göre insanın hiç anlamadığı, dolayısıyla ne dediğini bilmediği bir dille okuma yerine anlayacağı dille ibadet etmesi Kur’ân’-ı Kerîm’e daha uygundur.