Aileyi bir arada tutan inanç ve davranış birliğidir
.
* DÜNDEN DEVAM
Mümin Suresi 7-9’uncu ayetlerde Allah’ın arşını taşıyan yüce meleklerin, müminler için mağfiret dileyip Allah’tan onları cehennem azabından korumasını, onları iyi huylu, inanmış ataları, eşleri ve çocuklarıyla birlikte cennete sokmasını diledikleri anlatılmaktadır. Bu ayetlerden de insanın ancak aile bireyleriyle yani ana-baba, eş ve çocuklarıyla birlikte olduğu zaman tam anlamıyla mutlu olacağı, ailenin dünya ve ahiretin mutluluk kaynağı olduğu anlaşılır. Cennete giren mümin, ailesinden ayrı olunca mutlu olamayacağı için salih eylemler yapmış olan aile bireyleri de kendisiyle birlikte cennete konulmaktadır. Ayrıca aile bütünlüğünün önemi, aile bölünmüşlüğünün insanda ruhsal çöküntüye, bahtsızlığa neden olacağı da anlaşılır. Çünkü mutlu olabilmek için ahirette dahi aile birleştiriliyor, bölünmüyor. Ancak aileyi bir arada tutan inanç ve davranış birliğidir. İnançları ve davranışları birbirine ters olan aile bireylerinin dünyada dahi birlikte olması kolay değildir. Çünkü bunlar birbirlerini iterler, birbirlerini görmekten ve birlikte olmaktan hoşlanmazlar, kavga ederler. Ahirette de ancak inanç ve eylemleri benzer olan aile bireyleri birleştirilmektedir. Ama inanç ve eylemleri ters olanlar bir araya gelmezler, zira birinin yeri cennet, öbürünün yeri cehennem olur. Suçlularla suçsuzlar bir arada bulunmazlar.
Tegabün Suresi’nin 14’üncü ayetinde eş ve çocuklardan düşman olanların bulunduğu, buna karşın affedip hoşgörülü davrananları Allah’ın affedeceği vurgulanmaktadır. Aile reisi olan erkek, karısının, ergin olmayan çocuklarının ve anne babasının geçimlerini sağlamaya mecburdur. Ayrıca çocuklarını güzel yetiştirmek, eğitmek, zamanın gereklerine göre tahsil ve terbiyelerini yaptırmak, aile büyüklerinin, özellikle ana-babanın görevidir. Hz. Ali’nin, çocukları geleceğe göre yetiştirmeyi öğütlediği rivayet edilir. İnsan, eşinin ve çocuklarının hareketlerine dikkat etmekle beraber hoşgörülü olmalı, onların hatalarını affetmelidir. Yoksa ailede dirlik ve düzenlik kalmaz. Her hata ve kusur karşısında azarlanan, şefkat ve hoşgörü görmeyen çocuk da öyle yetişir. Korku belası babasına ses çıkarmasa da içten ona karşı sevgi beslemez. İleride o da ana-babasından gördüklerini kendi çocuklarına uygular. Yani mazlumken zalim olur. İşte bunun için yüce Allah, affı ve hoşgörüyü öğütlemekte, affedip hoş görenlerin affedileceklerini vurgulamaktadır: “Eğer affeder, hoş görür, bağışlarsanız, Allah da bağışlayan, esirgeyendir (affedenleri O da affeder).”