Ahde vefa
.
* DÜNDEN DEVAM
Ebu Hüreyre’nin rivayetine göre Peygamber, “Biz son gelen ve kıyamet gününde öne geçecek olan bir ümmetiz. Onlara kitap bizden önce, bize de onlardan sonra verildi. Onlara farz kılınan bu cuma günü üzerinde de onlar ihtilaf ettiler. Allah bu hususta bizi doğruya iletti. Onlar bugün hususunda bize tabidirler. Yahudiler yarın, Hıristiyanlar öbür gün” buyurmuştur (Buhari, Cuma 12; Müslim, Cuma 19-21). Başka bir rivayette “Allah bizi getirdi, cuma gününe ulaştırdı. Cumayı kaybetmiş olan Yahudilere cumartesi, Hıristiyanlara pazar günü (toplantı günü) oldu. Bize cuma gününü verince onlar bize tabi oldular: Cuma, cumartesi, pazar” buyurulmuştur. Bu hadis cumanın eskiden beri var olduğunu göstermektedir. “Kim üç cumayı (ardı ardına) küçümseyerek terk ederse Allah onun kalbini mühürler” (Tirmizi, Cuma 7; Müslim, Mesacid 254). “Her ihtilam olana (ergenlik çağına erene) cumaya gitmek gerekir. Cumaya giden herkese de yıkanmak gerekir” (Ebu Davud, Taharet: 127). “Her yedi günde bir defa yıkanmak, başını ve bedenini yıkamak her Müslüman’ın üzerine bir borçtur” (Buhari, Cuma 12). “Kim cuma günü yıkanır, güzel elbisesini giyer, varsa güzel koku sürünür, cumaya gelir, Allah’ın kendisine farz kıldığı namazı kılar, hutbeye çıkan imamı susarak dinler, namazın sonuna kadar böyle edep ve huşuyla durursa o ibadeti, o cuma ile ertesi cuma arasındaki günahlarına kefaret olur” (Buhari, Cuma, 18). “Cuma günü öyle bir saat vardır ki Müslüman kul, o saatte namaz kılar, Allah’tan bir şey dilerse Allah ona dilediğini verir. Biri sordu: ‘Hangi saattir?’ Peygamber, ‘Namazın başlamasından bitmesine kadar olan zaman’ dedi” (Buhari, Cuma, 37).
Allah’ın ahdini bozmak, O’na verilen sözde durmamak, gerek Allah’a gerek insanlara verilen söze aykırı davranmaktır. Allah’ın ahdi ile birkaç mana kastedilmiş olabilir: Evvela ahit, Allah’ın yaratırken insanın içine koyduğu Allah’ı tanıma kabiliyetidir. Buna fıtrat ahdi (doğal ahit) denir ki, “Rabbin, Ademoğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini almış ve onları kendi nefislerine şahit tutarak, ‘Ben sizin Rabbiniz değil miyim?’ (demişti). ‘Evet, buna şahidiz’ dediler” (Araf: 172) ayetinde bu fıtrat ahdine işaret edilmiştir. Kâinatta Allah’ın birliğinin kanıtlarını düşünüp de şu engin evrenin yaratıcısına kulluk etme kanısına varmak da Allah’ın ahdi sayılır. Zaten yaratılışta insanın içine konulan yetenek, insanı bu kanıya götürür. Yahut Allah’ın ahdi, daha sonra gelecek peygambere inanacakları hakkında gerek peygamberlerden, gerek onlara inananlardan alınan sözdür. “Allah, peygamberlerden şöyle söz almıştı: ‘Bakın, size kitap ve hikmet verdim; sonra yanınızda bulunan kitabı doğrulayıcı bir peygamber geldiğinde, ona mutlaka inanacak ve ona mutlaka yardım edeceksiniz. Bunu kabul ettiniz mi? Ve bu hususta ağır ahdimi üzerinize aldınız mı?’ demişti. ‘Kabul ettik’ dediler” (Al-i İmran: 81) ayetinde bu ahde işaret edilmiştir.