Acaba kim nasipsiz? (1)
.
Din İşleri Yüksek Kurulu’na bir soru yöneltiliyor: “Hemen hemen hepsi profesör olan ilahiyatçılarımız Süleyman Ateş, Abdülaziz Bayındır, B.Bayraklı televizyonlarda ve gazatelerdeki köşelerinde 1- Kaza namazı olmadığını 2- Abdestin ancak tuvalette bozulacağını 3- Şevval orucunun bidat olduğunu söylüyorlar. Bu kişilerin söyledikleri yanlışsa neden bunlara cevap verilmiyor? Bu konuda Din İşleri Yüksek Kurulu’nun görüşü nedir?” Soru sahibi Bahattin Arazsu’nun amacının ne olduğu pek belli değil. Çünkü bana yazdığı birkaç mailinde Diyanet’ten şikâyet ederken bizi de Diyanet’e şikâyet ediyormuş.
Fetvacının Diyanet adına internette birinci soruya verdiği cevap: “1- Edası farz olan namazın kazası dahi farz, vacip olan namazın kazası da vaciptir. Kaza edaya göredir. Yerli halde kılınmayan namazlar tam olarak, seferde kılınmayan namazlar ise dört rekâtlı namazlar ikişer rekât olarak kaza edilir. Kaza için muayyen bir vakit yoktur. (Mekruh olan üç vakitten müstesna) Her zaman kaza edilebilir. Kılmadığı namaz çok olan kimse her defasında ya ‘ilk defa kazaya kalan’ ya da ‘son defa kazaya kalan’ diye niyet etmesi uygun olur.”
Hüküm vermek Allah’a aittir
CEVAP: Şimdi bu cümleler hangi ayete ve sağlam hadise dayanır? Dinin iki temel kaynağı vardır: Başta Kur’ân, sonra sağlam hadis. Hiçbir ayette bu tür söylem veya hüküm olmadığı gibi hadislerde de bu ifadeler yoktur. Bu ifadeler din uzmanı sayılan kişilerin yani fıkıhçıların düşünceleri, kıyasları, çıkarımlarıdır. Bunların oluşturduğu fıkıh kuralları din midir? Allah’tan ve Elçisi’nden başka hiç kimsenin din hükmü koymaya hakkı yoktur (Yusuf: 40). Yusuf, hapishane arkadaşlarına İslâm’ın özü tevhidi anlatırken diyor ki: “Ö hüküm, yalnız Allah’ındır. O, yalnız kendisine tapmanızı buyurmuştur. İşte doğru din budur. Ama insanların çoğu bilmezler” (Yusuf: 39-40), “Hüküm vermek yalnız Allah’a aittir. (O) gerçeği anlatır ve O, (davayı çözüp) ayırt edenlerin en iyisidir” (Enam: 57), “Ayrılığa düştüğünüz herhangi bir şeyde hüküm vermek, Allah’a aittir. İşte Rabbim Allah budur. O’na dayandım, O’na yöneldim” (Şûra: 10).
Niyeti sözle söylemek gereksiz
Demek Allah’tan başka din hükmü koyanların hükmüne uymak, onları Allah’a eş koşmak olmaktadır. Hele şu “ya ilk defa kazaya kalan ya da son defa kazaya kalan diye niyet etmesi uygun olur” şeklindeki niyet tanımına bakın. Peygamber mi böyle niyet edilmesini söyledi, hangi hadiste geçiyor bu tür niyet tarzı? Niyet, insanın yapacağı işi içinden geçirmesidir. Bunu sözle söylemeye ne gerek var? Kime neyi öğretiyoruz? Allah bizim içimizden geçen düşünceyi, amacımızın, niyetimizin ne olduğunu bilmiyor mu? Ne diyeceksin, işte dini böyle kuru sözlere boğdular.
* DEVAM EDECEK