Geleneksel Erbil, modern Süleymaniye
Yaklaşık 1,5 ay önce foto muhabiri arkadaşım İlker Akgüngör’le Irak Kürdistanı’na gittiğimizde ağırlıkla Erbil ve Kerkük’te çalışmış, Süleymaniye’ye ise bir tatil günü birkaç saatliğine uğramıştık. Bu sefer Irak Amerikan Üniversitesi’nin düzenlediği “Süleymaniye Forumu” vesilesiyle Süleymaniye’de iki tam gün geçirmek ve bu şehri daha yakından tanımak imkânına sahip oldum. Böylece hep duyduğum, bizde bir zamanlar romanlara konu olan “Fatih-Harbiye” zıtlığını andıran Erbil-Süleymaniye farklılığına bizzat tanıklık ettim.
Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin başkenti olan Erbil, Mesut Barzani liderliğindeki Kürdistan Demokratik Partisi’nin (KDP) ağırlıkta olduğu, muhafazakâr kimliğiyle öne çıkan, yani geleneği temsil eden bir şehir. Irak Kürtleri için öteden beri eğitim ve kültür merkezi olan Süleymaniye ise modernliğin taşıyıcısı olarak biliniyor. Celal Talabani’nin lideri olduğu Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin (KYB) ve yakın dönemde ondan kopan liberal eğilimli Goran Hareketi’nin egemen olduğu Süleymaniye ve çevresinde İslamcı hareketlerin de belli bir gücü var.
Süleymaniye’de, Selahattin Eyyubi okullarında görev yapan Gülen hareketi mensupları da Erbil’in muhafazakâr, Süleymaniye’nin modern olarak tanımlanmasının doğru olacağını söylüyorlar ve kendi tercihlerini sorduğumuzda hiç tereddütsüz “tabii ki Süleymaniye!” cevabını veriyorlar. Hele daha önce Erbil’de çalışmış olanlar bu yer değişikliğinden son derece memnun olduklarını gizlemiyorlar.
Daha önceki yazı dizimizin ilk bölümünde (*) Irak Kürdistanı’nda Türkiye realitesinin çok belirgin olduğunu vurgulamıştık. Fakat Süleymaniye’de Türkiye’nin ekonomik anlamdaki varlığı Erbil’deki kadar güçlü değil. Bunun esas nedeni Süleymaniye’nin hemen yakınındaki İran’la geleneksel olarak çok güçlü ekonomik ilişkileri olması.
(*)(http://www.rusencakir.com/Ilk-izlenimler-Irak-Kurdistanindaki-Turkiye-realitesi/1928 )
Adım adım devletleşme
Benim de “Kürt Sorunu” başlıklı panelde yeni İmralı sürecini anlattığım Süleymaniye Forumu, ilk kez düzenleniyor olmasına rağmen dünyanın dört bir tarafından uzman isimlerin katıldığı, çoğu genç ve öğrenci olan geniş bir izleyici topluluğuna hitap eden son derece başarılı bir organizasyondu. Aynı zamanda Irak Amerikan Üniversitesi’nin başkanı olan KYB’nin iki numaralı ismi Dr. Barham Salih, KDP’li Irak Dışişleri Bakanı Hoşyer Zebari, yine KDP’nin kilit isimlerinden Fuad Hüseyin ve KYB içinde parlak bir geleceği olan Celal Talabani’nin oğlu Kubat Talabani gibi isimlerin panel yönettiği, konuşma yaptığı ve baştan sona izlediği Süleymaniye Forumu, Irak Kürtlerinin kurumsallaşma yolunda epey yol katetmiş olduklarının da bir kanıtıydı.
Ancak bir yanda Celal Talabani’den sonra ne olacağının belirsizliği, diğer yanda Bağdat’ta Maliki yönetimiyle varolan gerginliğin iyice tırmanması nedeniyle şu günlerin Irak Kürtleri için çok rahat geçtiği söylenemez.
Saddam’ın yargılandığı davanın ilk Kürt yargıcı
Süleymaniye’de Gülen hareketinin şehirdeki önde gelenleriyle, Diyarbakırlı Kürtlerin işlettiği Dawa adlı restoranda akşam yemeği yerken yanımızdaki masada Saddam Hüseyin’in yargılandığı mahkemenin ilk Kürt yargıcı Rızgar Emin de arkadaşlarıyla yemek yiyordu. Hızlı bir Google taramasıyla Emin’in, Bağdat yönetimi tarafından “yavaş ve fazla ılımlı” olduğu gerekçesiyle yerini bir başka Kürt’e, Halepçeli Rauf Raşid Abdurrahman’a bıraktığını öğrendim.
Kendisine davayı sorduğumda, “Çok acele edildi. Tek bir suçlamayla mahkûm edilip asıldı. Halbuki diğerlerinin de tamamlanması gerekirdi” cevabını verdi. “Ya idam kararı?” dediğimdeyse sözlerine, “Ben idam cezasına karşı olan yargıçlardanım” diye başladı ve şöyle sürdürdü: “Bu bölgede Kürt, Türk, Arap, Sünni, Şii çok kişi öldü, öldürüldü. Artık kan üzerinden siyaset yapma devrinin kapanması lazım. İntikam duygularıyla hiçbir yere varamayız.”