Şampiy10
Magazin
Gündem

Daha size canınızı acıtacak bir yumruk atıyor

Hayatın içinde savrulup giderken en yakınınızdakine bakmak aklınıza gelmez. Çünkü kendinizle öyle meşgulsünüzdür ki, diğer insanların nasıl bir hayalin peşinde köksüz kaldıklarını göremezsiniz. Artık öylesine kör olmuşsunuzdur ki, iyilikle kötülüğün savaşını da göremezsiniz. O nedenle en kolayı seçersiniz, kötülüğü... Çünkü kötülük kışkırtıcıdır, önünüzde olandır, en kolay gördüğünüzdür, size güç verir, para verir, korku salmanızı sağlar. Kendinize karşı iktidar kurar ve krallığını ilan eder. Siz de ona sonuna kadar itaat edersiniz. Seçeceğiniz daha iyi bir yol olduğunu bilmenize rağmen... Kötülük iyiliğe karşı verdiği savaşı kazanır. Onur Saylak’ın ilk uzun metrajlı filmi Daha’dan çıktığımda hissettiğim duygu buydu. Hakan Günday’ın Daha adlı romanından beyazperdeye aktarılan, Ay Yapım-Kerem Çatay’ın yapımcılığını, b.i.t. arts’ın ortak yapımcılığını üstlendiği filmde; Ahmet Mümtaz Taylan, Hayat Van Eck başrolleri paylaşıyor. İkisi de öyle bir performansa imza atmış ki, filmden çıktığınızda Ahmet Mümtaz Taylan’ı sarsıp “Neden ya, neden bir baba evladını bu kadar kötülükle besler” diye hesap sormak isterken buluyorsunuz kendinizi...

Aklıyla kalbi arasında fişi çekiyor

Daha; “İnsanın kullandığı ilk alet başka bir insandır” cümlesiyle başlıyor yolculuğuna... 14 yaşındaki Gaza’nın kendi tabiriyle dünyanın en önemli işini yapan babasıyla tanıştırıyor ardından seyirciyi... Babası Ahad insan kaçakçılığı yapan, Suriyeli mültecileri kaçacakları ülkeye gitmeden önce evindeki depoda saklayan, oğlu Gaza’yı onların başına gözetmen olarak diken bir baba... Güce ve paraya ruhunu öyle bir satmış ki, onları kaybetmemek için oğluna da, bir köpeğe de, kadınlara da, dostlarına da, hayatına da kafa tutmayı şiar edinmiş biri... Duyguları yok! Aklıyla kalbi arasındaki fişi çekmiş. Oğluna bıraktığı en büyük miras bu! Gaza’nın kalbiyle aklı arasındaki fişi çekiyor ve onun hayatını kendi hayatına bağlıyor. Film baba-oğul aksında ilerlerken arka fonuna ama yoğun bir şekilde Suriyeli mülteci sorununu alıyor. İşte o kısmı izlerken sinirleriniz daha da bozuluyor. Çünkü yönetmen Onur Saylak, bu sorunu o kadar tarafsız, öyle gerçek bir yerden resmetmiş ki yıllardır gözünüzün önündeki gerçeği reddettiğinizle yüzleştiriyor sizi. Bir 3. sayfa haberi olan mültecilerin ülkeden kaçtığı haberlerini okumaya alışık bizlere, “Peki ya, kaçmadan önce kimlerdi? Başlarına neler gelmişti? Nasıl hayalleri vardı?” sorularının cevaplarını gösteriyor film. Bugüne kadar hiç kimsenin ilgilenmediği noktaya odaklanıyor.

Kim olduğunuzu hatırlatacak

Hakan Günday’ın Onur Saylak’la birlikte senaryosunu kaleme aldığı, Onur Saylak’ın yönettiği, Ahmet Mümtaz Taylan, Hayat Van Eck, Turgut Tunçalp, Tuba Büyüküstün, Ahmet Melih Yılmaz, Pervin Bağdat, Tankut Yıldız, Kağan Uluca, Uğur Aslan’ın rol aldığı Daha öyle bir finalle bitiyor ki, canınızı acıtacak bir yumruk atıyor size... Çünkü Gaza’nın babasından devraldığı kötülük mirasını leblebi eşliğinde nasıl uyguladığını izlerken, Gaza’nın bize yani hepimize dönüştüğüyle yüzleşiyorsunuz. Onur Saylak oyuncu olarak çok beğendiğim bir isimdi. İnsan olarak zaten saygı duyduğum bir kişilik. Ama yönetmenliğini ayakta alkışlıyorum. Oyunculuktan yönetmenliğe geçiş yapan çok isim gördük. Üstelik ilk filmini çeken onlarca yönetmen izledik. Saylak, oyunculuğunu yönetmenliğe dönüştürürken öyle bir bağlantı kurmuş ki, sanki beşinci filmini çeken bir yönetmenin filmini izliyor gibi hissediyorsunuz. Ezcümle; Daha’yı izleyin. Hep kahkaha atmak olmaz, iyi film Türkiye’de çok az çıkar. Bazen sizi rahatsız edecek, size kim olduğunuzu hatırlatacak, size tokat atacak bir şeylere ihtiyaç duyarsınız. Onu da sanat yapar. Daha bunun için kaçırılmayacak fırsat! Kalemine sağlık Hakan Günday, duyguna sağlık Ahmet Mümtaz Taylan, Hayat Van Eck, hayaline, heyecanına, cesaretine ve gözüne sağlık Onur Saylak! Bize daha iyilerin olabileceğine inandırdığınız için şükran!

Yazının devamı...

Deliha 2 hem güldürüyor hem de gözünüzü dolduruyor

Gupse Özay’ı Deliha filmini yapma cesareti gösterdiğinden beri sıkı takip ediyorum. Türkiye’de kadının estetik algısına olan bakış açısına da hayranım. Çünkü güzel bir kadın olmasına rağmen çirkinleşmeyi, güzel bir kadınken bile önemli olanın iyi insan olduğu vurgusunu hem Deliha’da, hem de Görümce filmlerinde yaptı. Üstelik sinema aşkı öyle yoğun ki hem yazıyor, hem de oynuyor. Deliha 2’yi yazdığı dönemde yönetmenliğini de kendisinin yapmak istediğini söylemişti. O nedenle ortaya ne çıkacağını merakla bekliyordum. Salı akşamı filmin özel gösterimi yapıldı. BKM’nin yapımcılığını, Gupse Özay’ın senaristliğini, yönetmenliğini ve başrol oyunculuğunu üstlendiği filmde; Eda Ece, Aksel Bonfil, Derya Alabora, Hülya Duyar, Mert Öner, Esin Eden, Fatih Özkan, Ali Çelik, Özlem Akınözü, Mehmet Er, Şeyma Gökşenli, Caner Alkaya, Ali Atlan, Hüseyin Elçi, Erol Serçe ve Betal Özay rol alıyor. Deliha’da aşkın peşinden koşan Zeliha’yı, Deliha 2’de kariyerinin ve hayalinin peşinden giden biri olarak izliyoruz. Sonuçta devam filmi olduğu için benim en çok dikkat ettiğim şey Deliha’nın karakterinde bir değişiklik olup olmadığıydı. İşin en güzel tarafı ilk filmde Zeliha’yı antipatik yapan her şeyin yok olması olmuş. İzleyici olarak buna çok memnun oluyorsunuz.

Yarın vizyona giriyor

Bu defa dramaturjisi sağlam bir senaryo var karşınızda. Filmde rol alan her oyuncu o kadar inanmış ve aralarında öyle bir enerji oluşmuş ki filmin her karesinde bunu hissediyorsunuz. Zeliha, kariyer derdine düşer ve şık bir restoranda işe girer. Hayali aşçı olmaktır. Ancak Cucumber Restaurant ve Zeliha arasında uçurum vardır. Fakat Zeliha bulduğu girdiği her ortamı kendisine benzetmeyi ve yaptığı her hatayı hediyeye dönüştürmeyi başarır. Deliha 2 güldürdüğü kadar gözünüzü doldurmayı da başarıyor. Yelişçam’a göndermeleri de gözden kaçmıyor. Bugün herkesin sadece kendisini düşündüğü bir dönemde başkalarının iyiliği için çabalayan, bir olmak, dost olmak ve hayallerinin peşinden koşmak vurgusunu yapan Deliha 2’de Ertem Eğilmez filmlerindeki samimiyeti de hissedebiliyorsunuz. Deliha 2 yarın vizyona giriyor. Arkadaşlığın önemini, iyi insanın olmanın değerini hatırlamak isterseniz filmi kaçırmayın. Gülmek garanti ama gözünüz de dolacak, demedi demeyin!

Yazının devamı...

Bu ay hangi diziler başlıyor?

Benim dizilerin başlamasını en sevdiğim zaman dilimi ocak ayıdır. Çünkü yeni döneme dair kararların alındığı, havanın soğuduğu, akşamları televizyon karşısından kimsenin beni kaldıramadığı bir dönemdir.

Ne ilginçtir ki, ocak ayında başlayan dizilerin çok büyük bir bölümü de uzun soluklu solur. Çünkü eylülde başlayan diziler ununu elemiş, eleğini asmıştır. Yorulan dinlenmeye alınır, yeni her zaman cezbedici olur. İşte tam bu dönemde 6 televizyon kanalında 7 dizi başlıyor. Star TV’de Babamın Günahları, TRT 1’de Mehmetçik Kut’ül Amare, Show TV’de Yuvamdaki Düşman, Kanal D’de Mehmet: Bir Cihan Fatihi ve Gülizar, atv’de Sen Anlat Karadeniz, Fox TV’de Adı Zehra start veriyor. Abdullah Oğuz’un yapımcı-yönetmen olduğu Babamın Günahları, bu akşam Star TV’de başlıyor. Kadir Doğulu, Melisa Sözen, Mustafa Uğurlu, İsmail Demirci, Sezin Akbaşoğulları, Müjde Uzman ve Mehrnoush Esmaeilpour’un rol aldığı dizi; sevgilisini kurtarmak için işlemediği bir cinayeti üstlenen Ozan’ın yıllar sonra bir kızı, üstelik hasta bir kızı olduğunu öğrenmesiyle değişen dünyasını konu ediniyor. Aynı döngü içerisinde kalan Ozan, yine işlemediği bir cinayetin faili olarak buluyor kendisini... Senaryosunu okuma fırsatım oldu. Konu akıcı, aksiyon ve dramı birleştiren dizi iddialı geliyor. Mustafa Şevki Doğan’ın yönetmen koltuğuna oturduğu, Kaan Taşaner ve İsmail Ege Şaşmaz’ın başrolünü üstlendiği, Osmanlı İmparatorluğu’nun 1. Dünya Savaşı sırasında İngilizleri bozguna uğrattığı son büyük zaferi anlatan Mehmetçik Kut’ül Amare 18 Ocak Perşembe akşamı TRT 1’de başlıyor.

6 kanalda 7 dizi var

Show TV’de ekrana gelecek olan, Müge Uğurlar’ın yönetmen koltuğuna oturduğu, Nebahat Çehre, Ece Çeşmioğlu, Pamir Pekin, Aslı Tandoğan’ın başrollerini paylaştığı Yuvamdaki Düşman bu ay başlıyor. Yuvamdaki Düşman, çocukluğundan beri özendiği, hayallerini kurduğu ve uğruna her şeyi göze aldığı hayata ulaşmaya bir adım kala tüm elde ettiklerini kaybeden genç bir kadının hayatını yeniden kurmak için gözünü diktiği varlıklı ve mutlu bir ailenin hayatını mahvedişini konu ediniyor. Kanal D’de yayınlanacak Gülizar’ın yönetmen koltuğunda Çağan Irmak var. Farah Zeynep Abdullah, Berk Cankat, Ebru Cündübeyoğlu ve Berkay Ateş’in rol aldığı dizi;

dünya yıkılsa şarkı söylemekten vazgeçmeyecek Gülizar’la, kıyamet kopsa o kızı o aleme yar etmeyecek Murat’ın herkesi huzursuz eden aşkını konu ediniyor. Dizi bu ay başlayacak. Cevdet Mercan’ın yönetmen koltuğuna oturduğu, Kenan İmizarlıoğlu’nun Fatih Sultan Mehmet’i canlandırdığı Mehmed: Bir Cihan Fatihi İstanbul’un Fethi’ne kadar olan süreci anlatıyor. Fatih, bu ay sonu ya da şubat ayının başında ekrana gelecek.

3 kadına şiddet dizisi olacak

Atv’de bu ay başlayacak olan Sen Anlat Karadeniz’de Ulaş Tuna Astepe, İrem Helvacıoğlu, Mehmet Ali Nuroğlu, Sinan Tuzcu, Gözde Kansu ve Öykü Gürman başrolleri paylaşıyor. Geçmişte para karşılığı satıldığı adamın zulmünden kaçıp çocuğuyla birlikte Karadeniz’e sığınan Nefes’le, onu koruduğu için ailesinin büyük tepkisiyle karşılaşan Tahir’in imkansız aşkının anlatıldığı Sen Anlat Karadeniz’in yönetmen koltuğunda Osman Sınav, Emre Kabakuşak ve Yusuf Ömer Sınav oturuyor. Fox TV’de ise bu ay Adı Zehra başlıyor. Dizide; Zeynep Çamcı, Hatice Aslan, Alican Yücesoy, İnanç Konukçu rol alıyor. Taner Akvardar’ın yönetmen koltuğuna oturduğu dizi; göçmen Türk kızı Zehra’nın Berlin’deki yoksul ve bağnaz ailesinin evinde başlayıp, İstanbullu zengin bir ailenin sırlarla ve korkunç bir suçla gölgelenmiş konağında devam eden inanılmaz öyküsüne dönüşüyor. 7 diziden bazıları elenecek, bazıları ise yeni birer fenomene dönüşecek. Görünen o ki, iki dönem dizisi, üç kadına şiddet dizisi, bir fedakarlık dizisi, bir de hayalleri peşinde koşan gençlerin hikayesini izleyeceğiz. Bakalım, bu yarışın kazananları hangi diziler olacak?

Yazının devamı...

Mehmetçik 18 Ocak’ta başlıyor

Osmanlı İmpratorluğu’nun 1. Dünya Savaşı sırasında İngilizleri bozguna uğrattığı son büyük zaferi olarak kayıtlara geçen Kut’ül Amare Zaferi dizi oldu. Yapımcılığını Bozdağ Film’in üstlendiği, Mustafa Şevki Doğan’ın yönetmen koltuğuna oturduğu, Serdar Gökhan, Kaan Taşaner, İsmail Ege Şaşmaz’ın başrollerini paylaştığı dizinin ilk tanıtımı önceki gün yayınlandı. Sağlam bir dönem dizisiyle geleceğinin de sinyallerini verdi. Ben bir dizinin tanıtımını bir de ekranın sesini kısarak izlerim. Özellikle dönem dizilerinde çok işe yarayan bir sistemdir. Eğer ses olmadan da ekrandan gözünüzü alamıyorsanız o iş mutlaka ses getirir. Daha önce Muhteşem Yüzyıl ve Diriliş’te aynı şeyi yapmış ve yine de ekrana mıhlanmıştım. Aynı durum Mehmetçik Kut’ül Amare için de oldu. Bir de tanıtımda en çok İsmail Ege Şaşmaz dikkatimi çekti. Çok farklı görünüyordu. Bir süredir Uğur Demirpehlivan’la çalışan Şaşmaz’ın kısacık tanıtımda bile oyunculuğunun geliştiği fark ediliyor. Mehmetçik, perşembe akşamı Vatanım Sensin’le yarışa çıkacak. İki dönem dizinin aynı gün yarışması seyirciyi zorlayacak gibi görünüyor.

Hangi yapım şirketi kazanır?

Bu yıl dönem dizisi yarışı Bozdağ Film ve O3 Medya arasında olacağa benziyor. Vatanım Sensin ve Mehmetçik Kut’ül Amare Perşembe akşamı yarışırken, Kanal D başrolünü Kenan İmirzalıoğlu’nun oynadığı Mehmet: Bir Cihan Fatihi dizisini çarşamba gününe koymaya hazırlanıyor. Yani Diriliş’le karşı karşıya gelecek. Bir yanda Ertuğrul, diğer yanda Fatih reyting için yarışacak. Bakalım çarşamba ve perşembe çıkılan bu çok büyük dönem işlerinin kazananı hangi yapım şirketi olacak?

Güle güle Yaşar Usta

Çocukluğumun kahramanı, Mahmut Hoca’sı, Yaşar Usta’sı Münir Özkul cuma günü vefat etti. İnsan böyle zamanlarda eksildiğini hissediyor. Neşeli Günler, Bizim Aile, Hababam Sınıfı’nı tekrar gözünün önüne getiriyor. O samimiyet taşan film karesinden bir eksik daha oldu diye insanın içi acıyor. Çünkü samimiyetimizi kaybettiğimiz bugünlerde onların varlığı insana kendisini daha da güçlü hissettiriyor. Özkul çok uzun süredir hastaydı ve her gün iyileşsin diye dualar ettik. Ama olmadı. O solan fotoğraf karesine o da eklendi. Işıklar içinde uyusun, mekânı cennet olsun. Ama biz onu hiç unutmayacağız. Çünkü aktör dediğin iyi bir iz bıraktıysa hiçbir zaman ölmez. Münir Özkul hayatımıza öyle izler bıraktı ki, benim için asla ölmeyecek.

Aynı gün bir acı haber daha aldık. Aydın Boysan da hayatını kaybetti. İki büyük acıyı aynı gün yaşamak bizim için de zor oldu. İyi mimardı, gazeteciydi, rakının ustasıydı Boysan. Ondan öğrendik rakı nasıl içilir, raconu nedir? Mekanın cennet olsun Aydın Boysan, tavsiyelerini hiç unutmayacağım.

Yazının devamı...

2017’nin şampiyonu Star TV oldu

Reytingin aslanın midesinde olduğu bir dönemde, rekabetin amansızca yaşandığı 2017’de hangi kanalın yılı zirvede kapattığı önemlidir. Zira; bu sonuç gelecek yılın nasıl olacağını da gösterir. Çünkü bir yılı birinci kapatan kanalın tercihleri tüm televizyonculuğu etkiler. Her kanalın sorumluluklarını ikiye katlar ama birinci olan kanalın omuzlarındaki yükü 5 katına çıkarır. Gelecek yılı da zirvede kapatmak hedefi olur. 2017 yılını geride bıraktığımız şu günlerde TNS 2017’nin Prime Time şampiyonunu açıkladı. TNS verilerine göre: Prime Time’da yani 20.00-23.59 saatleri arasında 1 Ocak-31 Aralık 2017 tarihleri arasında hem Tüm Kişiler’de, hem AB’de, hem de 20+ABC1’de en çok izlenen televizyon kanalı Star TV oldu. Prime Time’da diziler yayınlandığına göre 2017’nin dizi şampiyonu da Star TV oldu. Kanal; 12-19, 15-24, 20-34, 45 yaş ve üzeri hedef kitlelerinde Prime Time’da zirveye oturdu.

Ancak veriler arasında dikkat çeken şey hem çalışan, hem de ev kadını kategorilerinin çok yüksek oranda Star TV’yi izlediği...

Kısacası kadınlar Star TV’yi tercih etmiş. Bu da demek oluyor ki, Star TV dizileri kadınların gönlünü çelmeyi başarmış.

Siyah İnci Kara Sevda’yı mı kopyalıyor?

Neyalan söyleyeyim bir süredir Star TV’de ekrana gelen Siyah İnci’yi izleyemiyordum. Ancak geçtiğimiz gün sosyal medya hesabıma Kara Sevda fanlarının gönderdiği videoyu görünce bakmak farz oldu. Çünkü Hande Erçel, Tolgahan Sayışman, Bek Hakman’ın başrollerini oynadığı Siyah İnci’deki bazı sahneler birebir Kara Sevda’nın sahneleriydi. Oyunculuklar farklı ama mizansenler ve diyaloglar aynı akıyordu. Yok artık, bunun olması mümkün değil diye düşündüm ve açıp o bölümlerdeki sahneleri izledim. Fakat ne yazık ki sonuç değişmedi. Mesela Kara Sevda’nın en dikkat çeken sahnelerinden biri sokakta mendil satan bir kızın Nihan’ın yanına gelmesi ve onunla neden ağladığı üzerine dertleşmeye başlamasıydı. Yönetmen Hilal Saral o sahnede gerçekten sokakta mendil satan bir kız bulmuş ve onu kullanmıştı. Bu sahnenin aynısı Siyah İnci’de de vardı. Mendil satan bir kız gelip Hazal’a neden ağladığını soruyor ve ona akıl veriyordu. Ancak iki dizi arasındaki aynılık sadece bundan ibaret değil! Hazal’ın Vural’dan hayatını çaldığı için hesap sorduğu bir sahne var ki, Nihan’ın Emir’e sorduğu o hesabın birebir aynısı olmuş. Yabancı dizilerden sahne aşırılmasına alışkınız. Fakat insan düşünmeden edemiyor, Kara Sevda Emmy almışken taklit edilmesi normal olabilir ama daha biteli birkaç ay olmuş Kara Sevda’nın, üstelikte aynı kanalda yayınlanan Siyah İnci tarafından birebir aynı sahnelerinin kullanması etik mi? Kara Sevda ekibinin emeğine ayıp edilmiyor mu? Taklitler asıllarını yaşatır unutmamak lazım! Siyah İnci reytinglerini yükseltmek için uğraşıyor ama bunun yolu başka bir dizinin sahnelerini kopyalamak mı? Emeğe saygısızlığa hepimizin dur demesi lazım!

Yazının devamı...

9 milyon kişi "O Ses Türkiye" izledi

Bu sene eski yılbaşı gecelerini aratmayacak bir çeşitlilik vardı ekranda... Fox TV ve TRT 1 sinemayla, Star TV Yılbaşı Gazinosu’yla, Show TV Çocuktan Al Haberi, Atv Kim Milyoner Olmak İster yarışmasıyla, Kanal D Çocuklar Duymasın ve Huysuz Virjin’le, TV8 ise O Ses Türkiye Yılbaşı Özel programıyla ekrandaydı. Acun Ilıcalı’nın sunduğu Murat Boz, Hadise, Yıldız Tilbe, Gökhan Özoğuz’un jüri olduğu yarışmaya Cem Yılmaz ve Ozan Güven’de jüri olarak katılınca programda kahkaha eksik olmadı. Zafer Algöz, Seda Bakan, Defne Samyeli, Cenk Tosun, Özkan Uğur, Ceyda Düvenci-Bülent Şakrak, Erkan Petekkaya, Tolga Sarıtaş, Yılmaz Vural, Gizem Karaca, Kerem Tunçeri, Halil Ergün, Pınar Deniz gibi isimlerin yarıştığı O Ses Türkiye Yılbaşı Özel Tüm Kişiler’de 12.81 reyting, 27.99 izlenme payı alarak bir rekora imza attı. Kısacası her 100 kişiden 28 kişinin evinde TV8 izlendi. 1 reytingin 572 bin 790 kişi olduğu evrende yılbaşı gecesi Tüm Kişiler’de 7 milyon 337 bin 440 kişi “O Ses Türkiye” dedi. O Ses Türkiye AB’de 15.70 reytingle 8 milyon 992 bin 803 kişinin evinde izlendi. AB kategorisinde her 100 kişiden 38 kişinin evinde TV8 açıktı. Program, tüm kategorilerde fark atarak zirveye yerleşti.

Her yaş grubunu hedefledi, kazandı

Bu yıl gazino konseptini tekrar hayatımıza sokan ve programı bölerek yayınlayan Star TV, sadece Sibel Can bölümüyle Tüm Kişiler’de 5.41 reytingle 4’üncü, AB’de 5.81’le 2’nci olabildi. Yılbaşı Gazinosu ve Yılbaşı Gazinosu Unutulmaz Düetler ise Tüm Kişiler’de 11 ve 12’nci sıraya yerleşirken, AB’de 4’üncü ve 5’inci oldu. Bu yıl dizi, film ve gazino konseptiyle yılbaşına hazırlanan Star TV’nin yayınladığı Türk filmi Sen Sağ Ben Selamet ise yılbaşı programından çok daha yüksek reyting aldı. Tüm Kişiler ve ABC1 kategorilerinde 2’nci sıraya Türk filmi yerleşti. Kanal D’de Huysuz Virjin’le Yılbaşı Özel programı Tüm Kişiler’de 3.16 reytingle 19’uncu, AB’de 3.91’le 8’inci oldu. Çocuklar Duymasın 5.41 reyting alarak Tüm Kişiler’de Huysuz’la Yılbaşı Özel programından çok daha yüksek bir reytinge imza attı. Show TV’nin Çocuktan Al Haberi Yılbaşı Özel programı ise tüm kategorilerde ortalama 4 reyting alarak ilk 10’a girmeyi başardı. Ezcümle; bu sene yılbaşı ekranı yarışı Star TV ve TV8 arasındaydı. Star TV Dolunay dizisinin final bölümünü yılbaşı eğlencesine dönüştürmüştü. Ardından Sen Sağ Ben Selamet filmini yayınlandı. Yılbaşı Gazinosu’yla kulağımızın pasını sildi. Ancak reytingler gösteriyor ki, bu yıl izleyici evinde ekran karşısındaymış. Seçimini de her yaş grubunun sevdiği isimleri bir araya getiren, müziği ve kahkahayı birleştiren O Ses Türkiye’den yana kullanmış.

Yazının devamı...

2018’de dizi tutturma formülleri

Yepyeni bir yıldan herkese merhaba! Yeni yıl umut demek, mutluluk demek. İnşallah bu sabah yüzünüz gülümseyerek uyanmışsınızdır. Yeni yılın ilk günü artık klasikleşen bir yazıyla karşınızdayım. Her yıl aynı yazıyı küçük revizyonlarla yazmaya devam edeceğim. Çünkü değişen pek bir şey olmuyor. 2017’de ekran adına çok iyi bir yıl olmadı. O nedenle 2018’de benzer şeyler yaşanmasın diye naçizane birkaç öneride bulunacağım. Unutanlar için yeniden hatırlatalım istiyorum. Çünkü bu maddeleri uygulayıp dizi batırma şansınız neredeyse imkânsız. Yoksa yazıda kolaya kaçmadım. Umarım on binlerce insanın ekmek yediği, umutlarını bağladığı dizi sektöründe bu sene doğru kararlar verilir.

Gündemi takip edin, ülkede yaşananların insan psikolojisi üzerine etkisini araştırın. Projelerinizde güncel kalırsanız izleyiciyi yakalarsınız. 2017’de gündemi takip edenler kazandı. İnanmıyorsanız, Savaşçı ve Söz’ün reytinglerine bakın!

Bir dizi projesi seçerken büyük insanların küçük hesaplarına değil, küçük insanların büyük hayallerine odaklanın. Çünkü satın alma gücü düşük bir ülkede en çok alınan şey hayallerdir. İnsanlara hayal satarsan kazanırsın.

Basit ama yeni… Yeni ama basit hikâyelerin peşine düşün. Bilmece soracağım derken kendisi bilmeceye dönüşen işlere itibar etmeyin. Basit hikâyeyi karmaşıklaştırarak anlatmak kimseyi entelektüel yapmıyor. Unutmayın, sektöre değil izleyiciye dizi yapıyorsunuz. Klişeden korkmayın, klişeyi nasıl farklı anlatacağınıza odaklanın.

Bu senenin moda tabiri “farklı” kelimesiydi. Herkes farklı proje istiyordu. Ancak ekranda birbirinin aynı işleri yapmaya devam ettiler. Farklılık nerede anlamadık. Umarım bize de farklı ne demek anlatabilecekleri bir yıl olur. Bu yıl farklılığı anlatabilen tek dizi Ufak Tefek Cinayetler’di. Çünkü aslında klişeydi ama klişeyi farklılaştırmayı başardılar.

2017’nin en büyük sorunu hikâyelerin açılmamasıydı. Daha doğrusu şahane görüntüler izledik ama konuya bir türlü giremedik. Bütünlük en büyük eksikti. Kimsenin buna tahammülü yok. Türk izleyicisi bir soru sorar. Bunu karşılayan dizi başarılı olur. “Ben olsam ne yapardım?” sorusunu seyirciye sordurup reyting sonuçlarınıza bakın, ne demek istediğimi anlayacaksınız.

Kendinize sürekli starın proje olduğunu hatırlatın. Projenizi starlaştırın, iyi oyuncuları oynatın ve iyi bir yönetmenin bir projeye ne kadar çok şey katacağını unutmayın.

Reyting aletlerinin Twitter, Instagram kullanıcılarının evinde olduğunu zannetmeyin. Twitter başka şey, reyting aleti başka… Eğer söylediğimden şüphe ediyorsanız, istatistiklerden Türkiye’de kaç kişinin evinde bilgisayar ve internet olduğuna bakın. Akıllı telefon kullanımı çok yüksek olmasına rağmen etkinlik yaratımı çok yüksek değil! O nedenle Twitter’ın sizi manipüle etmesine izin vermeyin. Ama sosyal medyayı da yok saymayın. Sosyal medya kullanıcılarının dizinizin karakterlerinin derinleşmesi için yaptığı eleştirileri dikkate alın.

Prodüksiyondan kısılmasına izin vermeyin. Çünkü karakterinizi yaşatacağınız ev, giydireceğiniz kıyafet, bindireceğiniz araba ve karşısında muhatap olacağı figürasyon projenizin gerçekçiliğini artıracak. Ama prodüksiyonu abartıp gözümüze de zenginliği sokmayın!

Dizinizi mutlaka oluşturduğunuz denek gruplarına izletin ve eleştirilerini dikkate alıp düzeltmeler yapın.

İlk bölümün günahı olmaz klişesinden vazgeçin. Eğer riski göze alıp ilk bölümden önce 3 ya da 4’üncü bölümü çekerseniz ilk bölümü çektiğinizde her şey daha profesyonel görünecek.

Prototipinizi el yordamıyla oluşturmak yerine, izleyici kitlenizin kim olduğunu araştırın. Hedef kitlenizin size ulaşabileceği saat ve günde yarışa katılırsanız başarısız olma şansınız çok düşük.

Mutlaka pilot şehirler seçip “İzleyici ekranda ne görmek istiyor?” başlıklı bir araştırma yaptırın. İnanın siz bile inanamayacaksınız. Deneme yanılma metoduyla milyonlar batıracağınıza, az para harcayarak projelerinizi nasıl tutturduğunuza… Çünkü seyircinin gözünde her kanalın farklı bir duruşu var. Haliyle o kanaldan beklentisi de o türe dair oluyor. Eğer rakip kanalda o iş tuttu, ben de yapıp pastadan pay alayım derdine düşerseniz işleri ancak çabuk tüketirsiniz. Ama seyircinizin sizin kanalınızdan beklentisine odaklanırsanız başarılı olursunuz.

Yazının devamı...

Starların projesi bu yıl neden kısa sürede bitti?

Koca bir yılı daha devirdik. 2017’nin son günündeyiz. Hepimiz için zorlu bir yıl oldu. Ama itiraf etmeliyim ki, 2016’ya göre daha az kaygılı bir yıl yaşadık. Peki, ekran için durum nasıldı? Bu yıl Kenan İmirzalıoğlu ve Beren Saat hariç tüm star isimlerin ekranda arz-ı endam ettiği bir yıldı. Kıvanç Tatlıtuğ ve Tuba Büyüküstün Cesur ve Güzel, Çağatay Ulusoy İçerde, Burak Özçivit Kara Sevda, Erkan Petekkaya hem Paramparça hem de Kayıt Dışı, Halit Ergenç ve Bergüzar Korel Vatanım Sensin, Nurgül Yeşilçay Kösem Sultan, Engin Akyürek ve Fahriye Evcen Ölene Kadar’la ekrandaydılar. Ancak Çağatay Ulusoy, Burak Özçivit, Halit Ergenç ve Bergüzar Korel hariç pek iyi bir sene olmadı starlar için... Cesur ve Güzel 32 bölüm sürdü ama zirveyi göremedi. Paramparça son sezonunda düşüşteydi. Kayıt Dışı da beklenen etkiyi yaratamadı. 8 bölümde final yaptı. Kösem Sultan yeni kanalında yurt dışı satışı garanti olduğu için 30 bölüm sürebildi. Ama reytinglerde ne kanalı, ne de yapımcının yüzünü güldürdü. Ölene Kadar sadece 13 bölüm sürebildi. Oysa bu isimler bir dizide oynadığında yıllarca izlemeye alışmıştık. Türk izleyicisinden çok yurt dışında büyük talep görüyorlardı. Ne oldu da 2017 bu isimlerin projelerinin kısa sürdüğü bir yıla dönüştü.

Saat ekran diyetini bozacaktır

İzleyici ya hikayenin peşinden gidiyor, ya da oyuncunun... Bir oyuncuyu aklına ve kalbine bir karakterde işlediyse onu farklı bir şeye ikna etmek için zamana ihtiyacı oluyor. Yani oyuncuyla hikayenin öyle bir bütünleşmesi gerekiyor ki, izleyici hem bildik bir tat almalı, hem de farklı bir şey izlediğini hissetmeli. Ne yazık ki, bu yıl farklılığı deneyen oyuncular ve hikayeler örtüşmedi. Ya eskiye benziyorlardı, ya da fazlasıyla yabancı... Bu da izleyicinin bağ kurmasını zorlaştırdı. Peki, Çağatay Ulusoy neden kaybetmedi? Adını Feriha Koydum ve Medcezir’den sonra risk aldı. Çünkü sadece gençlik kitlesi elindeydi ama o daha geniş kitleleri hedefledi ve kazandı. Burak Özçivit Kara Sevda’yla seyirciye bildiği tadı verdi. Aynı durum Halit Ergenç ve Bergüzar Korel için de geçerli. Muhteşem Yüzyıl’da Osmanlı padişahını oynayan Ergenç, Vatanım Sensin’de işgalden ülkesini kurmak için asker oldu. Duygu tanıdıktı. 2018 tüm starların ekranda olduğu bir yıl olacak. Kenan İmirzalıoğlu Mehmed: Bir Cihan Fatihi ile kısa bir süre sonra ekranda olacak. Beren Saat’i ise ekranda özler olduk. Bu yıl o da ekran diyetini bozacaktır. Umarım Türkiye’yi ihracat şampiyonu yapan bu isimlerin ekranda olduğu, hikayeler ve oyuncuların bütünleştiği bir 2018 olur. Herkese mutlu yıllar!

Hoşçakal Buket!

Bazı haberleri okuduğunuzda inanmak istemiyorsunuz. 12 yıl önce tanıştığım, uzun bir süre mesai arkadaşlığı yaptığım, edebiyat çözümlerini nasıl yapmam gerektiğini öğrendiğim, yılmamanın, hayata tutunmanın, ölüme meydan okumanın nasıl bir şey olduğunu öğrendiğim, bıcır bıcır konuşan, çok bilmiş ama hazmetmiş, hazırcevap, kahkahası insanın kulağına işleyen, zeki ve kırmızı rujun en çok yakıştığı arkadaşım, meslektaşım, Vatan Gazetesi Kitap Eki Genel Yayın yönetmeni Buket Aşçı’yı kaybettik. Bir süredir kanser hastalığıyla mücadele ediyordu. Ama ben bunu yeneceğine emindim. Çünkü tanıdığım en savaşçı kadındı. Daha önce de büyük bir hastalığa meydan okumuştu. Hem de nasıl meydan okumak! Hepimize örnek olacak bir hayata tutunma örneği gösterdi. Hoşçakal Buket! Güle güle edebiyatı hepimize sevdiren kadın! Ben seni hep o güzel kahkahanla, tutkunla ve beni kendime getiren konuşmalarınla hatırlayacağım. Sen benim bu hayatta tanıdığım en savaşçı kadınsın ve öyle kalacaksın. Mekanın cennet olsun!

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.