HDP’li seçim senaryoları
.
Türkiye’deki yüzde 10 seçim barajı gerçekten çok yüksek ve demokratik temsili zedeleyen bir unsur. Biliyorsunuz, vaktiyle milli görüş partilerini çıkış yolu bulmaya zorlayan baraj meselesi belirli bir süredir de Kürt siyasi hareketinin partilerini uğraştırıyor. Bir önceki yazımda da anlatmaya çalıştım, barajı baypas etmek için seçimlere bağımsız adaylarla girme yolunu kullanan bu partiler daha az sayıda milletvekili çıkarmaya razı olmak zorundaydılar. Şimdiyse HDP’nin önümüzdeki genel seçime parti listesiyle girmek istediği söyleniyor. Selahattin Demirtaş’ın cumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde 9,8 oranında oy almış olmasının parti yöneticilerine bu yönde cesaret verdiği anlaşılıyor. Abdullah Öcalan’ın da bu konuda talimatı olduğu iddia ediliyor.
HDP’nin barajı geçecek oranda oy alıp alamayacağı konusunu geçen yazıda tartışmıştık. Ancak şu var ki HDP önümüzdeki seçime parti olarak katıldığı takdirde barajı geçse de geçemese de her iki sonucun da sosyal ve politik yansımaları olacak.
Kendileri bakımından olumlu görünen senaryodan başlayalım: HDP barajı aşarsa nasıl bir siyasi tablo oluşur?
Öncelikle mecliste şimdikinden daha geniş bir gruba sahip olacaktır ve buna bağlı olarak diğer partilerin milletvekili sayıları düşecektir. En önemlisi, bu durumda AK Partinin sandalye sayısının 330’un üstüne çıkması çok zor hale gelir. (367 için ise iktidar partisinin oylarını yüzde 60’lar civarına çıkarabilmesi gerekiyor.)
AK Parti tek başına 330 sandalye bulamadığı takdirde anayasayı değiştirme konusunda kabiliyeti kısıtlanır. Mesela başkanlık sistemiyle ilgili bir girişimin başlatılması imkânsızlaşır. Çünkü bunun için -CHP ile MHP’nin tutumları belli olduğundan- HDP ile işbirliği yapılması icap eder. Ancak böyle bir işbirliğinin sakıncaları ortada olduğundan buna kolay kolay cesaret edilemez. Referanduma götürülecek olan anayasa değişikliğinin AK Parti seçmenini motive edeceği ve coşkuyla sandığa gidip evet demesini temin edeceği kuşkulu. Buna mukabil “şahsi ikballeri için bölücülerle işbirliği yapıyorlar” retoriği ekseninde yapılacak bir karşı propagandanın parti tabanında da az çok etkili olabileceği beklenmeli. (İki partinin birlikte 367’yi bulmaları mümkün olsa da -aynı sebeplerden dolayı- kendi meclis gruplarını böyle bir işbirliğine razı etmelerinin garantisi yok.)
Dolayısıyla HDP önümüzdeki seçime parti olarak katılır ve barajı aşacak kadar oy alırsa başkanlık rejimine geçmeye yönelik bir girişim bu dönemde kolay kolay başlatılamaz gibi görünüyor. Yani bu konuda yazılıp çizilenlerin tam tersini düşünüyorum ben.
Peki, HDP barajı aşamazsa nasıl bir siyasi tablo çıkar karşımıza?
Bu durumda özellikle AK Parti’nin meclisteki sayısal gücü artar. 330 rakamına kolayca ulaşabilir. Bu demektir ki anayasa değişikliği gerektiren konularda adım atılması nispeten kolaylaşır. Yani bu ihtimalin gerçekleşmesini iktidar kanadı bakımından olumlu senaryo gibi görmek mümkün. Ancak öte yandan Kürt Siyasi Hareketinin parlamento çatısı altında temsil edilemiyor olması çok ciddi sorunlar doğurabilir ki bu da HDP’nin baraj altı kalmasını hükümet için olumlu senaryo olmaktan çıkarır.
Özellikle parti tabanının radikalleşmesi riskini artıracak böyle bir gelişmenin yol açacağı sosyal psikolojiyi yönetmek zor olur. Diğer yandan bu durumda bölgedeki belediyeler eliyle derhal başlatılacak “fiili” bir özerkliğe yönelik uygulamalar çözüm sürecini tehlikeye atacak mahiyet alabilir. Zaten pamuk ipliğine bağlı olan “kamu düzeni” iyice denklem dışına itilirse yeniden silahlı çözüm seçeneğine mahkûm olabiliriz. İşte kötü senaryo diye ben buna derim.