Satrançta bir taş: Vezir
.
Geçenlerde bir vesileyle Osmanlı tarihinin 18. yüzyılına dair bir şeyler okurken dikkatimi bir ayrıntı çekti: 3. Ahmed’den 3. Selim’e kadar toplam 6 padişah hüküm sürüyor 18. yüzyıl boyunca. Zaten bütün Osmanlı tarihinde toplam 36 kişi tahta çıkmış olduğuna göre ortalama her yüz yıla 6 padişah düşüyor.
Ortalama 15-20 yıl civarında bir süre devlet başkanlığı görevi için az da sayılmaz, çok fazla da sayılmaz herhalde. Ama benim dikkatimi çeken ayrıntı bu değil. Söz konusu yüzyılda hüküm süren 6 padişaha mukabil 63 sadrazamın görev yapmış olması çekti dikkatimi. Yani devlet başkanı adına bütün askeri ve sivil bürokrasiyi yöneten, bugünkü başbakanın muadili durumundaki büyük vezirlerin ortalama görev süreleri iki yıldan bile daha az.
Bu tablo, cumhuriyet devrindeki 1970’li veya 1990’lı yılların zayıf hükümetlerini ve siyasi krizlerini hatırlatıyor insana. Belki bugünkü siyasi tablonun devamı halinde bizi bekleyen kriz durumunu da haber veriyor…
Tahmin edebileceğimiz gibi, 18. yüzyıldaki bu dikkat çekici durumu görünce bir mukayese yapabilmek için diğer yüzyıllardaki duruma da baktım... O zaman gördüm ki sadrazam tayinlerinin (yani bir anlamda kurulan hükümetlerin) sayısında Osmanlı tarihinin başından sonuna doğru giderek büyüyen çok belirgin bir artış var.
Devletin kuruluş dönemi olan 14. yüzyıla ilişkin kayıtlar yetersiz ve sağlıksız olduğu için net bir sayı vermek kolay olmasa da bu ilk yüzyıl boyunca sadrazamlık veya büyük vezirlik muadili bir makamda oturmuş sayılabilecek taş çatlasın 10-15 kadar devlet adamının adı zikrediliyor muhtelif kaynaklarda. Bilemediniz, yirmi olsun.
Nitekim “Devlet-i Aliyye”nin merkezileşme/genişleme dönemi kabul edilen 15. yüzyılda kendilerine “mühr-i hümayun” teslim edilmiş olan kişilerin sayısı da yaklaşık yirmi civarında.
Yükseliş devam ederken sistemik problemlerin başladığı dönem olarak görülen 16. yüzyılda 42; gerilemenin artık “resmen” başladığı 17. yüzyılda ise 63 baş vezir saydım...
Çöküşün iyice belirginleştiği 18. yüzyıldaki hükümet başkanı sayısı ise 70’e yakın... 19. yüzyılda bu rekor da kırılmış; tam 80 kere sadrazam ataması yapılmış...
Bir defadan fazla bu görevi yapanlar olsa da son yüzyıllardaki sayılar ve bu sayıların istikrarlı bir grafik dâhilinde sürekli yükseliş göstermesi pek normallik alameti olmasa gerek. Aksine, bir problemin işareti bu herhalde...
Öyle anlaşılıyor ki işlerin yolunda gittiği dönemlerde devleti yöneten kadrolarda devamlılık oluyor. Buna mukabil işler bozulduğunda işin başındaki kişilere kesiliyor fatura. Olumsuz gidişi engellemenin daha esaslı veya yapısal çözümleri bulunamadığı için boyuna sadrazamlar, seraskerler, şeyhülislamlar vs. değiştirilip duruyor. Ama bu “yöntem” idarede istikrarsızlık oluşturmaktan başka bir işe yaramadığından bir kısır döngü oluşuyor. İmparatorluğun yıkıldığı güne kadar bu böyle devam edip gidiyor.
Demek ki meseleyi kişilerde değil, öncelikle zihniyette ve yapısal şartlarda aramak gerekiyor ki kötüye gidişe bir çare bulunabilsin. Yoksa veziri de değiştirseniz hükümdarı da değiştirseniz akıbeti değiştiremiyorsunuz.