Şampiy10
Magazin
Gündem

Davutoğlu neden oradaydı?

.

ABONE OL
Vatan Haber

Paris’te yaşanan faciaya “koyun can derdindeyken et derdinde olan kasap” gibi bakan, fırsattan istifade etmeye çalışan kesimlerin dışında bugün kimsenin işi kolay değil. Dümdüz açıklanacak, kolayca yorumlanacak ve çözümü bir çırpıda bulunacak bir mesele yok karşımızda.

İlk bakışta yaşananlar her şeyden önce farklı kültürlerin değerleri arasındaki uyumsuzluktan kaynaklanıyor gibi görünüyor. Yani ne olursa olsun her konuda sınırsız bir ifade özgürlüğünü savunan bir kültür var bir yanda; onun karşısında ise bazı değerlerin aşağılama nesnesi olmasına tolerans gösteremeyen başka bir kültür... Bu iki farklı dünya görüşünün çatışması bu trajediyi ortaya çıkardı deniliyor. Bu yorum çok doğru değil. Çünkü bazı nüansları görmezden geliyor.

Belki de asıl tehdit söz konusu kültürlerin temsilinin aşırılık yanlılarının eline geçmesinden kaynaklanıyor. Tartışma konusu karikatürler üç yıl önce yayınlandığı zaman batı dünyasında da buna karşı çıkan, Müslümanların değerlerinin aşağılanmasını ifade özgürlüğü kapsamında görmemek gerektiğini savunanlar vardı. Aynı şekilde Müslümanlar arasında da bu olaya gösterilecek tepkinin medeni ölçüler içinde kalmasını isteyenler çoğunluktaydı. Ancak Avrupa ülkelerinde siyasetçiler son zamanlarda hızla artan yabancı düşmanı aşırı sağ eğilimlerin karşısına çıkmamak için üzerlerine düşen moderasyon görevini yapmaktan kaçındılar. Bunu görmek lazım... Diğer taraftan bazı Arap rejimlerinin de çeşitli siyasi sebeplerle aşırılıkçı bir din anlayışına dayanan fanatik grupların güçlenmesine yardımcı oldukları sır değil.

Ancak bu haliyle Charlie Hebdo saldırısını salt bir basın özgürlüğü konusu olarak görmek doğru değil bence. Dolayısıyla meseleyi basın ve ifade özgürlüğü bağlamında tartışmak yanlış. Bu bir terör eylemi. Terörün tek hedefi de basın değil. ABD’deki 11 Eylül saldırısını basın ve ifade özgürlüğü bağlamında tartışmadığımız gibi bu konuyu da uluslararası terör ve bunun siyasi-sosyal kaynakları bakımından ele almak gerekir. Diğer yandan şu da var: Bu saldırıyı basın özgürlüğüne karşı bir eylem kabul etmek bir sonraki adımda derginin yayınlarını eleştirmekle elinde kalaşnikoflarla gidip karikatüristleri öldürmeyi eşit “suç”lar haline getirir. Bu bakış açısı ise çok daha büyük tehlikelere yol açabilir.

Dolayısıyla , bugünlerde yapıldığı gibi, saldırıyı lanetleyen bazı devletlere basın özgürlüğü karnesi kötü diye “senin burda ne işin var” demek yerine terörizmin ve onu besleyen fanatizmin yeşerip büyümesinde payı olup olmadığına bakmak ve gerekirse bunun için eleştirmek gerekir. Ama tabii ki basın özgürlüğüne yönelik ihlallerin görmezden gelinmesi talebi değil bu. İki meselenin ayrı ayrı ele alınması gerektiği fikri. Yani Atın önüne et, itin önüne ot koymanın doğru olmadığı uyarısı... Basın özgürlüğü ihlallerine karşı mücadele elbirliğiyle yapılmalı. Ama avrosantrik bir bakış açısıyla olmaz bu. Batı dışı kültürlerin değerlerini ve duyarlıklarını yok sayarak basın ve ifade özgürlüğü standartı saptanmaz. Böyle yapılırsa fanatizmin gelişmesi de önlenemez. Paris saldırısına gösterilen kimi tepkiler bunun kanıtı.

Elbette bütün suçu batının üzerine yıkarak sonuç alınamaz. Bir defa Paris’teki olay savunulabilecek, izahı bulanabilecek, hafifletici sebeplere bağlanabilecek bir olay değil. Belki kendi aramızda bunu yapabiliriz ama dünyanın ne düşündüğünü hesaba katmadan böyle bir tutum almak çözüm değil. İkincisi, bu bataklık hepimiz için tehdit. Sadece batı için değil. Onun için, nasıl oluştuğunu tali bir konu sayıp kurutmanın yollarını aramak lazım. Ayrıca Avrupalı sıradan insanların algısını hesap ederek hareket etmek lazım... Bu bakımdan Başbakan Davutoğlu ’nun Paris’teki yürüyüşe katılması çok gerekli bir adımdı. Birileri İslam adına böyle bir cinayet işlemişse bütün Müslümanların bundan sorumlu tutulmasının ne kadar mantıksız ve ne kadar haksız bir tutum olduğunu haykırmak için orada olmak lazımdı.

Yazarın Diğer Yazıları

  1. Satrançta bir taş: Vezir
  2. PKK’nın yerinde siz olsaydınız
  3. Peki, PKK neyi amaçlıyor?
  4. Edirne’yi Enver alacağına Bulgar alsın
  5. Felsefesiz ilahiyat: Kafalar ne rahat!
  6. Siyasete ‘illallah’ dedirten siyasetçi
  7. Suriye hamaseti
  8. Derdini anlatamayan devlet
  9. Avrupa uygarlığının Yunanistan’a borcu
  10. Fenike Kralının kızı, duy sesimizi!

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.