Beyaz atlı Suudi prensleri
.
Suudi kralı Abdullah’ın ölümünün ardından tahta oturan “veliaht prens”le ilgili bir yorum ilginç geldi bana: “Hiç prense benzemiyor” diyordu sosyal medyadaki yorumun sahibi... Walt Disney filmlerinden ve masal kitaplarından dolayı prens dendiğinde 20-25 yaşlarında yakışıklı bir delikanlı tasavvur edenler için 80-90 yaşlarındaki prenslerin varlığı tuhaf gerçekten.
Ama bunun bir sebebi var. Sebebi de şu: Kral Abdülaziz tarafından kurulan bugünkü Suudi Arabistan devleti 1953’den bu yana Abdülaziz’in oğulları tarafından yönetiliyor. Yani o günden beri tahta çıkan bütün krallar kardeş. 22 ayrı evliliğinden 45 oğlu (ve 50 kızı) olan kurucu kralın torunlarına daha sıra gelmedi. Çünkü kurucu kralın en büyük oğluyla en küçük oğlu arasındaki yaş farkı 40 yıldan fazla olduğu için 45 kardeşin birden aynı zaman diliminde tarih sahnesinden çekilmeleri söz konusu değil! (Kralın hayatta olan en küçük oğlu şimdi “Birinci Veliaht Prens” olan Mukrin 1945 doğumlu.) Yeni kral 80 yaşında ve onun da sağlık sorunları var. Hatta bu yüzden daha veliaht prensken, tarihte ilk defa olarak “ikinci veliaht”ın belirlenmesine ihtiyaç duyuldu. 70 yaşındaki “Genç Prens” Mukrin’e bu unvan verildi.
Suudi Arabistan’da demokratik bir idare mevcut olmadığı için bizdeki gibi siyasi partiler de yok. Kral Abdülaziz’in oğulları ile torunlarının oluşturduğu Suudi Hanedanı içindeki gruplar arasında siyasi mücadeleler bu eksikliği tamamlıyor! Bu grupların bazıları şimdikinden bile daha katı bir teokrasiden yana. Bazıları ise batı tipi demokrasi arzuluyor. Daha ılımlı bir teokrasi taraftarı olanlar da yok değil. Ancak Hanedan mensubu bütün prensler görünüşte eşit haklara sahip olsalar da bazıları “daha eşit” durumdalar! (Bkz. Orwell’in “Hayvan Çiftliği” romanı.) Mesela Faysal ailesi veya Sudayri klanı diğer akrabalarına nazaran daha fazla siyasi güce sahipler. Savunma, istihbarat, dışişleri ve içişleri gibi kilit pozisyonlar başta olmak üzere Washington Büyükelçiliği ve Riyad Valiliği benzeri stratejik koltuklar daima bu iki grubun elinde bulunuyor.
Kral Abdülaziz’in Vahhabiliğin merkezi olan Necid’in en güçlü ailelerinden birinin kızıyla yaptığı evlilikten dünyaya gelen yedi prens “Sudayri Klanı” diye anılıyor. Bunlardan Fahd 1982-2005 arasında tahtta oturdu. Sultan ve Nayef ise veliahtlık makamına kadar geldiler ancak krallık sırası kendilerine gelmeden vefat ettiler. Yeni kral Salman da Sudayriler’den.
Aynı şekilde vaktiyle Sudayri klanıyla işbirliği yaparak Kral Suud’u tahttan indirip yerine geçen Kral Faysal’ın çocukları da ülke yönetiminde etkili. Faysal’ın oğullarından Türkî tam 22 yıl boyunca Suudi istihbaratının başında görev yaptı. Diğer oğlu Suud tam 40 senedir ülkesinin Dışişleri Bakanlığı koltuğunda oturuyor. Türkî ile Suud’un diğer kardeşleri Prens Muhammed ise özellikle uluslararası finans sektöründe etkili bir işadamı.
Biliyorsunuz, Suudi Arabistan’daki siyasi düzenin sürdürülebilir olmadığını, bu ülkede yakın bir zaman içinde büyük bir siyasi değişimin yaşanmasını beklememiz gerektiğini söyleyenler var. Bu öngörü yakın vadede doğrulanır mı, bilemiyoruz. Ama bu değişimi ülkeyi yönetmekte olan kadrolardan beklememek gerektiğini söyleyebiliriz. Onların gücü ve varlığı mevcut düzenin sürdürülmesini gerektiriyor.
Konunun bizimle ilgili kısmına bakacak olursak... Türkiye’nin bölgesel çıkarlarıyla Suudilerin çıkarları arasındaki çatışma daha önce özellikle İran konusunda su yüzüne çıkmış, Suriye meselesinde ciddiyet kazanmıştı. Ama bunlar kapalı kapılar arkasında konuşulan konular olmanın ötesine geçemedi. Çatışma nihayet Mısır konusunda belirgin hale geldi. Ancak her iki ülke de diğerini vazgeçilebilir görmediği için problemli alanlarda üstü örtülü rekabet ve çatışmalar sürüyor, problemsiz alanlarda ise işbirliği ve iyi ilişkiler korunuyor. Cenaze törenine en üst seviyede katılım da bunun işareti.