Tarlanın ayrık otu: FETÖ!
.
Başta ülkemiz olmak üzere; dünyanın 170 ülkesinde ahtapot misali teşkilatlanan ve buralardaki ışıltılı beyinleri devşirip mankurtlaştıran, tarihte emsali görülmemiş büyüklükte ve bir o kadar da gizlilikteki bir terör örgütü ile karşı karşıyayız.
Dünyadaki büyük güçlerin (başta ABD, İsrail ve AB) gizli servislerinin kurup geliştirdiği ve tüm dünyaya yaydığı bu tehlikeli örgüt kendini, en masum ve herkesin imrenerek bakıp değerlendireceği eğitim şemsiyesi altında gizledi.
Dindar gözüküp her türlü dinsizliği; dinin yasakladığı tüm fiilleri, müntesipleri için mubah gören ve tüm bu kepazelikleri, gizlenmeleri için araç kabul eden; melek görünümlü şeytanlar güruhu bir örgüt...
Dünyanın bu en tehlikeli örgütü Türkiye’yi merkez üs kabul edip; pergelin sivri ucunu buraya batırıp, tüm dünyayı çevreleyip kuşatıp kendi sarmalına aldı. Nasıl almasın ki; insanların vazgeçilmezleri, üçlü sacayağı ( din-eğitim-hoca!) olarak tespit edilmiş ve bunlar; zehirli oklar şeklinde kalplere saplanmıştır!
Açığa çıkmamaları için; yerleştikleri tüm kurum ve kuruluşların öncelikle, personel, denetim ve istihbarat bölümlerini ele geçirdiler. Böylece; seneler senesi kendileri çalıp oynadı ve kimselerin haberi olmadı, olamadı! Öyle ki; istihbarat örgütlerinin F.Gülen masalarının başına, FETÖ militanları yerleştirilmişti!
Hangi kurumlar diye sormayın; resmi ve sivil olsun bunların el atmadığı hiçbir kurum yoktur, ayrık otu misali tarlanın her tarafını kaplamışlar.
Güdümlerine almak istedikleri herkesi ve hatta kendi mensuplarını bile akla hayale gelmeyen tuzak ve kumpaslarla; dinleyip, kasetlere alıp fişlediler. Tüm bu alçaklıkları şantaj malzemesi olarak kullandılar ve insanları, kendi pis emellerine alet ettiler.
Hepsinden önemlisi; kendilerinden olmayanları ötekileştirip, insan hatta hayvan yerine bile koymadılar. Zira onlara enva-i çeşit ihaneti, iftirayı ve kumpası reva gördüler; hayatı zehir ettiler!
Devleti kılcallarına değin ele geçiren bu örgüt öylesine kuşatıcı ki, ya tam elde eder; ya da elde edemediğiyle maddi veya manevi ortaklık kurar. Bundan dolayı da; kimse başını kaldırıp bunlarla mücadeleye girişemiyordu, halen de girişemiyor!
İş, yalnızca Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’a ve bir avuç yargı mensubuna ve MİT’e kalmış gibi!
Siyaset olduğu gibi duruyor, belediyelerde yaprak kımıldamıyor; bu ve başka yerlerdeki günah ortaklığının ömrü uzadıkça uzuyor!
Sayın Erdoğan’ın söylediği ‘acırsanız, acınacak duruma düşersiniz!’ sözü, bir kulaklarından girip diğerinden çıkıyor!
Bu, bir gaflet değil, tek kelime ile ihanettir. Bu ihanet şebekesi, devlet ve millet hayatımıza kastetti; kardeşkanı döktü. Başarsalardı, ülkemiz paramparça, insanımız perişandı.
Örgüt, menfaatini gördüğü, diğer bir ifadeyle kullanabileceğini düşündüğü her şeyle ve herkesle ittifak kurar. Örgütün hiçbir mukaddesi yoktur; onlar için hedefe giden her yol mubahtır.
Örgüt bu bilinçle hareket ederken; muhataplarının derin bir aymazlık, gaflet ve hatta hıyanet içinde oldukları görülüyor. Türkiye’mizin son 50 senelik; siyasi, sosyal, kültürel ve ticari hayatına bakın; her taşın altında bunlar vardır.
Dün, iktidarla kol kola olan bu şeytani güruh, bugünse, dünün tam tersi olarak konumlanıp(bu kez muhalefetin yanında), kinlerini kusmaya devam ediyorlar!
Unutmayalım ki, dışarısının temizliği, kendi evimizin önünü süpürmekle başlar! Ülkeyi yönetmeye talip siyasi partilerin hali böyle olursa; vatandaş ne yapsın?!
Hele de; zenginlerin ve makam sahiplerinin sırra kadem bastığı, içeri girmemek için enva-i çeşit katakulliler yaptığı; içeridekilerin de aynı oyunlarla dışarı çıktığı görülünce vatandaş çileden çıkıyor!
Laf aramızda; iyi ki, Başkanlık Sistemine geçtik; aksi halde bu yapıyla mücadele (!) daha çok başbakan, bakan ve bürokrat eskitirdi!