Şehadete giden genç!
.
Türkiye’miz tarihinin en netameli günlerinden geçiyor. Zira Türkiye’miz, tarihinde hiç olmadığı kadar büyük tehlikelere maruz bırakıldı; üstelik bu denli tehlikeler, henüz geçmiş değil.
Evet; Birinci Cihan Savaşı’nda yedi düvele karşı savaştık ve koskoca İmparatorluğumuzu kaybettik lakin; bu günkü tehlike ondan da büyüktür. O zamanki düşmanların hepsi dışımızda idi; yıkılmamıza rağmen, içerideki birliğimiz sayesinde Kurtuluş savaşı verip, yeni devleti kurabildik.
Şimdi ise; aynı düşmanlar, daha fazlasıyla el ele vererek dışarıdan saldırırken, içimizdeki işbirlikçiler de onlara destek vermektedir. Bu işbirlikçiler ise, öyle üç-beş aymaz olmayıp; ülkemizin yetiştirdiği en ışıltılı beyinler olup; yarım asırlık bir yapılanma ile ülkemizin hemen tüm kurum ve kuruluşlarını ele geçirmişlerdi!
Onca temizlenmelerine rağmen; kazdıkça, her kurum ve kuruluştan adeta fışkırıyorlar!
15 Temmuz, 2. Kurtuluş Savaşı’nın başlangıç tarihidir. Birincisinde olduğu gibi, bunda da savaşı halkın kendisi; üstelik, silahlı güçlerin karşısına silahsız olarak dikilerek ve canını ortaya koyarak başlatmıştır. Milletin azim ve kararlılığı, halk düşmanlarının kalkışma hamlelerini önlemiş ama iş bununla bitmemiştir.
İsveç Kralı Demirbaş Şarl’ın dediği gibi; ‘ bu halk, yenile yenile yenmesini öğrendi!’. Eskiden darbeler, radyo ve Televizyonlardan duyurulur, halkın sokağa çıkması yasaklanırdı; milletçe bu emre uyulurdu.
Şimdi ise; ‘sağına-soluna bakmadan meydan yerine koşan’ bir gençlik var ve bu gençlik 15 Temmuz günü; ‘ben şehadete gidiyorum!’ diyerek vatan savunmasına koşmuştur. Evlendirip yuva kurdurduğumuz, yeri geldiğinde müebbet hapisle yargıladığımız (dün ise, yaşını 18’e çıkartıp astığımız), imzaladığı tüm mali mükellefiyetleri ile sorumlu tuttuğumuz bu gencin seçme ve seçilmesini çok görüyoruz.
Daha dün, gençlere seçme imkanı tanındı; bu anayasa değişikliği ile de seçilme imkanı tanınacak. Cumhurbaşkanı sayın Erdoğan’ın işaret ettiği gibi; ‘seçme, seçilmeden zordur’. Parlamentoda gençliğin dinamizmi ile yaşlıların bilgeliği bir araya gelecek ve arzu edilen sonuçlara daha kolay erişilebilecektir.
Ayrıca toplum olarak gençliğimize güvenmek zorundayız. Gençlerimize güvenmesek yarınlarımız olabilir mi?
Muhalefetin, anayasa değişikliği için; ‘neden şimdi?’ diye itirazı var. Bir şey gerekli ise ki, bu gereklilik, cumhuriyet tarihinin en büyük reformudur- o halde; şimdi değilse ne zaman?!..
2011 yılında da, kısmi anayasa değişikliği yapılmıştı; o zaman açılan parantez, 16 Nisan halk oylaması ile kapatılmak istenmektedir.
15 senedir, bir siyasi parti tek başına iktidardadır; buna rağmen mevcut sistemle (parlamenter sistem) ancak, iki ileri bir geri yapabildik. Oysa ki, dünyanın geldiği noktaya baktığımızda, sıçramak zorundayız. Artık daha fazla zaman kaybına tahammülümüz kalmamıştır.
Bunca tecrübe ile, sistemin aksayan yönlerini gördük; bunların giderilmesi için Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi bir model olarak milletin önüne kondu.
Endişeye mahal yok; zira iş, asıl sahibinin yani halkın elinde..
Halk, dün cumhurbaşkanını bizzat seçti, bugün de sistemini bizzat belirleyecek..