Şampiy10
Magazin
Gündem

Cesaret gösterip Afrika açılımı yapan, 8.5 ay sonra kazanmaya başlıyor

İzmir’deki mobilyacıyı, Gaziantep’teki halıcıyı, Çorum’daki bakliyatçıyı dünya pazarları ile buluşturmada TUSKON önemli bir role soyundu. Dünya pazarları arasında ise özellikle sahra altı Afrika ülkeleri öne çıkıyor. Burası o kadar bakir bir coğrafya ki ticaret yapan da yatırım yapan da kazanıyor. Gana ve Gabon’u kapsayan ve Afrika açılımının dördüncü ayağını oluşturan gezide işadamları öyle iş bağlantıları kurdular ki takdir etmemek mümkün değil. Başarı öyküleri arasında, kendini 8.5 ayda amorti edebilen yatırımları ağzım açık dinledim. Bu hikayeleri aktarmak istedim çünkü cesaret gösterip Afrika’da yatırıma soyunana tabir yerindeyse büyük ekmek var...

KOBİ’leri global oyuncu yapan TUSKON modelinde okulların çok özel rolü var

Yapısal dönüşümünü henüz tamamlayamayan Türkiye ekonomisinin, KOBİ’ler aracılığıyla talip olduğu uluslararası rol, Anadolu örgütlenmesinin başarısına paralel öne çıkmaya başladı. Bunda kuşkusuz Türkiye İş Adamları ve Sanayicileri konfederasyonu’nun (TUSKON) payı büyük. Çorum’daki bakliyatçıyı, Kayseri’deki alabalıkçıyı, İzmirli mobilyacıyı dericiyi alıyor elinden tutup uluslararası arenaya götürüyor.

Bu ticaret ve yatırım köprüsü, kendi içinde ilginçlikleri de barındırıyor. Örneğin, çok tartışılan yurtdışındaki Türk okulları bu ticaret ve yatırım köprüsünde önemli bir rol oynuyor. Türk okullarında okuyan çocukların ülkelerinde önemli mevkilerde bulunan, iş hayatındaki köşebaşlarını tutan anneleri babaları, onların yakınları, tanıdıkları Türk işadamları ile buluşmalarda hep başrolde. Haritada yerini bile gösteremeyeceğimiz ülkelerde kurulan Türk okulları, işadamlarına kapıları açıyor, fırsatları yaratıyor. İşadamları da okullara yardım yapan bir formül eşliğinde bu kapıdan içeri adım atıyor.

İş dünyası bu örgütlenme sayesinde gerçekleştirdiği dış ticaret organizasyonları ile 14 milyar doların üzerinde iş bağlantısı kurdu. Bunların neredeyse tamamının KOBİ sayılabilecek ölçekteki firmalardan gelmesi dikkat çekici. TUSKON bu modeliyle “İhracat yapmayan KOBİ kalmayacak” formülüne büyük katkı sağladı.

Dünya ekonomisinin krize girmesi ile birlikte Türkiye’nin geleneksel pazarlarında yaşanan daralma, adını bile duymadığımız ülkelerle yapılan ticaretin ivme kazanması ile adeta dengelendi. Damlaya damlaya göl yapan bu küçük yatırımlar Türkiye’nin dünya ekonomisindeki rolünü güçlendiriyor.

Progrup Gana’ya iki AVM kuruyor, 10 bin prefabrik konut için de davet aldı

Türkiye’de bir AVM yatırımının geri dönüşü 2006’da ortalama 7-8 yıldı. Sonra ekonomik kriz patlak verdi ve bu süreler 10 yılın üzerine çıktı. Afrika’da ise modern yapıların kiraları inanılmaz yüksek ve bu nedenle de alışveriş merkezi yaptığınızda yatırım bedelini 5 yıl bile dolmadan rahatlıkla çıkarabiliyorsunuz.

1990 yılından bu yana inşaat yapı malzemeleri üreten Progrup, Gana’nın başkenti Akra’da ve ikinci büyük şehri Kumasi’de 20’şer bin metrekarelik iki AVM yatırımı yapmak üzere, Afrika açılımının bu dördüncü çıkarmasında anlaşma imzaladı.

Malum Gana, Ekvator bölgesine çok yakın. Biz geçen hafta oradaydık ve gündüz 30 dereceleri bulan sıcaklıkla karşılaştık. Sokaklarda yürümenin imkanı yok. Şehrin tek alışveriş merkezine uğradık. Standartları çok düşük ancak klimalı bir AVM çöldeki vaha gibi. Şehirde ne kadar yabancı varsa soluğu orada alıyor. Kiralanabilir tüm alanlar dolu hatta, boşalacak yerler için sıra var.

Progrup Yönetici ortağı Onursal Kocatepe, Akra’nın ikinci ve Kumasi şehrinin ilk AVM’sini yapmak üzere anlaşma imzalayarak döndü Türkiye’ye. Arsa bağlantıları daha önce yapılmış. Çinliler ve Lübnanlılar’ın ülkeyi daha önce farkettiğini Akra’nın ilk ve tek AVM’sinin de Lübnanlılar’a ait olduğunu söylüyor.

20 bin metrekarelik ikinci AVM’yi 2012’de bitirmeyi planlıyorlar. 100 milyon dolar cirolu bir şirket olduklarını belirten Kocatepe Gana macerasını şöyle aktardı:

“Gana’ya güveniyoruz, geleceğine inanıyoruz. Burada yatırım yapmamız için bize teklif geldi. Gana’daki Türk okulunun yöneticileri sayesinde bağlantılar sağlandı. Kiralama değerleri bize göre çok yüksek. Tahminimiz 5 yıl dolmadan yatırım bedelini geri alacağız. Burada nitelikli konut ihtiyacı da çok fazla. Gana Başkanı’nın verdiği yemekte, Gana’nın Dış Ticaretten Sorumlu Bakanı geldi ve bizden tanesi 20 bin dolardan 10 bin prefabrik konut istedi. Şimdi bunun finansmanına çalışacağız.”

Gana’ya Türkiye’nin 2010 yılı toplam ihracatı 96 milyon dolar seviyesinde. Damlaya damlaya çoğalıyor. Sadece şu prefabrik konut işi olsa en az 200 milyon dolarlık bir iş hacmi oluşabilir.

Bank Asya’nın eski genel müdürü rüzgara kapıldı

Bank Asya’nın eski Genel Müdürü Ünal Kabaca da heyette. ABK Enerji ile Söke’de 30 MW gücünde rüzgar santrali kuran Kabaca şimdi büyük enerji ihtiyacı olan Gana’da yenilenebilir enerji fırsatlarına bakıyor. Kabaca planını şöyle aktardı:

“Gana’da hem okyanus kıyısında hem de iç deniz kıyısında iyi rüzgar var. Hatta iç denizdeki rüzgar çok daha iyi. Hem tatlı su rüzgar türbinleri için daha avantajlı. Tuzlu su pervanelere zarar verebiliyor. Çok yakında yenilenebilir enerji yasası çıkacak. Burada ne üretirseniz satarsınız. Hem Gana’nın 6 ülke ile enerji nakil bağlantısı var ve bu ülkelerde de en büyük ihtiyaç enerji.”

Deride İtalyan’ın oyununu bozan Türk

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, hem Gana hem de Gabon’da yerel yatırımcılara ve yöneticilere seslenirken bir konunun özellikle altını çizdi: “Bizler buraya sömürgeci bir mantıkla gelmedik. Kazan-kazan formülü ile ahlaklı ticaret ve yatırım yapmak için buradayız.”

Gül’ün bu sözlerini haklı çıkaracak bir örneği, Gana’da işadamlarını buluşturan görüşmelerde işadamı Bilal Alkoç verdi. Bilal Alkoç, Türkiye’de İskefe adlı şirketi ile deri işleyen, aynı zamanda hastane yatırımı da olan bir işadamı. Kenya’nın fahri konsolosu aynı zamanda. Afrika’ya mal satmaya değil mal almaya gelmiş. Ham deri alırken başından geçen olayı şöyle aktarıyor:

“Kenya’da ilk iş olarak 200 bin dolarlık bir deri bağlantısı kurduk. 2 ay sonra mallar geldi. Fabrikadaki arkadaşlar, ‘Bir anlaşmazlık var sanırım, biz 100 ayak için anlaştık ancak onlar 110 ayak deri göndermişler’ dedi. Aradım Kenya’yı ve ilave derinin parasını ödemek istedim. Ancak onlar yanlışlık olmadığı, 100 ayak deri gönderdikleri konusunda ısrar ettiler. Sonradan anladık işin aslını. Bunlardan uzun yıllardır ham deri alan İtalyanlar bunlara bir şablon çıkarmış ve ‘Ölçüyü bununla hesap edeceksiniz’ demiş. Ancak ölçü şablonunu, uluslararası standardın yüzde 10 üzerinde hazırlayıp vermişler. Ganalılar 1 ayak deri gönderip bunun parasını alırken aslında 1.1 ayak deri gönderiyormuş. Adamlar açlıktan ölüyor ancak yine de onu aldatmakta bir sakınca görmüyorlar. Aldatıldıklarını bizim sayemizde öğrendiler.”

Bilal Alkoç, Gana’da ise derinin dışında başka alanlardaki fırsatlara bakıyor. Hastanelerin görüntüleme, diyaliz bölümlerinin özelleştirmesine talip. Ayrıca palm ormanı kurma ve palm yağı ticareti yapma planı var.

Karlıtekin’e THY için geldiler

Türk Hava Yolları (THY) eski Yönetim Kurulu Başkanı Candan Karlıtekin, işadamı hüviyetiyle Afrika gezisine katılan isimler arasında yer aldı. Ortağı olduğu Özbakan Makina adına geziye katılan Karlıtekin, Gebze’de 6 bin metrekarelik fabrikalarında çelik konstrüksiyon yapılar ve çelik profil üzerine çalıştıklarını söyledi. Karlıtekin, Gana ve Gabon’da bu işlerle ilgili yerli işadamlarıyla temaslarda bulunduklarını anlattı. Ancak Karlıtekin’in önceki görevini bilen birçok girişimcinin havacılık ve THY ile ilgili konularda kendisine başvurmak istediği görüldü. Karlıtekin, Fransızca konuşulan Gabon’da tercüme sorunu yaşanması üzerine işadamları için yaklaşık 3 saat çeviri yaptı. Ardından da TUSKON Genel Sekreteri Mustafa Günay’a “Tercümanlık ücretimi istiyorum” diye takıldı.

Ayda 1000 kanepe satarsa 8.5 ay sonra işlem tamam

Mehmet Timuroğlu, İzmir Genç İşadamları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı. Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nin fahri konsolosu aynı zamanda. Burayı Afrika’nın en stratejik ülkesi olarak tanımlıyor. Önemini anlatmak için de Çin Başbakanı’nın bu ülkeye geçen yıl 5 kez geldiğine dikkat çekiyor.

İzmirli bir ekip toplanıyorlar ve sadece 3 milyon dolar yatırımla ülkede çek-yat kanepe yatırımı yapıyorlar. Türkiye’de 3 milyon dolarlık çek-yat işi yatırımdan sayılmaz, haber bile olmaz. Ancak Timuroğlu’ndan fizibilite analizini dinleyince Afrika’nın gerçekten büyük fırsatlar sunduğu ortaya çıkıyor:

“Baktık ki burada evler küçük. Yataklar çok yer tutuyor. Çek-yattan haberleri yok. İki mobilyacı ustası getirttik. İncelediler ve 3 milyon dolarlık yatırıma giriştik. Yatak olabilen aynı zamanda bazası olan çek-yatlar ilgi gördü. Yaklaşık 150 dolara maledip 500 dolara satabiliyoruz. Ayda 1000 tane satmayı hedefliyoruz.”

Çek-yatın tanesinden 350 dolar kazanacak ve ayda 1000 tane satacak. Eğer satış hedefini tutturursa ayda 500 bin dolar ciro yapacak ve bunun 350 bin doları kazanç hanesine yazılacak. 3 milyon dolarlık yatırımın karşılığını 1 yılda bile değil, sadece 8.5 ayda geri alacak. Nasıl şaka gibi değil mi?

Afrika ülkelerine ihracatta gözle görülür artışlar var

Ülke adı 2006 ihracatı 2010 ihracatı

Angola 44.657 109.527

Benin 6.003 118.346

Ekv.Ginesi 9.597 32.741

Gabon 6.108 18.697

Gana 32.965 96.433

Kongo 14.737 45.449

Liberya 9.540 67.323

Madagaskar 8.963 26.978

Moritanya 8.910 37.436

Mozambik 8.559 45.689

Namibya 0.810 3.431

Ruanda 0.981 7.992

Sierre leone 6.620 24.465

Tanzanya 27.360 89.694

(000 dolar)

Yazının devamı...

Gabon’a yatırıma gelin, ‘kazan kazan’ ilkesine göre hareket edin

Gabon’da temaslarda bulunan Cumhurbaşkanı Gül, Türk işadamlarına yönelik konuşmasında “Gabon’a yatırıma yönlenin. Kazan-kazan ilkesine göre hareket edin” dedi.

Türkiye-Gabon Ticaret ve Yatırım Forumu’nda konuşan Gabon Cumhurbaşkanı Ali Bongo Ondimba ise “Tomruk ihracatını yasakladım. Artık tomruk satmak yok. Gelin burada Gabonlu işadamlarıyla birlikte ağaçlarımızı işleyin” çağrısı yaptı.

Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu (TUSKON) ve Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) ortaklaşa düzenlediği, “Türkiye-Gabon Ticaret ve Yatırım Forumu”nda Gabon Cumhurbaşkanı Ali Bongo Ondimba, “tomruk ihracatını yasakladığının” altını çizerek, “Artık tomruk satmak yok.

Gelin, burada Gabonlu işadamlarıyla yatırım yapın, ağaçlarımızı işleyin” mesajını verdi.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de, forumda yaptığı konuşmada, “Türk işadamlarına sesleniyorum. Bakın, Gabon’a ülkenin en tepesinden davet var. Bu fırsatı değerlendirin, buralara yatırıma yönlenin. Kazan-kazan ilkesine göre hareket edin” dedi.

Ali Bongo Ondimba, Cumhurbaşkanı Gül onuruna Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda verdiği yemekte ise Gabon’un ekonomik konumuna dikkat çekerek şunları söyledi: “Gabon, Gine Körfezi’nde Orta Afrika’ya açılan kapı niteliğinde. Ülkemize yatırım yapan, çevremizdeki 140 milyonluk nüfusun yer aldığı pazara da açılabilir. 2020’ye kadar ciddi bir kalkınmışlık düzeyine ulaşmak üzere plan yaptık. Bu yolda Türkiye gibi inandığımız bir desteğe ihtiyacımız var.”

Elimiz dolu dönüyoruz

TUSKON Başkanı Rızanur Meral ise Gana-Gabon seyahatine ilişkin şunları söyledi:

“Elimiz dolu dönüyoruz. İşadamlarının bir bölümü Gana’da, bazıları da Gabon’da fırsat görüyor. Cumhurbaşkanımızın önderliğinde Gana ve Gabon’da ilk kapıyı açmış olduk. Şimdi görev işadamlarımıza düşüyor. Gabon Cumhurbaşkanı Ondimba da söyledi. Gabon’da karayolundan demiryoluna, barajlardan toplu konuta ciddi yatırımlar olacak. Bu alanlardaki projelerin tamamı bizim için bir fırsat.”

Libreville’deki ikili iş görüşmelerinden örnek aktaran Rızanur Meral, “Kurulan masalar arasında gezinirken dikkatimi çekti. Bir üyemiz çöp kamyonu, arazöz ve şehiriçi otobüs siparişi aldı” değerlendirmesini yaptı.

AKP’li CHP’li ve MHP’li vekiller ilk kez uzlaşıp yemeği protesto etti



GABON Cumhurbaşkanı Ali Bongo Ondimba’nın sarayındaki yemeğine ilişkin davetiyeler dağıtılırken görevlilerin uyarısına rağmen davetiyelerini otellerinde unutanlar oldu.

Gabon’daki diğer ülkelerin büyükelçileri dahil, davetliler tek tek aranarak saraya alındı. İçeri girdikten kısa süre sonra Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Başdanışmanı (ekonomi) Ahmet Ertürk, “Milletvekillerinden 3’ü davetiyelerini otelde unutmuş, içeri almadılar” dedi. TUSKON’a danışmanlık hizmeti veren Feridun Yılmaz, elindeki fazla davetiyelerle kapıya koşmasına rağmen, yetişememiş: “Sayın milletvekillerimiz hep birlikte dönmeyi tercih etmiş” dedi.

Cumhurbaşkanı Gül’ün Gana-Gabon seyahatine milletvekilleri Erol Aslan Cebeci, Rıza Alaboyun, Bülent Baratalı, Mehmet Ali Özpolat, Muharrem Varlı ve Mustafa Kalaycı eşlik etti.

AK Parti, CHP ve MHP’li 6 milletvekilinin Gabon Cumhurbaşkanı Ondimba’yı protesto konusunda “koalisyon” oluşturmaları ilgi çekici bir durum oluşturdu.

‘Gabon, Afrika’nın cenneti’



Cumhurbaşkanlığı bürokratlarının hazırladığı notlara göre, Türkiye-Gabon ticareti 1996 yılında 40 milyon dolara kadar yükselebilir. 2010 yılındaki ticaret hacmi 23.5 milyon doları bulabilir. Bunun 18.5 milyon dolarını Türkiye’nin ihracatı, 5 milyon dolarını da ithalatı oluşturuyor. Cumhurbaşkanı Gül, 1.5 milyon nüfuslu, satınalma gücü paritesinde göre kişi başına geliri 15 bin dolar olan Gabon için hep, “Afrika’nın Cenneti” benzetmesi yapıyor.

Türkiye’den Libreville’e büyükelçilik

“AFRİKA’YA açılım stratejisi çerçevesinde Libreville’de büyükelçilik açma kararı almış bulunuyoruz. Önümüzdeki dönemde bunu gerçekleştireceğiz” diyen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Gabon Cumhurbaşkanı Ali Bongo Ondimba’ya, “Gabon’un da Ankara’da büyükelçilik açmasını bekliyoruz”çağrısında bulundu. Ondimba, bunun üzerine Türkler’e yatırım çağrısını yineleyerek, “Bu ziyaretiniz, Türkiye’nin Gabon’a doğrudan yatırımlarının öncüsü olsun. Refah yaratan ortaklıklar kuralım” yanıtını verdi.

Yazının devamı...

‘Avrupalı gibi hammaddeyi alıp gitmeyiz, teknoloji ve insan gücünü size getiririz’

Türkiye - Gana Ticaret ve Yatırım Forumu’nda konuşan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “Biz Avrupalılar’dan farklıyız. Hammaddenizi alıp götürmeyiz. Yatırım da yaparız, teknoloji ve yetişmiş insan gücü de getiririz” mesajını verdi. Türkiye’nin bunu Afrika’nın başka ülkelerinde yaptığını, Gana’da da yapmaya başladığını vurgulayan Gül, iki ülke arasındaki ticaret hacminin 300 milyon dolardan 1 milyar dolara çıkartılabileceğin belirtti.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu’nun (TUSKON) ve Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) Gana’nın başkenti Akra’da ortaklaşa düzenlediği Türkiye - Gana Ticaret ve Yatırım Forumu’na katıldı. Cumhurbaşkanı Gül, Türk işadamlarının iş yapma azminin takdir edilmesi gerektiğini belirterek, “Libya’daki savaş ortamına rağmen orada çalışmalarını devam ettiren işadamlarımız var. Mısır’da da aynı şeyi gördük. Bizdeki organize sanayi bölgeleri çok iyi bir model. TUSKON, Türkiye’nin önemli bir işadamları organizasyonu. Özellikle Afrika ülkelerine dönük çok güzel çalışmalar yapıyorlar. Bu modeli Gana’ya da taşıyabiliriz” diye konuştu.

Türkiye-Gana İş Forumu’nda kısa vadeli hedefleri açıklayan Abdullah Gül, “300 milyon dolarlık ticaret hacmi rahatlıkla 1 milyar dolara çıkabilir” dedi.

Gana’nın işadamları açısından güvenle yatırım yapılabilecek bir ortama sahip olduğunu vurgulayan Gül, Dünya Bankası raporlarında da buna yer verildiğini söyledi.

Satarız da alırız da

Konuşmasında Türkiye’nin Avrupa ülkeleriyle farkını da ortaya koyan Abdullah Gül, şöyle devam etti: “Biz Avrupalılar’dan farklıyız. Hammaddenizi alıp götürmeyiz. Yatırım da yaparız, teknoloji ve yetişmiş insan gücü de getiririz. Afrika’nın başka ülkelerinde bunu yaptık. Gana’da da yapmaya başladık. 300 milyon dolarlık ticaret hacmimiz var. Bunun 100 milyon doları bizim size ihracatımızdır. Sizden 200 milyon dolarlık ithalat yapıyoruz. Yani, biz almasını da biliriz. Gana’nın okyanusa kıyısı var. Liman işletmeciliği konusunda işbirliği yapabilirsiniz. En azından bizim dünya ikincisi olan müteahhitlerimiz liman inşaatlarınızı yapabilir. Beraber kazanırsanız işin tadı olur.”

Türkiye’deki modern havaalanlarının sayısının Fransa, İngiltere ve İtalya’dan daha fazla olduğuna dikkat çeken Gül, Ganalı işadamlarına yaptığı konuşmada Türkiye’nin iletişim altyapısındaki gelişmişliği de vurgulayarak, “İstanbul’da mobil iletişim, Londra’dan, Paris’ten daha hızlı” dedi.

‘Avrupalı ülkelerle rekabet etmekten çekinmiyoruz’

Türkiye-Gana Ticaret ve Yatırım Forumu’nda konuşan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye’nin AB üyeliğine ilişkin değerlendirmelerde de bulundu. Cumhurbaşkanı Gül, şunları söyledi:

“AB ile aramızda 16 yıldır Gümrük Birliği var. Onlar bize, biz onlara gümrük vergisi olmadan mal satıyoruz. Almanya’nın, İngiltere’nin, Fransa’nın rekabetinden hiç çekinmiyoruz. 73 milyon nüfusumuz var. Böyle büyük ülkelerin AB’ye girişi sancılı oluyor. Nitekim İngiltere’nin müzakeresi 11 yıl sürmüş. Fransa, İngiltere’nin AB’ye girişini iki kez veto etmiş. Türkiye gibi çapı büyük bir ülkenin AB’ye girişi zaman alacak. Ancak, AB’ye tam üyelik sonrasında Afrika, Ortadoğu, Orta Asya ülkeleriyle ilişkilerimizde tavır değişikliği olmaz. Tarihten gelen köklü bağlarımızı sürdürürüz.”

Kol kola girin çikolata yapın

- Cumhurbaşkanı Gül, “Gana, kakaoda dünyanın önde gelen ülkesi. Türkiye ise dünyada fındık şampiyonu. Sizin kakao ile bizim fındık biraraya gelince ortaya çok güzel çikolata çıkar. Kol kola girin, bunu yapın” diye konuştu. TUSKON Başkanı Rızanur Meral ise Gana’da tarım, tarıma dayalı sanayi, turizm, petrol, madencilik, konfeksiyon ve müteahhitlik dahil çok sayıda alanda yatırım imkanı olduğunu kaydetti.

58 ülkeden öğrencisi olan Türk okulu, Gana’daki ilk 5 okul arasında yer alıyor

CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül, Gana gezisinin son bölümünde Akra’da 2001 yılında kapılarını açan Galaxy International adlı Türk okulunu ziyaret etti. Okulun Genel Müdürü Tamer Kırca, okulda 58 ülkeden 520 öğrencinin eğitim gördüğünü belirtti. Gül’ün okulu ziyareti sırasında Ganalı öğrenciler değişik gösteriler de yaptı. Bunlar arasında en çok ilgi çeken gösteri Ganalı çocukların başarıyla Karadeniz halk oyunlarını oynamasıydı. Cumhurbaşkanı Gül, okul yönetimini kutlarken şunları söyledi: “Sizler buralarda kalıcı temel atıyorsunuz. Gana’daki 1220 özel okul arasında ilk 5’e girmeniz bize gurur verdi. Bu okulları destekleyen işadamlarını tebrik ediyorum. Bu okullara önderlik yapanlara teşekkür ediyorum.”

Yazının devamı...

‘Batının çıkarcı ve laubali tavrı Libya’da sırıtıyor’

Cumhurbaşkanı Gül, Gana yolunda sert konuştu: “Son dakikaya kadar Libya liderini pohpohlayanlar şimdi farklı bir role soyundu. Bu da haliyle sırıtıyor. Böyle bir harekattan önce kapsamlı planlar yapılmalıydı. Çıkarcı ve aceleci davrandılar. Belki gizli ajandaları devrede”

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile birlikte Gana’ya doğru yol alırken tam da Libya hava sahasının üzerinde Libya’yı konuşuyoruz. Batılı güçlerin Libya konusundaki tavrından oldukça rahatsız. Harekatın plansız ve programsız bir şekilde aceleye getirilmiş olduğuna dikkat çekiyor: “Son dakikaya kadar Libya liderini destekleyenler pohpohlayanlar şimdi farklı bir role soyunmuş görünüyorlar ve bu da haliyle sırıtıyor. NATO’daki uzlaşmazlığın altındaki gerçek de bu. Böyle bir harekattan önce kapsamlı planlar yapılmalıydı. Çıkarcı ve aceleci davrandılar. Belki Libya ile ilgili gizli ajandaları devrede. Libya halkının acı çekmesinden başka kaygıları var.”

‘Sarkozy’nin art niyetli düşüncesi’

Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye’nin Libya konusundaki tavrının net olduğunu insani kaygılarla hareket ettiğini çıkarcı, plansız programsız hareketlere mesafeli durduğunu söyledi. Gül Paris’teki görüşmelere Türkiye’nin davet edilmemesinin arkasında Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin çıkarcı art niyetli düşüncesinin olabileceğini de vurguladı ve “Ben ateşi yakayım sonra arkası gelir demek olmaz. Şu an Libya’da yapılan bu” diye konuştu.

‘Libya’nın da Irak gibi bel kemiği kırılmasın’

Cumhurbaşkanı Gül’e bundan sonra Libya’da olması gerekeni soruyoruz. İki şık olduğunu söylüyor. Batılı güçlerin ya kara harekatı yaparak muhaliflere destek vereceğini ve Kaddafi’nin devrileceğini ya da konuşarak uzlaşarak Kaddafi’nin ülkeyi terk edeceğini söylüyor. Gül, Kaddafi’nin bundan sonra ülkesini yönetemeyeceğini belirtiyor ve ikinci bir Irak ortaya çıkma ihtimali olduğuna dikkat çekiyor:

“Kaddafi’nin sonuna kadar direnmesi gerektiğini söyleyenler var. Ancak ben hem halkının hem de ülkesinin daha fazla zarar görmemesi için çekilmesi gerektiğini düşünüyorum. Irak gerçeği hala zihinlerde. Irak’ın belkemiği kırıldı. Yeni bir Irak ortaya çıkmamalı.”

Yazının devamı...

Güriş-Diler vasıflı asil çelikte ithalatı bitirecek 200 milyon euro’luk yatırıma start verdi

1979 yılında Koç Grubu tarafından üretime başlayan daha sonra önce devlete ardından da Diler Holding ve Güriş Grubu’nun kontrolüne geçen Asil Çelik, 200 milyon euro’luk bir yatırımla ikinci bir Asil Çelik daha yaratıyor. Bu yatırımla sıvı çelikte 1 milyon tonluk kapasiteye ulaşacak Asil Çelik, Türkiye’nin dışarıya ödediği yaklaşık 350 milyon dolara da set çekmiş olacak ve cari açığın kapanması için önemli bir katkı yapacak.

Türkiye’nin demir çelik üretimi yaklaşık 29 milyon ton. Ancak bunun sadece 600 bin ton civarındaki kısmı vasıflı yani asil çelik. Bu vasıflı çeliği üretebilen de Türkiye’de sadece iki firma var. Çemtaş ve Asil Çelik.

Bu kapasitenin yaklaşık 410 bin ton/yılı Asil Çelik’e ait. Asil Çelik adı gibi gerçekten asil çelik üretiyor.

Bu çelik başta otomotiv sektörü olmak üzere, petrol, enerji, basınçlı tüp imalatı, madencilik, savunma sanayii, demiryolları gibi alanlarda kullanılıyor. Top mermileri, petrol sondaj boruları asil çelikten yapılıyor. Çeliğin içine nikel vanadyum gibi çok özel elementler eklenerek çeliğin dayanıklılığı artırılıyor. Bu üretim büyük bir know how gerektiriyor. Üretilen çelik ultrason cihazlarından geçiriliyor. Boşluk, yabancı madde varsa üretimden çekiliyor. Zira asil çelik kullanan uluslararası firmalar birbirinden haberdarlar. Bir üreticinin ürününden gelecek şikayeti tüm kullanıcılar anında öğreniyor.

Renault, Fiat, Bosch, Volvo, Caterpillar, FAG Rulman gibi dev firmalar Asil Çelik’in müşterisi. 2010’da 230 bin ton asil çelik üreten Asil Çelik bunun yüzde 40’ını ihraç etti. ABD’de de önemli bir pazar payına sahip şirketin ürünleri uluslararası arenada “One of the best” olarak tanımlanıyor. Geçen yılı 322 milyon TL’lik ciro ile kapatan şirket bunun 96 milyon TL’sini ihracattan sağladı.

Asil Çelik Genel Müdürü Osman Kılavuz, 410 bin ton/yıl’lık vasıflı çelik kapasitesi ile dünyada orta ölçekli bir fabrika olduklarına dikkat çekerek bunu 1 milyon ton/yıl’a çıkarmak için düğmeye bastıklarını söyledi. Maliyetleri düşürmek, global oyuncu olmak ve daha rekabetçi bir konuma gelmek için bu alanda ölçeğin çok önemli olduğuna işaret eden Kılavuz kapasite artırımı için 200 milyon euro’luk bir yatırım planlandığını söyledi.

Asil Çelik, Koç’tan devlete geçtikten sonra 2000 yılında tekrar özel sektöre devredilmiş ve çoğunluk hisselerini Diler Holding ile Güriş Grubu almıştı. İki grubun Asil Çelik’te eşit ortaklık seviyesinde yüzde 97.3’lük hissesi bulunuyor. Asil Çelik’e bir süre önce halka açılacağı için küçük ortaklar da ilgi göstermişti. Bunların içinde ünlü borsa spekülatörleri de vardı. Ancak Asil Çelik’te halka arz takvimi şimdilik askıya alınmış gibi görünüyor.

Osman Kılavuz iki ortağın da bu yatırıma onay verdiğini söyledi. Türkiye’nin vasıflı asil çelik ithalatının da olduğunu ve bunun geçen yıl 228 bin tonu bulduğuna dikkat çeken Kılavuz “Bu yatırımın Türkiye’nin ödemeler dengesine de büyük katkısı olacak. Zira geçen yıl vasıflı asil çeliğe ödenen tutar 335 milyon doların üzerinde. Bizim yapacağımız yatırımla bu ithalatı da sonlandırmayı amaçlıyoruz” dedi.

İlave 1000 istihdam

Dr. Osman Kılavuz şu an Asil Çelik’te 885 kişinin görev aldığını ilave yatırımla 1000 yeni istihdam sağlamayı planladıklarını da vurguladı. Kılavuz “Adeta ikinci bir Asil Çelik kurulacak. Ancak bu 1000 personelin tamamı yeni üretim hattında çalışmayacak. Kapasiteyi artırmaya paralel satış ve dağıtım teşkilatımızı da genişleteceğiz. Hem yurtiçinde hem yurtdışında yeni ofisler açıyoruz. Örneğin en büyük ihracat pazarlarımızdan Almanya’da Asil Çelik Deutscland GmbH’yi kurduk. ABD gibi önemli pazarlarda da ağımızı genişleteceğiz” diye konuştu. Kılavuz yeni yatırımın yanısıra Avrupa’da asil çelik üreten bir tesisi almak için de fırsatlara baktıklarının altını çizdi.

Yazının devamı...

Prim fanatiği yarattı 600 konut sattı 400’ünü eski müşterisi aldı

Prim vaadetmeyen bölgeyi es geçen, prim yapacak bölgeleri de önceden sezip erken pozisyon alan Emay İnşaat, bu özelliği ile projelerini takip eden fanatikler yarattı. İçerenköy’de Kentplus Centrium projesinde çok fazla ses çıkarmadan adeta tezgah altından 2 ayda 600’ün üzerinde konut satılırken, bunun 400’ünü Kentplus’ın daha önceki projelerinden ev alıp, tatminkar kazanç sağlayan ikincil müşterilerin oluşturması dikkat çekti.

Evin şıklığı, büyüklüğü, mufağı, banyosu, manzarası, inşaat kalitesi mutlaka önemli ancak Türk insanı satın aldığı evden öncelikle prim yapmasını bekliyor. 300 bin TL’ye aldığı evin, bir sonraki yıl da satış değerinin aynı seviyelerde kaldığını görürse, oturmaktan çok keyif alsa da fena halde bozuluyor.

Kentplus markası ile tanınan Emay İnşaat da işte tam bu noktada Türk insanının konuttaki prim beklentisini damardan yakalamış görünüyor.

Ataşehir, Kartal ve Mimar Sinan’da yaptığı projelerde 2-3 yıl içinde bire 3 kazandırma başarısı gösteren Emay İnşaat, yeni projelerini de bu performansından dolayı satmakta zorlanmıyor.

Emay İnşaat Yönetim Kurulu Üyesi Hakan Çağlar ile Ataşehir’de, spor merkezi Pleon Sportivo’nun içindeki ofisinde konuşuyoruz. Ataşehir’de Kentplus evlerinin ortasında yer alan spor merkezi Pleon, hafta içi ve sabah saatleri olmasına rağmen oldukça hareketli. Sadece Kentplus sakinleri değil, Ataşehir’de diğer projelerde oturanlardan hatta Kadıköy’den bile müşterisi var.

Ataşehir’de, yapıp teslim ettikleri 2 bin konutluk projenin dışında yeni projeye başlamadıklarını belirten Hakan Çağlar, müşterilerine prim vaadetmek istediklerini Ataşehir’de artık metrekare fiyatlarında önemli artışların uzun süre olmayacağını söylüyor.

Bu nedenle İçerenköy ve Kurkköy bölgesinde iki yeni projeye başladıklarını kaydeden Çağlar, hem İçerenköy Kentplus Centrium hem de Kurtköy Kentplus Newport projelerinin yüksek prim potansiyeli olduğuna dikkat çekiyor.

Satış ofisi hareketli. ‘Satışlar nasıl gidiyor? diye soruyorum.

Centrium’da satışa sunulan 800 dairenin 600’ü tükenmiş. Ancak daha dikkat çekici bir ayrıntı buradan ev alanların 400’ünün eski Kentplus’lı olması. Hakan Çağlar, bunun nedenini şöyle anlatıyor:

“Ataşehir projemizden ev alanlar bire 3 kazandı. Kartal ve Mimar Sinan projeleri de benzer performans gösterdi. Bizim 2 prensibimiz var. Öncelikle prim vaadeden lokasyonları seçiyoruz. Ayrıca fiyatlandırma politikamızla da ilk alanlara mutlaka yüksek getiri imkanı sunuyoruz, yani kazancı müşterimizle paylaşıyoruz. Müşterilerimiz bunu gördü ve bizim sadık takipçilerimiz oldular. Şimdi nerede konut projesi başlatsak ilk gelenler mutlaka eski Kentplus’lılar oluyor.”

Hakan Çağlar, hem Centrium hem de Newport’tan ev alanların bundan sonra da iyi kazanacağından emin.

“Kurtköy projemizde satışa çıkalı 45 gün oldu. 1700-1800 TL metrekare fiyatlarındayız. 2 yıl içinde burada metrekare fiyatının en az 3 bin 500 TL olacağını öngörüyoruz.”

2 yılda yüzde 90’ları geçen bir prim vaadi oldukça iddialı. Ancak Çağlar, kendinden emin:

“Çok güçlü bir ekibimiz var. Öncelikle rekabete kapalı alanları ararız. Bölge analizini iyi yaparız. Girdiğimiz bölgede bir ya da ikinci olmak isteriz. Örneğin Kartal’a ilk biz geldik.”

Newport, Sabiha Gökçen’e 2 dakika mesafede

Emay İnşaat’ın satışı devam eden diğer bir projesi ise Kurtköy’deki 436 konutluk KentPlus Newport. Özellikle Sabiha Gökçen’inj palazlanması ile Kurtköy bölgesi de çok hızlı gelişiyor. Havaalanına sadece 2 dakika mesafedeki bu projenin de önü açık görünüyor.

436 dairenin bulunduğu Newport’da satışa çıkıştan bu yana sağlanan yüzde 30’luk prim etkileyici. Uçak kanatlarından esinlenerek tasarlanan blokların mimarisi dikkat çekici. Kentplus Newport’ta 1+0’dan 3+1 e kadar 37 ile 130 metrekare arasında dairelerin bulunduğu Newport’ta açık ve kapalı otopark, yüzme havuzu, basketbol ve voleybol sahaları ile tenis kortları da yer alıyor.

Centrium’da 3 blokta toplam 800 daire var

2010 sonlarında yapımına İçerenköy Fındıklı’da başlanan Kentplus Centrium projesinde, üç blokta 800 konut bulunuyor.

46 bin metrekarelik bir alanda ancak 22 bin dönümlük bölümünde yükselen projede ilk çıkış fiyatı 2010 sonunda 2 bin 500 TL seviyesindeydi. Bugün projede evler ortalama 3 bin -3 bin 250 TL metrekare fiyatlarıyla satılıyor.

Kayışdağı Caddesi’ni E-5’e ve Bostancı Kavşağı’na bağlayan hattın yapılmasıyla 1 yıl sonra fiyatların burada 3 bin 750-4 bin TL seviyesini bulması bekleniyor.

Centrium 4 bloktan oluşuyor. Bostancı sahile yakın. Ayrıca her blok da arazi koşullarına uygun biçimde yerleştirilmiş. Blokların birbirinin ışığını kesmemesine özel önem gösterilmiş. Oldukca çevreci bir proje. Ortak alanların enerjisini güneş sağlayacak. Böylece aidatlarda yüzde 25’e varan tasarruf sağlanması planlanmış.

Hastane ve otel zinciri kuruyor

Kentplus Centrium ve Newport projeleri satışta olan Emay İnşaat, Türkiye’nin oldukça köklü inşaat firmalarından biri. 2008 yılında kurumlar vergisi rekortmenleri arasına giren Emay’ın bundan sonraki planları içinde konutun yanısıra otel, hastane ve spor var. İzmir Alsancak’ta 1500 konutluk bir projeye hazırlanan Emay İnşaat otel ve hastane zinciri olmak için de ilk adımları attı.

Kozyatağı’nda 5 yıldızlı 360 odalı otele start verildi. Otelin yatırım maliyeti yaklaşık 120 milyon dolar olacak. Şimdi Avrupa Yakası’nda 2 otel arsası için görüşmeler sürüyor. Bunun yanısıra hastane zinciri olmak için de bir arazi alındı. Hastane alanında Emay çok güçlü bir sektör oyuncusu ile işbirliği içinde. Hastane projesi için de 150 milyon doların üzerinde bir yatırım planlanıyor. Hakan Çağlar, “Bir GYO olmak için altyapıyı oluşturuyoruz” diyor.

Spor tesislerini de Pleon Sportivo markası ile çoğaltacaklar. Hatta hem hastane hem otel hem de spor ünitelerinin olduğu bir büyük köy oluşturmak için de Maslak bölgesinde arayışları var.

Hakan Çağlar, Türkiye’nin önümüzdeki yakın zamanda büyük bir yükseliş göstereceğine inanıyor. 1995 yılında kurulan Emay İnşaat’ın ortağı Çağlar, “Hani tünelin ucunda ışık var mı diye soruyorlar ya. Bence ışık yok alev çıkıyor. Biz de bunu gördük gaza bastık gidiyoruz” diyerek bu inancını ortaya koyuyor.

Yazının devamı...

Matematik bilen çarptı, böldü İTower’a yapılacak yatırımın geri dönüş avantajını gördü

Fer Yapı ve Sinpaş GYO ortaklığı ile Bomonti’de başlatılan ofis projesi İTower, şu anki fiyatları ile yatırımcılara büyük fırsat sunuyor. 60 metrekarelik bir ofis katına ödenecek tutarın, kira geliri ile 11.5 yılda kendini ödeyebileceği görünüyor. Konut projelerinde ise benzer bir yatırımın geri dönüşü 17 yıldan önce pek mümkün değil.

Jones Lang LaSalle, dünyada gayrimenkul fiyatlarını özellikle de ofis kiralama ve satın alma fiyatlarını çok yakından takip eden bir firmadır. Geçen yılın son günlerinde yayınlanan Avrupa Ofis Raporu’nda İstanbul’a da önemli bir yer ayırmışlardı. Raporda İstanbul’da ofis kiralarının arttığına, A sınıfı ofis kiralarının Avrupa Yakası merkezi iş alanında aylık metrekare başına 30 euro’lara, Asya yakasında 14 ile 20 euro arasında bir noktaya çıktığına dikkat çekiliyordu. Avrupa’da ekonomilerde sınırlı da olsa büyümenin başlaması ile birlikte A sınıfı ofis kiralarının artış trendi içinde olduğu belirtilen raporda İstanbul’a ayrı bir parantez açılmış ve bu lokasyonda kira artış seyrinin Avrupa ortalamasının üzerinde olduğu vurgulanmıştı.



İstanbul’da hakikaten nitelikli ofis bulmak büyük sorun. Eski iş hanını biraz elden geçiren, dış cephesini camla kaplayan pek çok mülk sahibi ofisini A sınıfı ofis olarak pazarlamaya çalışıyor.

Güzel bir atasözü vardır. Aslan yattığı yerden belli olur. Bu söz iş hayatında bir kurala dönüşmüştür.

Bu kurala sadece bankalarımız dört dörtlük uyuyor. Geçenlerde Türkiye’nin önde gelen firmalarından birini başkanı ile buluşacaktım.

Kanyon’un hemen yanıbaşında, çok ünlü bir iş merkezindeki ofisine gittim. Otoparkından başlayarak 11’inci kattaki yerine ulaşana kadar gördüklerim hakikaten korkunçtu. Bir iş merkezinden ziyade yıllar öncesinde kaldığını düşündüğüm iş hanı mantığı ile işletiliyordu belli ki. 11’inci kata ulaşana kadar ara katlarda giren çıkan yüzünden asansör kapısı açıldıkça gördüğüm manzarayı, gideceğim kişinin ve temsil ettiği kurumun pozisyonuna yakıştıramadım. 11’inci kattaki ofis kendi başına çok özenli ve zevkliydi ama oraya da ışınlanarak çıkılmıyor ki...

Neyse lafı uzatmayalım. İstanbul’da nitelikle konut ihtiyacına yönelik önemli açılımlar yapılırken nitelikli ofis katına yönelik açılımlar sınırlı kaldı.



60 metrekare 250 bin $

Ofis projeleri genel olarak Maslak- Zincirlikuyu hattına sıkıştı. Oysa o hattın sadece sabah ve akşam saatlerinde değil 24 saate yayılan bir trafik sorunu var.

Fer Yapı-Sinpaş GYO ortaklığı ile Bomonti’de sadece ofis katlarından oluşan bir proje geliştirildi. Projenin lansmanı bu ayın başında yapıldı ve satışlar da başladı.

Matematik bilenler hesabı kitabı yaptı ve projeye tabir yerindeyse saldırdı.

Bakın o hesap nasıl yapılıyor.

Şu an İtower’da 60 metrekarelik bir ofis 250 bin dolardan satılıyor. (Bir hafta önce satış ilk başladığında bu ofisin fiyatı 230 bin dolarmış. Önümüzdeki hafta bir zam daha bekleniyor)

Jones Lang LaSalle ne diyor? İstanbul’da Avrupa Yakası’nda A sınıfı ofislerin aylık metrekare kirası 30 euro civarında diyor. Hadi biz o euro’yu biraz daha makul bir seviyeye çekelim ve dolar yapalım. 60 metrekarelik bir ofisi kiraya verdiğinizde size her ay 1.800 dolar kira getirir. 250 bin dolarlık yatırım bedelini yaklaşık 139 ayda yani 11.5 yılda çıkartırsınız.

250 bin doları ofise değil de konuta yatırdığınızı düşünelim. 250 bin dolar yani 400 bin TL civarında ederi olan lüks 60 metrekarelik bir konutun aylık kirası lokasyonuna göre 1750-2000 TL civarındadır. Yani en çok 1.250 dolar mertebesinde. Konutta bu yatırımın geri dönüşü 200 ayı yani 16.5 yılı geçer. Ofis yatırımında 5 yıllık artı avantaj var.



Bu basit hesabı yapanlar iTower’a yüklendi.

Fer Yapı Yönetim Kurulu Başkanı Ramadan Kumova ile Cuma sabahı görüştüm. “Projede 213 adet satılabilir ofis var. 46 adetini bir haftada sattık. Öyle zannediyorum ki bugün bitmeden 40 tane daha satabiliriz” diye kendine çok güvenen şekilde konuştu.

Trafik sorunu yok

Daha önce Bomonti bölgesinde hem Rixos Bomonty’nin hem de Anthill’in projelerini gezmiştim. Hatta bölge için, “İstanbul trafiğinde ışınlanma mesafesinde” tabirini kullanmıştım. İTower tam da bu iki yüksek yapıya komşu bir alanda yükseliyor. Kısa süre sonra o bölgeye Sinpaş’ın ve Ağaoğlu’nun konut projeleri de gelecek. IC İçtaş’ın Bomonti Bira Fabrikası alanına yapacağı proje ile bölge tam anlamı ile taçlanmış olacak.

Kuşkusuz bölgenin öne çıkmasında yapılan tünellerin büyük rolü var.

Ramadan Kumova, o bölgede konut projeleri görmeye alışmışken neden ofis projesini tercih ettiklerini şöyle anlattı:

“İstanbul’da nitelikli ofis projesi sayısı çok sınırlı. Çoğu da Maslak-Zincirlikuyu bölgesinde ve trafiğe sıkışmış vaziyetteler. Biz Bomonti’de girmesi çıkması kolay bir proje sunuyoruz. 60 metrekarelik ofis alan da burada 5 bin metrekare ofis alanla aynı lüksü yaşayacak. Şişli unutulan bir bölge. Oysa eskiden İstanbul ticaretinin merkeziydi.

Bomonti Şişli’nin tam kalbinde. Tünellere ve bağlantı yollarına, metroya, çevreyollarına komşu. Mükemmel konumuyla öne çıkan ve değeri daha da artacak bir semt. Biz burada kendine özgü mimarisi ile Türkiye’nin en iddialı ofis projesini yapmayı daha ekonomik bulduk. Yatırımcılara da Maslak bölgesinden sıkılmış şirketlere de yeni bir fırsat sunmak istedik.”

Rezidans standartında ofis hizmeti verecek

Profede 60 metrekareden 800 metrekareye kadar seçenekler de ofisler bulunuyor. İTower’da vale, karşılama ve yönlendirme hizmetleri rezidans kalitesinde tasarlandı. Butik hizmet veren ancak müşterilerini etkilemek isteyenlerin kesinlikle tercih edeceği bir adres olacak İTower.

Kuru temizleme, ilaç, hediye çiçek gönderimi, özel davet organizasyonları Back Up tarafından yapılacak. Sinema bilgilendirme, restoran rezervasyonu, seyahat danışmanlığı gibi hizmetler de sunacak Back Up, 60 metrekarelik ofis kullanan bir işadamının kendine ayrıca sekreter almasının da önüne geçecek gibi görünüyor. Projede özel yemek salonları, bilardo, satranç, dart, langırt gibi gün içinde yoğun iş temposundan kurtulup küçük kaçamaklar yapılabilecek hobi salonu, spor merkezi, çarşı olacak.

Sinpaş GYO’ya ait 5 bin 750 metrekarelik arsa üzerine kurulan projede 36 katta 23 bin metrekarelik satılabilir alan olacak. Projede ilk kazma bu haftasonu vuruldu. 20 ay sonra İTower’da çalışma hayatı başlayacak.

Yeni proje Boyner’le ortak Altınyıldız arazisine geliyor

Fer Yapı Gayrimenkul Geliştirme ve İnşaat A.Ş aslında çok genç bir şirket. Ancak kurduğu ortaklıklara bakınca yere sağlam basan bir firma olarak öne çıkıyor. Bomonti’de Sinpaş ile gelir paylaşımı ortaklığı yapan Fer Yapı, Yenibosna Altınyıldız Fabrika arazisi için de Boyner Grubu ile el sıkıştı.

Boyner Grubu şirketlerinden Altınyıldız Gayrimenkul Yatırım ve Geliştirme A.Ş. ile yapılan anlaşma sonrası yeni proje de Mayıs ayında gün yüzüne çıkacak. Altınyıldız fabrika arazisinde, 70.000 m2 net arsa üzerine inşa edilecek projenin; ofis, rezidans ve ticari ünitelerden meydana gelmesi planlanıyor. Bu projede de satışlara Nisan sonu başlanması bekleniyor.

Yazının devamı...

17’de 17 hayalinden sonra İnönü Stadı’nı genişletme projesi de Bakan’a takıldı

Beşiktaş’ın en büyük hayali İnönü Stadı’nı yıkıp daha modern bir stad yapmaktı. Anıtlar Kurulu’ndan sabırla beklenen izin geçen ay içinde nihayet çıkmıştı. Başkan Demirören, “Mayıs’ta ilk kazmayı vuruyoruz” bile dedi. Ancak ne yazık ki Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, “Dolmabahçe Sarayı’nı tehlikeye atamam. Kararı Yüksek Kurul gündemine taşıdım, kararı durdurdum. Beşiktaş oraya yeni stad yapamaz” diyerek umutları boşa çıkardı.

Sezon başında tüm takımlar arasında en havalısı bizimkiydi. Guti ve Quaresma transferleri beni bile yeniden heyecanlandırmıştı. “Yıldırım Demirören başkanlığı bırakmadan bir daha stada gitmem” diye kendi kendime söz veren ben, yine her maç stada koşar olmuştum. İlk yarıda umduğumuzu bulamadık. Devre arasında Simao, Almeida ve Fernandes transferleri yeni bir rüzgar daha yaptı. Bucaspor ile oynanan maçta seyrettiğimiz takımın ardından sevgili Mehmet Tezkan ile birlikte “17’de 17 neden olmasın” demeye bile başladık. O balon çabuk söndü.

Camiayı afyonlayacak, sportif başarısızlıkları örtbas edecek yeni şeylere ihtiyaç vardı. Başkan Demirören mali genel kurulda Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener’e, “Faşist ve diktatörsünüz” diyerek ilk afyonu verdi. Mali Kurul’da kulübün borca batık durumu ve bu durumdan nasıl çıkılabileceği konuşulmalıyken, güne ve ertesi gün spor sayfalarına Demirören’in federasyonu hedef alan bu sözleri taşındı. (Kulübün mali durumu ve finansalları ile ilgili karanlık bilançoyu bir başka yazıda ele alacağım.)

Ve ne yazık ki İnönü Stadı ile ilgili proje de rafa kalkmak üzere...

İki gün önce ITB Turizm Fuarı için Berlin’e gittiğimde Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ile konuşma fırsatı buldum. Günay, Kültür ve Tabiatı Koruma Kurulu’nun Beşiktaş İnönü Stadı ile ilgili vermiş olduğu karardan epey rahatsızdı:

-İnönü Stadı’nı yıkıp kapasitesini büyütme projesi ilk bana geldiğinde ‘hayır’ demiştik. Boğaz’ın kıyısına üstelik dolgu bir bölgeye böyle bir stad yapamazsınız dedik. Ben konu kapandı zannediyordum. İmar planını Kültür ve Tabiatı Koruma Kurulu’ndan geçirmişler. Bunu uygulamaya koydurmadım. Yüksek Kurul gündemine taşıdım ve dolayısıyla kararın uygulamasını durdurdum.

Beşiktaş Dergisi’nin Mart sayısına röportaj veren Başkan Yıldırım Demirören’in, “Kulübümüz dünya kulübü olmayı sadece takımlarımızın şampiyonlukları ile değil, tesisleşme konusunda attığı adımlarla da başaracaktır. Tahminimizden hızlı ilerleyen stad projemizle ilgili gerekli izinleri çıkarttık. Bir aksilik olmazsa Mayıs’ta ilk kazmayı vuracağız” sözleri aklıma geldi. Ancak Bakan kararlı görünüyordu ve kurul kararını durdurma gerekçesini de şöyle aktardı:

-Belki birşeylere inat, belki bir kasıt buraya stad yapılmış vakti zamanında. Ancak burası doldu bir bölge. Swissotel yapıldığında Dolmabahçe Sarayı etkilendi. Ardından Gökkafes ortaya çıkarıldı. Bunlar uzun vadede saraya zarar veren yapılar. Swissotel ve Gökkafes’i belki buradan artık kaldıramayız ancak stadı büyütmeyin diyebiliriz. Burası zaten riskli bir bölge. Stadı büyütürseniz toprağın hafızasını bozarsınız. Kesin olan bir şey var ki sarayın, saat kulesinin olduğu bölgenin hava alması lazım. İTÜ’den de Dolmabahçe Sarayı’nın çöktüğüne dair bir rapor isteyeceğim. Anıtlar Yüksek Kurulu da bu konuyu daha ayrıntılı inceleyecek. Ben sonuç olarak tarihe karşı sorumluyum. Birilerinin rant üretmesine izin veremem. Kendime ‘Dolmabahçe Sarayı’nı denize iten bakan’ dedirtmem.

Peki bundan sonra ne olacak. Bu hassasiyet sadece Bakan’a mı ait yoksa Hükümet de böyle mi düşünüyor. Yani sonuçta burası Türkiye, Beşiktaş da büyük camia. Bakan Günay gider, başkası gelir o izinler tozlu raflardan tekrar çıkabilir. Günay, İnönü Stadı ile ilgili olarak ellerinde geniş kapsamlı bir çalışma olduğunu, hatta Beşiktaş Kulübü’ne stadı kendilerine terketmeleri halinde başka bir stad yapmayı teklif ettiklerini söylüyor. Anladığım kadarı ile bu ‘Hayır’ sadece Bakan Günay’ın hayırı değil.

-Burayı eski dokusuna kavuşturalım istiyoruz. Elimizdeki eski gravürlerde buranın eski hali belli. Bölgeyi tekrar eski dokusuna kavuşturabiliriz. Akaretler Sıraevler gibi bir ortam burada yaratılabilir. Kafeler, sergi alanları, restoranlarla donatılmış bir kültür merkezi bir konser alanı oluşturulabilir. Bu plan daha önceki Beşiktaş yönetimlerine sunuldu ‘Size istediğiniz yerde yeni stad yapalım’ teklifi götürüldü ve onlar da ‘Haklısınız. En doğrusu bu’ demişti.

Şimdi Beşiktaşlılar, Kültür Turizm Bakanı’nı düşman ilan edebilir. Ben de kendisine sordum hangi takımı tutuyorsunuz? diye.

Futbolla hiç arası olmadığını, hiçbir kulübün taraftarı olmadığını, top görse karakola götürebileceğini söyledi.

Yeni statta kapasite 42 bin 500 olacaktı

Maçtan önce Beşiktaş Balık Pazarı’nda Ahtapot, Turgut’un Yeri, Babalık ya da Kazan gibi mekanlarda buluşmak, stada sonra gitmek biz Beşiktaşlılar için yıllardır değişmeyen bir ritüel. Ancak Bakan Günay, Çarşı’nın coşkusundan korkmuş görünüyor. 32 bin kapasite ile 132 desibel ses çıkaran ve dünya rekoru kıran taraftarın 42 bin 500 kapasitede herhalde Dolmabahçe Sarayı’nı sesi ile yıkabileceğinden korkuyor...

Fransızların kazı izni iptal edildi

Bir bakanla konuşunca haliyle sadece sizin sorularınız yanıtlanmıyor. İcraatın İçinden’e de bir paragraf açmanız gerekiyor. O bölümleri de kısaca aktarmak istiyorum:

- Hattuşa kazılarında 1912 yılında ortaya çıkan ancak şimdi Berlin Bergama Müzesi’nde bulunan Boğazköy Sfenksini geri istedik. Restorasyon için gönderilmişti ancak nedense bir daha geri gelmedi. 18 Nisan’da Alman yetkililerle biraraya gelecek ve bu konuyu görüşeceğiz. Büyük ihtimalle sfenks gerçek yerine, Türkiye’ye geri gelecek.

- Almanlar’la Türkiye’de yaptıkları kazıları da konuşma fırsatımız oldu. Artık yeni performans kriterleri koyduğumuzu kendilerine ilettim. 110 kazı noktası var. Tek tek kontrol ediyoruz. Yeterli zaman ve kaynak aktarılıyor mu, kazılar nasıl gidiyor ilerleme oluyor mu bunlara bakıyoruz. Sonuçta anlaşmalar yıllık yenileniyor. Türk üniversitelerinde de arkeoloji epey yol aldı. Performansından memnun olmadığımız yabancı ekipleri o arkeolojik kazıdan men edebiliriz. Fransızlar’ın yaptığı bir kazıyı böyle bir değerlendirmeden sonra iptal ettik.

- Önceki yıl kazılar için 14 milyon TL olan bütçeyi 2010 senesinde 30 milyon TL’ye çıkardık.

- Kuzey Afrika’da yaşananları dikkatle takip ediyoruz. Mısır’a 1.3 milyon, Tunus’a 600 bin Alman turist gitmişti geçen yıl. Bu turistlerin büyük bölümünün bu sezon Türkiye’ye yönelmesi muhtemel. Ancak biz yapay büyüme istemiyoruz. Ayrıca böyle bir yoğunluk sonrası çifte rezervasyon ve fiyat artış tehlikesi var. Bu yıl çok turist gelir ancak onları iyi ağırlamak lazım. Çünkü ağırlayamazsak ve sorun yaşatırsak olumsuz etkisi de olabilir. Bu konuda konaklama sektörünü uyarmak üzere toplantı yapacağız.

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.