Şampiy10
Magazin
Gündem

Astoria'da kriz yok

Astoria Alışveriş ve Yaşam Merkezi bir yıl önce açıldı. Krize rağmen 1.2 milyar dolar ciro yaptı, 9 milyon müşteri ağırladı. “Astoria Yaşam Merkezi ve Bellevue Rezidans’ta yerimiz yok. İkinci elde metrekaresi 9-10 bin dolardan satılıyor, değerlerini kaybetmediler” diyen Astaş’ın Yönetim Kurulu Başkanı Vedat Aşçı, krize rağmen geldikleri noktadan mutlu olduklarını söyledi.

Vedat Aşçı, “Krize rağmen geldiğimiz noktadan mutluyuz. 2009’da da yeniliklere ve yatırımlara devam edeceğiz. Uçak sahibi olmak hayalimdi ama şimdi bir müşterime uçak vereceğim. Astoria’nın uçak kampanyasına 40 bin kişi başvurdu. 14 Şubat’ta CIRRUS SR20 tipi 4 kişilik özel uçağı kazanan eğer satmak isterse şu anda 10 talip var” diye konuştu.

Astaş Gayrimenkul Yatırım ve Turizm A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Vedat Aşçı, geçtiğimiz yıl Ocak ayında toplam 180 milyon dolarlık yatırımla Astoria Alışveriş ve Yaşam Merkezi’ni açtı. Tam bir yıl sonra Vedat Aşçı’yla buluştuk. Malum 2008 alışveriş merkezleri için zor bir yıl oldu. Aşçı’yla 2008’i, 2009 beklentilerini ve yeni yatırımlarını konuştuk.

Astoria gazetemizin yanı başında olduğu için yakından izlediğimiz bir alışveriş merkezi. Açıldığı günden beri öğle saatlerinde yoğun olan merkez, son zamanlarda yeni cazibe alanlarıyla dikkat çekiyor. Astoria’da her gün sabah saatlerinde ünlü isimlerle karşılaşıyorsunuz. Çoğu Taylandlı lüks spa markası Anantara’nın müşterisi. Aşçı, “Astoria’ya elit bir müşteri geliyor Anantara sayesinde. Fitness Center’da 1.000 üyenin 650’si aktif ve üyeliği dondurduk. Kalabalık olmasını istemedik. 3 aydır üye olmak için arayanlar var” bilgisini veriyor.

Siz 2001 krizinde gayrimenkul sektörüne girmiştiniz değil mi?

Evet. 2001’de krizi pozitife çevirme planı yaptık. Turizm ve gayrimenkul sektörüne girme kararı aldık. Farklı bir şey yapmamız gerekiyordu. Astoria’nın yerini aldık. O dönemde alışveriş merkezi ve rezidans işinde gelecek gördüm.

2008’de açtınız Astoria’yı... rezidanslar doldu. 2008 nasıl geçti?

Bir yılda Türkiye’de ortamı gerginleştiren politik gelişmeler yaşandı, dünya çapında ekonomik kriz oldu. Ama bunlara rağmen iyi bir işletme, çalışma ve farklı kampanyalar sayesinde Astoria’nın tanınmasını sağladık. Olumsuz gelişmeler olmasaydı durum çok daha iyi olurdu ama şu durumdan da asla şikayetçi değiliz. Geldiğimiz yerden memnunuz. İnşallah 2009 sonuna doğru dünya ekonomisi normal seyrine döner.

Ne kadar ciro yaptı mağazalar?

1.2 milyar dolar ciro yaptı.

Kaç mağaza var? Kaç kişi ziyaret etti Astoria’yı?

110 mağaza var. 9 milyon ziyaretçi ağırladık. Günlük 25 bine geliyor. Bazı günler fazla, bazen az oldu. İlgi her geçen gün artıyor. Özellikle cafelere ve restoranlara ilgi son dönemde çok arttı. Bölgede çalışan yöneticiler, beyaz yakalılar çok ilgi gösteriyor. Öğle toplantılarını, özel buluşmalarını Astoria’da yapıyorlar.

Müşteri yüzde 30 arttı

Ciroda restoran ve cafelerin payı yüksek mi?


Metrekare olarak AVM’nin yüzde 18’i cafe ve restoranlara ait. Ciroda da öncelikliler. Yeni yeni markalar da geliyor Astoria’ya, şu anda yerimiz yok ama ileride olabilir, gelecekte az ciro yapan mağazalar değişebilir. Çok büyük mağazası olanlar küçülebilir. Bizim işimizde sürekli yenilik yapmak gerekiyor, bu yenilikleri de müşteri taleplerine göre belirliyoruz.

Ne gibi talepler geldi müşterilerden?

Oyun makineleri talebi ailelerden geldi. 2 milyon euro yatırım yaptık, 200’e yakın oyun makinesi aldık. Çocuklar çok keyifli zaman geçiriyor. Oyun makineleri geldikten sonra AVM’ye giren müşteri sayısı yüzde 30 arttı.

Astoria’nın müşteri profili beyaz yakalılardan mı oluşuyor?

Evet, genelde beyaz yakalılar geliyor. Çok iş yeri ve banka var Astoria yakınlarında. Astoria’yı öğle saatlerinde profesyoneller, üst düzey yöneticiler, çalışanlar ziyaret ediyor.

Akşam saatleri tenha oluyor...

Evet, öğle saatleri gibi değil ama ama akşam saatleri de Astoria’yı canlı tutmak için farklı konseptler geliştiriyoruz. 10 sinema salonu açıldı, yavaş yavaş ilgi gördü. Salı günlerini sinemada ‘Kadınlar Günü’ ilan ettik, bu hafta yer yoktu sinemada. Biz de şaşırdık. Otopark ücretsiz. Bir müddet daha ücretsiz kullandıracağız. Alışveriş yapanlara ise hep ücretsiz olacak.

Global kriz sizi nasıl etkiledi?

Türkiye gerçekten iyi imkanlar olan bir ülke ama 3-4 yılda bir ekonomide hep inişler çıkışlar var. 30 yıldır ticaret yapıyoruz bu ülkede. Kafamızda bir düşüş beklentisi vardı, hazırlıklıydık, önlem de almıştık. Moral bozmadan çalıştık, çalışmaya devam ediyoruz.

Benim uçağım yok

Astoria’da yaptığınız kampanya sonucunda 14 Şubat’ta bir müşterinize uçak vereceksiniz. Uçak fikri nasıl ortaya çıktı?

Farklı bir kampanya hayal ettik. Uçak verilmesi entresan olacak diye düşündük. Ciddi anlamda katılım oldu. 125 YTL’nin üzerinde alışveriş yapanlar başvurdu. 450 bin dolarlık uçak için 10 kişi sırada bekliyor.

Kazanan kullanabilecek mi?

Öncelikle uçak sahibi olmayı belirli gelir düzeyindeki herkes ister. Hayatını kolaylaştırmak için isterler. Katılanlar arasında bunlar var. Bazı kişiler de macera istiyor. Hayatlarında uçaklı bir dönem hayal ediyorlar. Evet dediğiniz gibi, uçak almak biraz uç bir şey. Dünyanın her yerine gidebilirsiniz uçakla ama uçak almak farklıdır.

Ne yapacaklar uçağı alınca?

Satar, kiralar. 10 talibi var. Çıkan kişi satmak isterse alıcısı da var. İsterse uçağını şirketlere kiralık da verebilir.

Sizin uçağınız var mı?

Benim uçağım yok. Ben de kendim için hayal ediyorum uçak sahibi olmayı. Kullanabilecek iş ve yaşam programınız varsa çok hoş. Ayrıca bu uçağı satıp ev alabilirsiniz. Biz farklı bir kampanyayı denedik. Bize getirisi olarak umduğumuzdan fazla bir geri dönüş aldık. Uçak vermemiz, Astoria’nın tanınmasına neden oldu.

Gayrimenkul sektörü krizden çok etkilendi. Siz gayrimenkul yatırımlarına devam edecek misiniz?

İnşaat sektörü olarak iyi dönemde fazla adette çok büyük projelere girildi. Ben sektörün içinden biri olarak bunları anlamakta zorlandım. Bunun arkasından iyi şeyler olmayacağı açıktı. Biz Astaş olarak butik, kaliteli, İstanbul’un merkezinde proje yaptık. Bizim yaptığımız gibi projeleri İstanbul kaldırır. Bunun öncelikli nedeni, yaptığımız işlerin İstanbul’un merkezinde olması.

Astoria Yaşam Merkezi ve Bellevue Rezidans’da durum nasıl?

Biz satışlarımızı tamamladık. 5 bin-10 bin konutluk projeler bence biraz fazla kaçtı ve ellerinde çok daire kaldı.

Gayrimenkul fiyatları düşecek mi?

Düştü bir miktar, gerileyip bir yerlere oturdu. İstanbul merkezinde olan yerlerde bu düşüş yok, yalnızca artmıyor. Ancak kriz sona erdiğinde İstanbul merkezindeki yerler yine değer artışı sağlar. Çünkü İstanbul merkezinde yer kalmadı, olan yerler de çok değerli. Burada yani Astoria’da ikinci el yerler metrekaresi 9 bin-10 bin dolara satılıyor. Yani bizim yerlerimiz değerini korudu, düşüş yaşamaz.

Maçka tarafında yeni yatırımlarınız olacaktı?

2009-2010 yılarında rezidans, otel, iş merkezi yatırımları yapacağız. Henüz kesinleşmedi, araştırıyoruz. Alışveriş merkezi yatırımı yapmayı düşünmüyorum, şu anda bizim iş yapmayı planladığımız bölgede alışveriş merkezine ihtiyaç yok.

Belediye başkanı olsam boya kampanyası yapardım

Bafralı olan Vedat Aşçı, 17 yaşında Almanya’ya gitmiş. Yıllarca orada kalmış. Son 10 yıldır İstanbul’da olduğunu anlatıyor ve devam ediyor: “Türkiye’de beni en çok rahatsız eden şey çevre düzeni. Yeşilliğin az olması. Dünyayı gezdim, bu coğrafyaya yazık etmişiz. Ayrıca her yer inşaat molozlarıyla dolu, her boş arazi çöplük gibi. Almanya’da bahçenizdeki çürük ağacı kesseniz izin almanız lazım. Belediyeler kampanya yapmalı. Evlerin çoğunun dış görünümü korkunç. Sıvanmamış, boyanmamış binalar çok. Kanun çıkarmalı, herkes evini temiz tutmalı, belediyeler kampanya yapmalı, insanlar evlerini boyamalı. Evlerin ömrü bitmiş, sıvası yok. 20 yıldır sıvasız duran evler var.”

Yabancılar krizi fırsat bildi yer arıyorlar

Rezidansa talep var mı?

Çok talep var. 2010’dan sonra daha fazla olacak. Yabancılar da bu şehirde yaşamaktan keyif alıyor. Eskiden iş için gelip otelde kalanlar, rezidans kiralamayı ya da almayı tercih ediyor.

Hâlâ yabancı yatırımcılar geliyor mu?

Yabancı yatırımcılar krizi fırsat bildi, gayrimenkul peşinde koşuyor. Ben ciddi satın almaların olacağını düşünüyorum kısa zamanda.

Astoria’yı satmayı düşünüyor musunuz?

Astoria’ya talip olanlar oldu ama satmayı düşünmüyoruz. Astaş’ın aynası burası, satılık değil.

Astoria’da rezidans alan yabancılar var mı?

Yabancı müşterimiz var. Astoria’nın yüzde 15’i, Bellevue’nün yüzde 10’u yabancıya satıldı. Araplar’dan çok Avrupalılar aldı. Araplar son zamanlarda ciddi anlamda yer arıyorlar. Bize de geliyorlar ama biz de yer kalmadı.

Yazının devamı...

Sabancı Üniversitesi hiç çalışmamış kadınlara çöpten çanta ürettiriyor

Bundan 10 yıl kadar önce Ankara’da bir dernek gecekondu bölgesindeki kadınlara bir iş yaptırıyordu. Kadınlar taze soğanları demet haline getirip lastik takıyorlardı. Haber yapmaya gitmiştim. Hayatlarında hiç çalışmamış kadınlar gündelik alıyor, hayatlarında ilk kez para kazanıyorlardı. Kazandıkları parayla ne yaptıklarını sorduğumda da hemen hemen hepsi “Çocuklara harcıyoruz” yanıtını vermişlerdi.

Şimdi bunları neden anlattım. Geçenlerde Sabancı Üniversitesi’nin yürüttüğü bir projeyi dinlemek için Sabancı Müzesi’ne gittim. Bu arada atlamadan söylemeliyim, Sabancı Üniversitesi kadınlara yönelik çok farklı projelere imza atarak da dikkat çekiyor.

Sabancı Üniversitesi Toplumsal Duyarlılık Projeleri Koordinatörü Tara Hopkins yürüttükleri projeyi anlattı. Hopkins projenin mimarı. Ayvalık aşığı, Ayvalık’ta evi var, bu yüzden de proje Ayvalık’ta başlamış. Tara Hopkins’in bu projeyi Meksika’da mahkumlardan öğrenmiş. Bir ay mahkumlardan eğitim alan Tara Hopkins, şimdi Türkiye’de hayatında hiç çalışmamış kadınlara çöpten çanta yapmayı öğretiyor.

Hopkins yapılan çantaları satmak, kadınlara gelir elde etmek için de bir şirket kurmuş.

Ayvalık’ta kiraladığı kahvehaneyi atölyeye dönüştüren Hopkins burada 80, İstanbul’da da Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı (KEDV) Gültepe atölyesinde 10 ve Diyarbakır’da KAMER’in atölyesinde de 10 kadının projeye katıldığını anlatıyor.

Ne mi yapıyorlar?

Çöpten çanta olur mu?

Dondurma, cips, gofret, hazır çorba ambalajlarının hepsini Unilever karşılıyor, Knorr, Magnum gibi ürünlerin lame, dore ve renkli kâğıtları kullanılıyor.

Farklı bir teknikle iki üç modelde ve boyutta çanta üretiliyor. Hopkins çanta modellerinin değişeceğini de söylüyor.

Çöpten 1000 çanta yapıldı

Bugüne kadar 1000 çanta yapıldı.

Bu çantalar öncelikle Sabancı Üniversitesi’nde satıldı, daha sonra Boyner Büyük Mağazacılık’la bir anlaşma sağlandı ve çantalar Boyner’in İstinye Park’taki mağazasında da satışa sunuldu.

Projenin adı Çöp(m)adam.

Hopkins, hayatlarında hiç çalışmamış kadınların bu proje sayesinde 75 YTL ile 400 YTL arası para kazanmaya başladıklarını anlatıyor. Kadınların bu projeye ilgilerinin her geçen gün arttığını söyleyen Hopkins, “Kadınlar sabah 09.00-17.00 arası çalışmak istemiyor. Hayatlarında hiç çalışmadıkları için esnek bir çalışma düzenine ayak uydurabiliyorlar. Ama buraya gelmeye başladıktan sonra da kendilerine güvenleri geliyor, çantalarının satıldığını öğrendiklerinde ise mutlulukları artıyor” diyor.

Çantaların satış adresleri artacak, karşınıza çıkarsa çalışmayan bir kadının iş yaşamına katıldığını düşünerek bu çantalardan alın. Hayatının değişmesine katkıda bulunduğunuz kadının adı da çantanı içinde yazıyor.







23 Magnum paketi Çöp(m)adam’la çantaya dönüşüyor

- Küçük bir çantanın yapımında en az 23 adet ’Magnum’, büyük bir çantanın yapımında 112 adet ’Knorr’ ambalajı kullanılıyor. Bu da şunu gösteriyor, bu proje sayesinde çöpler geri dönüşüme uğruyor, ’Çöp(m)adam’ aynı zamanda çevreci bir proje.

- Türkiye’de kadınların sadece yüzde 24’ü işgücü piyasası içerisinde yer alıyor. Bu şu demek, Türkiye’de her dört kadından sadece biri işgücü piyasası içerisinde.

Yazının devamı...

Moralini yüksek tutan ve doğru plan yapan krizden güçlü çıkar

Türkiye’nin yurtdışında en çok iş yapan şirketlerinden olan, bu yıl 50’nci yılını kutlayan Gama Holding’in Başkanı Erol Üçer, 2009’un çok zor bir yıl olacağını, doğru yatırım yapanların krizden güçlü çıkacağını söyledi. Üçer, “Dünya dengelerinin değişmesi ülkemizi, özellikle yurtdışında faaliyet gösteren firmaları çok etkileyecek. Doğru yatırımlara devam edenler güçlü çıkacak” dedi.

İnşaat sektöründe ciddi küçülme yaşanacağına da dikkat çeken Üçer, ana faaliyet alanları olan enerjide ise krizin etkilerinin az hissedileceğini vurguladı. Erol Üçer, krizden en az hasarla çıkmanın yolunu ise şöyle özetledi: Krizin reçetesi moralleri yüksek tutmak ve doğru planlama yapmak. Çünkü panik havasında doğru kararlar alınamaz.

Gama dünyanın en büyük müteahhit fırmaları içinde çeşitli kategorilerde ilk sıralarda yer alıyor. Bugüne kadar toplam 8 ülkede 5 milyar doların üzerinde iş yapan Gama, fosil yakıtlar alanında dünyanın en büyük üçüncü firması.

1959 yılında Ankara’da bir inşaat şirketi olarak o zaman üç genç mühendis arkadaş, Erol Üçer, Yüksel Erimtan ve Uğurhan Tunçata ile işadamı Raif Mumcu ortaklığında kurulan Gama, 2007’de General Electric (GE) ile yüzde 50 ortak olarak üç yıl içinde 3 milyar dolar yatırım planı açıkladı. İnşaat dışında enerji ve su işlerinde büyüme yolunda emin adımlarla yürüyen Gama’nın Yönetim Kurulu Başkanı Erol Üçer’le hem krizin etkilerini hem de Gama’nın devam eden projelerini konuştuk.

8-9 ülkede 250 iş yaptık

Bu yıl kuruluşunuzun 50’nci yılı. Türkiye’nin yurtdışında iş yapan en büyük şirketlerinden birisiniz. Öncelikle kaç ülkede iş yapıyorsunuz?

8- 9 ülkede toplam 250 iş yaptık. Şu anda da 7 ülkede çalışıyoruz. En büyük devam eden projemiz Katar’da, 500 milyon dolarlık bir iş. Bir enerji tesisinin yapımını üstlendik. İrlanda’da da şu anda santral yapıyoruz.

Sizin gibi iş yapan kaç şirketi var Türkiye’nin?

Bir de Enka var. Ama biz onlardan farklı olarak daha çok endüstriyel yatırımlar, enerji yatırımları yapıyoruz.

Neden bugüne kadar plazalar, ofisler yapmadınız?

Kendimizi öyle yetiştirdik. Dediğim gibi hep fabrikalar, endüstri tesisleri, rafineriler yaptık. Kendimizi bu alanda yetiştirdik.

NATO’ya ilk ne zaman iş yaptınız?

1960’ların başında Nato’ya iş yapmaya başladık. İzmir Çiğli Havalimanı’nı yaptık. Biz orada işi aldık, bir ay sonra 1960 İhtilali oldu. Ondan sonra NATO’ya çok iş yaptık. NATO işleri standartları yüksek ve teknolojik işleri beraberinde getirdi. Düz inşaat istemiyorlardı, bu da bizi çok geliştirdi.

Yurtdışında yatırımlarınız var. Rafineriler, enerji tesisleri yapıyorsunuz. En zorluk çektiğiniz ülke neresi?

Dünyanın çeşitli bölgelerinde 250’den fazla projeye imza attık. Ortadoğu, Rusya, Avrasya ülkeleri, Güney Doğu Asya, Kuzey Afrika ve İrlanda’da büyüdük. Zorluk diyemeyeceğim, iş yaparak tecrübe kazandık.

Hangi projeler şirketinizin güçlenmesinde etkili oldu, örnek verebilir misiniz?

1976 yılında hem Gama hem de Türkiye’de önemli bir proje başlattık. Soma Termik Santrali. Bu proje Gama’nın anahtar teslim bazında üstlendiği ilk büyük endüstriyel proje olmasının yanında bu proje için Türkiye’de ilk olan ve dünyanın en uzun konveyor hatlarından biri olan Deniş Kömür Nakil Sistemi yapıldı. Toplam 3 etapta ve yaklaşık 15 yılda gerçekleştirilen bu dev proje her açıdan tecrübe ve güç kazandırdı. Sonra önümüz açıldı.

Gama şemsiyesi altında kaç şirket var?

Gama 2002 yılında kapsamlı bir yeniden yapılanma sürecine girdi. 2003 yılında Gama Holding AŞ’yi kurduk. Gama Holding her biri kendi içinde şirketler ve ortaklıklar barındıran Gama Endüstri A.Ş, Gama Enerji’nin bulunduğu Gama International B.V, Gama Güç A.Ş., ve Gama Ticaret A.Ş olmak üzere 5 ana gruptan oluşuyor. Bunların altında 38 alt şirket var.

2009 çok zor olacak

Bu hükümet döneminde hangi işleri yaptınız?

Gama Holding olarak şu anda yürüttüğümüz projelerimizin toplam bedelinin yüzde 5’i Türkiye’de. Bu proje Türkiye Cumhuriyet tarihinin en önemli projelerinden biri Marmaray olup Taisei-GAMA- NUROL Ortak Girişimi olarak bizim yüklendiğimiz 1. Etap, Boğaz Tüp Geçişi, Tünel ve İstasyonların yapımı.

İnşaat sektörü son yıllarda özellikle de ülkemizde çok gelişti. Krizin etkisi doğal olarak inşaat sektörünü de olumsuz etkiledi. Bizim gibi yüksek teknoloji ile endüstriyel yapılar inşaa eden firmalar için, yurtdışından gelen proje taleplerinde bir azalma olmadı, firmalar arasında konsolidasyon yaşanmasının sonucunda da bu firmaların isimleri daha da öne çıkıyor.

2008 yılını nasıl geçirdiniz?

Gama ve tüm şirketleri 1.5 milyar dolar ciro yaptı. Hedeflerimizi tutturduk. Gama Enerji kanadında çok başarılı bir yıl geçirdik.

2009 beklentileriniz nasıl?

Çok zor bir yıl olacak. Dünya dengelerinin değişmesi ülkemizi ve özellikle de yurtdışında faaliyet gösteren firmalarımızı çok etkileyecek. Doğru yatırımlara devam edenler güçlü çıkacak. İnşaat sektöründe ciddi anlamda küçülme yaşanacak. Aslında bu krizle birlikte ekonomik sistem dengesi yeni bir düzene kavuşacak. Ana faaliyet alanımız enerji sektöründe global krizin etkileri az hissedilecek. Gama olarak enerji yatırımlarına devam edeceğiz.

Ortağınız GE ile girmeyi planladığınız yeni projelerde de bir plan değişikliği var mı?

Hayır ama Gama Enerji olarak önümüzdeki 5 yılda toplam 3 bin MW’lık enerji yatırımı yapmayı planlıyoruz. Bunun maliyeti yaklaşık 4 milyar dolar.

50 yıllık iş yaşamınızda onlarca kriz yaşadınız... Bu krizin geleceğini hesaplamış mıydınız?

Hayır efendim. Dünya koklayamadı krizi. Herkes kendi çapında bu yangına körükle gitti. Sanki imkanlar bitmeyecekmiş gibi imkanlar konuldu. Kazanç mantığı kaybettiriyor insanlara. Bugünkü kriz geçmiş krizlere de benzemiyor. Obezlik gibi. Herkes sürekli yemeğe alıştı, birden bünye çöktü. Kurnazlık, uyanıklık bir yerde kendi kuyusunu kazıyor. Dünya kuyusunu kazdı. Bazı kurumların bunda ağırlığı var. Bundan sonra ne olur bilemiyoruz. Çok işimiz var.

Durduğunuz iş var mı?

Biz durmadık ama bizi durduran oldu. Rusya’daki çelik fabrikamızı işveren durdurdu. Bir de gayrimenkul illeri durabilir ama çelik fabrikası, rafineri gibi işler durmaz.

Sizin kriz reçeteniz var mı?

Reçete ’moralleri yüksek tutmak’ ve doğru planlama yapmak. Panik havasında sağlıklı karar alınamaz. Son 50 yıllık geçmişe baktığımızda Türkiye tüm krizlerden hep güçlenerek çıktı. Türkiye hızlı hareket edebilen dinamik bir yapıya sahip. Öncelikle başta iktidar olmak üzere, muhalefete, işadamlarına önemli görevler düşüyor. Ama önce moraller yüksek tutulmalı.

General Electric’le birlikte Sibirya’da santral ihalesi aldı

- Gama’nın şu anda yapımı devam eden 8 adet santral projesi var. Rusya’da iki, İrlanda, Makedonya, Libya, Kazakistan, Bulgaristan, Suudi Arabistan’da birer adet olmak üzere yatırımı süren bu santrallerin toplam proje bedeli 1.5 milyar dolar.

- Gama Enerji, Mersin, Trabzon, Artvin,Erzurum, Kars ve Bingöl’de toplam gücü 355,2 MW olacak 11 hidroelektrik sanralinin kurulumu için lisans aldı. Ayrıca Çanakkale ve Manisa’da 2 adet rüzgar santrali için lisans alındı.

n Gama’nın yapımcı olarak üstlendiği 8 santral içinde en büyüğü ise ihalesini GE ile beraber aldıkları Sibirya’daki 800 MW’lık santral.

Ürdün projemiz bir Türk şirketinin yurtdışındaki en büyük yatırımı

Enerji yatırımları ve büyük taahhütlere devam edecek misiniz?

Şu anda, Ürdün’de yap-işlet-devret modeliyle yatırım ve yapımını üstlendiğimiz ve finansman anlaşmalarının tamamlanmak üzere olduğu DİSİ projesi en önemli gündem maddelerimiz arasında. Bu projede yatırım tutarımız 1 milyar dolar. Türk firmaları arasında yurtdışında yapılan en büyük yatırım. Proje Akabe Körfezi civarındaki yer altı su havzasından 25 yıl süre ile çıkarılacak olan yılda 100 milyon m3 suyun, 320 km çelik boru hattı ile Amman’a taşınması ve Amman’da inşa edilecek depolarda temsil edilmesini kapsıyor. Rüzgar, doğalgaz, hidro ve kömür alanlarında projelerimiz gündemde. Rüzgar enerjisi konusunda 500 MW’lık bir proje imza atacağız. 150 MW’lık yatırıma 2009’da başlayacağız. Yine hidro enerji alanında da toplam 300 MW’lık bir projemiz mevcut, bunun 55 MW’lık bölümüne 2009’da başlayacağız.

50 YILDIR İŞ HAYATINDA OLMAKTAN MUTLUYUM

Erol Üçer 70 yaşını devirmiş, 50 yıllık iş deneyimi olan bir işadamı. Çalışmaktan büyük keyif alıyor, işi bırakmayı da hiç düşünmüyor. Tüm projelerinin her ayrıntısını biliyor. Üçer, “50 yıldır bir işadamı olarak firmamın yanı sıra çevremdeki insanlar için de katma değer yaratma amacına bağlı kaldım. Zaman içinde her şeyin temelinin eğitim olduğuna inandım, gençlerin eğitimine özellikle önem vermekteyim” diyor.

Yazının devamı...

Suzan Sabancı Dinçer: Kriz bitince ilk çıkış yapan ülke biz oluruz


KAGİDER’in gelenekselleşen Kahvaltı Toplantıları’nın bu ayki konuğu Akbank Yönetim Kurulu Başkanı ve Murahhas Azası Suzan Sabancı Dinçer’di.

Çok sayıda kadın girişimcinin de katıldığı toplantının açılışı son zamanlardaki ekonomik gündemin yaratmış olduğu keyifsizliğin ötesinde ’Obama rüzgarıyla’ başladı.

KAGİDER Başkanı Gülseren Onanç, “Bugün özlediğimiz dünyaya uyandığımızı düşünüyorum. Obama kutuplaşmaların sona erdiği, farklılıkları kucaklayan bir konuşma yaptı. Ekonomik krizle ilgili olarak da piyasanın artık yalnızca zenginlerin yanında olmayacağını söyledi. Bunlar çok güzel mesajlar, umut verici” dedi.

IMF kredisi reel sektöre

Toplantının konuşmacısı Suzan Sabancı Dinçer, hem global krizin etkilerini hem de Akbank’ın durumunu değerlendirirken, kadın girişimcilere de ’Aman temkinli olun’ mesajını verdi. Suzan Sabancı Dinçer’in söylediklerini özetlersek:

ABD’de ekonominin tekrar hareketlenmesi için ilk başta konut sorununun çözülmesi gerekiyor. Konut piyasasında büyük değer kaybı var. Amerikalılar bu krizde toplam 7 trilyon dolar kaybetti, bunun 5 trilyonu borsada, 2 trilyonu da konut piyasasındaki kayıplar. Tüketicilerin tekrar para harcamaya başlaması için zamana ihtiyaç var. Bu da 2009’un sonundan önce olacak gibi görünmüyor.

Dünyada bu global krizin etkisinin 2009’un ilk 3 çeyreğinde devam edeceği beklentisi hakim. 2009’da başa baş, belki artı yarım puan büyüme beklentisi koyarsak, ülkemiz için yılın ilk 7-8 ayının biraz sorunlu geçeceği açık. Çünkü biz tamamen global piyasalardan etkilendiğimizden kendimizi bunun dışına çıkarmamız mümkün değil. Ancak ABD’de iyileşme başlar başlamaz Türkiye de bundan olumlu etkilenecek. Türkiye’nin kriz bittikten sonra ilk çıkış yapacak ülkelerden biri olacağına inanıyorum.

Türkiye’de beklentimiz cari açığın 2009 sonunda 20-22 milyar dolar seviyesinde olacağı yönünde. Bu da cari işlemler açığının milli gelire oranını yaklaşık yüzde 3’e geriletecek. Büyüme tahminimiz 2008 ve 2009 için yüzde 1.5 ve yüzde 0 ila yüzde 0.5 düzeyinde. Her halükarda, Türk ekonomisinin büyüme performansı gelişmiş ülkelere kıyasla daha yüksek olacaktır. Global talep koşullarının iyileşmesi, enflasyon baskısının azalması, faiz oranlarındaki indirimlerin etkilerinin reel ekonomi üzerinde hissedilmeye başlanması gibi faktörlerin büyüme oranlarını desteklemeye yardımcı olacak.

Sektörde kredi vermeme diye bir sorun yok. Kredibilitesi olan şirketler kredi alıyor. Akbank için bunu söyleyebilirim.

Ankara’da şu anda IMF ile pazarlık yapılıyor. Gelecek rakamın reel sektöre verileceğini ve iç ekonominin canlandırılması için kullanılacağını tahmin ediyoruz.

İhracatımız olumsuz etkilenecek. Türkiye’nin ihracat yaptığı AB ülkeleri sıfır büyeyecekleri için neredeyse ihracat yapamaz hale geleceğiz.

Kadın girişimcilere çok zor bir dönemden geçtiğimizi söyleyebilirim. Çok temkinli olunmalı, çok da risk alınmamalı.

Türkiye devlerin radarında

sonra yurtdışından gelişmekte olan ülkelere kaynak aktarımı tekrar devam edecek. Türkiye öncelikli ülkelerin arasında. Türkiye, tüm büyük şirketlerin radarında.”

Akbank 50 yeni şube açacak

Suzan Sabancı Dinçer, Akbank’ın bu süreçte personel tasarrufuna devam edip etmeyeceğiyle ilgili soruya şöyle yanıt verdi: “Adam da alacağız, adam da çıkaracağız. Performansını beğendiğimiz kişilerle yola devam edeceğiz. Önümüzdeki yıl 50 şube açmayı planlıyoruz. Bir şubeye en az 7-8 kişi alacağımızı hesaplarsak, personel almaya da devam edeceğiz.”

Yazının devamı...

Kevin Costner Atatürk’ün yaverini mi oynayacak?

Hatırlarsınız 4 ay önce konser vermek için geldiğinde Cumhurbaşkanı’nın Çankaya Köşkü’nde verdiği 29 Ekim resepsiyonuna da katılmıştı. O dönemde Hollywood-Türk ortak yapımı bir Atatürk filminde oynayacağı söylentisi çıkmıştı.

Ahmet San ve Cüneyt Ortan’ın organizasyonuyla Türkiye’de konser veren Costner, bu kez yine aynı ikilinin organizasyonuyla reklam filmi için yine Türkiye’deydi. Uçaktan ‘Ne Mutlu Türküm Diyene’ yazılı Türk bayraklı kasketle indi.

Meğersem konser için geldiğinde Ahmet San ve Cüneyt Ortan’la reklam anlaşması yapmış, ‘Bir Türk ürününün dünyada tanıtılmasına varım’ demiş. Ahmet San ve Cüneyt Ortan da THY’nin reklamlarını hazırlayan Art Ajansı arayıp Kevin Costner’ı teklif etmişler.

THY Clooney’i istiyordu

Aslına bakarsanız THY yönetiminin aklında George Clooney ve Pierce Brosnan vardı. Onlar olmayınca Kevin Costner’da karar kılındı. Peki Kevin Costner’ın Türkiye sevgisi nereden geliyor? Cüneyt Ortan’dan öğrendim; 4’üncü çocuğuna baba olmaya hazırlanan Costner’ın son eşi Christine Türkiye ve İstanbul hayranıymış. Ailesiyle defalarca Türkiye’ye gelen Christine’in kocasının Türkiye’yi tanımasında büyük payı var. Hatta THY’nin reklam filmi teklifini de ilk Christine’ye götürmüşler, konser turnesinde olan Kevin Costner’a THY reklam filmi teklifini eşi söylemiş.

Bu arada konser için geldiğinde Cüneyt Ortan ve Ahmet San onlarca Atatürk kitabını Kevin Costner’a armağan etmişler. Ortan, Kevin Costner’a armağan ettikleri tüm kitapları Costner’ın okuduğunu söyledi.

Ve sanırım kitapların da etkisiyle ‘Ne mutlu Türküm diyene’ yazılı kasketle uçaktan indi Costner.

Costner jet-lag filan dinlemedi hızla çalıştı, reklam filmi, bilboardlarda kullanılacak fotoğrafları iki günde çekildi.

Beyti yerine McDonald’s

Danimarka’dan ödüllü görüntü yönetmeni Kasper Tuxen’in, İsveç’ten ödüllü yönetmen Fredik Callingaard’ın yönettiği Costner dışında İtalya, Almanya, Sırbistan, Rusya ve Türkiye’den 80 kişilik oyuncu kadrosunun rol aldığı filmin çekimleri A330 model uçakta gerçekleştirildi.

Hatta uçağa binmeden önce Beyti Et Lokantası’na gidecekti ama pili bitti ve oteline McDonald’s sipariş etti.

Peki Costner’ın Atatürk filmi ne oldu? Ona bu teklifi götüren Cüneyt Ortan’a sordum, “Evet ben film teklini götürmüştüm. Bir Hollywood-Türk ortak yapımı için el sıkıştık. Geçen ziyaretinde kendisi Anıtkabir’i de ziyaret etti, çok etkilendi. Ama Atatürk rolünü bir Türk oynamalı, diye düşünüyor. Biraz çekindi. Ama anlaşmamız devam ediyor, belki başka bir film olabilir” dedi.

Atatürk’ün başrolde olmadığı ama Atatürk’ün anlatıldığı, Kevin Costner’in başrolünde oynayacağı bir film olabilir mi? diye sordum Ortan’a, ‘neden olmasın?’ dedi.

Peki Costner Atatürk’ün yaverini oynayabilir mi? Ortan bu soruma ne evet ne de hayır dedi. Ezcümle Costner’in çantasında yine bir Atatürk filmi senaryosu var.

Yazının devamı...

‘15 Eylül’den beri her gün kıyamet günü bundan sonra daha kötüsü olmayacak’

Küresel krizde yara alanlar, yenilenler kadar kazananlar da olacağını söyleyen TAV’ın Grup CEO’su Sani Şener, “15 Eylül’den beri hergün kıyamet günü. 2009’un ortasından sonra düzelme başlayacak. Ama piyasaya bakın, herkes kıyamet gününü bekler gibi... Gelirine ve giderine hakim olan, hızlı karar alan, verimli işletme gücü olan bu krizden başarıyla çıkacak” dedi.

Havacılık sektörünün krizlere karşı dayanıklı olduğunu kaydeden Şener, uçağın silah olarak kullanıldığı 11 Eylül’den sonra bile 2 ayda toparlandıklarını, 2009’da yolcu sayısında % 4 artış planladıklarını hatırlattı. Yabancı yatırımcının Türkiye’ye ilgisinin sürdüğüne de değinen Şener, “Avrupa yılbaşı tatilinden ayın 5’inde döndü. Ayın 9’una kadar 4 günde 8 yabancı yatırımcı ve bankacıyı kabul ettim” diye konuştu

TAV Havalimanları Holding ve TAV İnşaat’ın İcra Kurulu Başkanı Sani Şener... TAV adını yurtdışında da duyuran, Türkiye’nin gurur duyduğu bir şirket. 26 farklı ülkeden 25 bin çalışanı, Afrika’dan Otadoğu’ya farklı yerlerde yatırımları olan TAV’ın Grup CEO’su Şener’le global krizi konuşmak için buluştuk. Şener, her şeye rağmen olumlu düşünüyor. “Bundan kötüsü olmayacak” diyor ve içinde bulunduğumuz durumu Warren Buffet’tan alıntıladığı bir fıkrayla çok güzel özetliyor. Fıkra röportajda... Onun öne çıkan özelliklerine gelince... İşine aşık, sempatik, Trabzonlu, TED Kolejli, hiç durmuyor, hızlı karar alıyor, Kızılderililer, Altın Yakalılar ve A Takımı olarak tanımladığı personeline çok önem veriyor. Hiç emekli olmayacak biri Sani Şener...

Dünyanın farklı köşelerinde işleriniz var. Global kriz sizi nasıl etkiledi?

Kriz var ama hayat devam etmeye mecbur. Bütün mesele ülkemizi ve şirketimizi bu krizden yara almadan çıkarmak. Yara alanlar, yenilenler ama krizden başarıyla çıkanlar da olacak. Krize karşı başarılı olmak için birinci madde hızlı ve çevik olmak. Hızlı karar alan firmalar başarılı çıkar. Firmasının tüm kontrolüne hakim olanlar da bu krizden çıkar.

Kıyamet günü geldi!

Sizin müşteriniz yolcular. Yolcu psikolojisinin çok farklı olduğunu, sektörünüzde krizlerin etkilerinin farklı yaşandığını düşünüyorum...

Bu krizin içinde her şey analitik. Bu krizle ilgili her soruya analitik yanıtlar verilebilir. Ama ben bu yanıtları vermek istemeyen bir yöneticiyim. Çünkü çok önemli ekonomistler bile tahminleri tutturamıyor. Ben mühendisim, ekonomist değilim. Demek ki ben bu tahminleri hiç tutturamam. İşin pratiğini biliyorum. Kriz finansal sektörden çıktı. Çünkü insan davranışını ölçemediler. Sonuçta kriz tüketicinin nasıl davranacağına dayanıyor. Dediğiniz gibi yolcu psikolojisi çok farklı. Biz yolcularla insan davranışını gözlemleme olanağına sahibiz. Ben buradan baktığımda yolcuların seyahat etmeye devam ettiğini görüyorum. Bizim sektörümüz krize dayanıklı bir sektör.

Siz şirket olarak krizi ne zaman algılayıp önlem aldınız?

İşletmesel önlem almadık. Biz zaten firmamızı en uygun maliyet disiplini içinde yönetiyoruz. Verimli çalışmaya mecburuz. Yolcu konforundan taviz verirsek gelirimiz düşebilir. Finansal tedbirler aldık. Tunus ihalesini almıştık, İstanbul’un da refinansmanı vardı. Bu kredi süreçlerimizi krizden önce tamamladık. Krizi görüp çok hızlı davrandık.

Siz aslında krizin kokusunu da erken almış olmalısınız...

Doğru, krizin kokusunu farklı göstergelerden aldık. Kredi piyasasındaki daralmalardan, sendikasyondan çıkan bankalardan krizin geleceğini anlamıştık. Yatırımcıların fonlara gelmediğini görüyorduk. Mayıs 2007’de ilk fay hattı kırıldı, depremin geleceği belliydi. 2008 yazında Avrupa ve Amerika tatildi, yaz bitti kriz Eylül’de vurdu. Yaz tatili olmasa, kriz Haziran ya da Temmuz’da da olabilirdi. Biz kesinlikle Eylül’de krizin geleceğini tahmin ediyorduk.

Şu anda durum nasıl, örneğin duty freelerde alışveriş yapılıyor mu?

Bu açıdan baktığınızda olay tamamen psikolojik. Çalışan insanın geliri aynı. Maaş alıyorsa sorun yok. Piyasada fiyatlar düşüyor ama satın alma düştü. İşte bu krizin psikolojik boyutu. Ben her gün işyerine Asya’dan Avrupa’ya 45 dakikada geliyordum, şimdi 20 dakikada geliyorum. Bu trafik için iyi, ama piyasa için kötü bir gösterge. Demek insanlar arabalarını kullanmamaya başladılar. O yol üzerinde benzin istasyonunuz varsa bu sizin için gelir düşüşü demek ama toplu taşıma için gelir artışı. Demek ki tüketici davranışı krizlerde çok önemli.

Çünkü maaşlı çalışan şu anda maaşını alsa da işten atılma korkusu yaşıyor, küçük esnafın durumu ortada. Parası olan da ’Ya daha kötü olursa’ diye harcamıyor.

Hâlâ krizde kıyamet günü gelmedi sanıyorlar.

Geldi mi? Kriz dibe vurdu mu?

Kıyamet günü bu idi. 15 Eylül’den beri her gün kıyamet günü. Ancak 2009’un ortasından sonra düzelme başlayacak. Ben siz gelmeden önce de özellikle yolcu sayılarına baktım. Ocak iyi gidiyor. Ocak hiçbir zaman Ağustos gibi değildir. Ama piyasaya bakın, herkes kıyamet gününü bekler gibi. İnsanlar “Acaba işten çıkarılacak mıyım” diye, işyeri sahibi “Hiç mi müşteri gelmeyecek, gelirlerim düşecek mi” diye, mevduat sahipleri “Bankadan paramı çeksem mi” diye, bankalar “Acaba çekerler mi” diye düşünüyor. Kendini pozisyonlayan, gelirine ve giderine hakim olan, verimli işletme gücü olan bu krizden başarıyla çıkacak.

Duty freelerdeki alışverişi sormuştum.

Yolcu sayısı düştü ama yolcu başına yapılan harcama düşmedi. Yılbaşında yolcu sayısı geçen seneye oranla yüzde 5.5 düştü ama yolcu başı harcama geçen seneden fazlaydı. Duty free şirketinin yüzde 50 ortağıyız. Biz ciro bazında her gün pay alıyoruz. İstanbul duty freelerindeki harcamalar İstanbul’a geliyor, TAV Tiflis, TAV Gürcistan’a gidiyor.

Siz genel olarak krizle ilgili “Durum vahim” demekten çok, iyimser misiniz?

İyimserlikle pozitiflik arasında ince bir çizgi vardır. Bu konuda çok dikkatlı olmak gerekir. Polyannacılık oynamamak ama pozitif olmak lazım. Çünkü pozitif olmak insanın hızlı karar vermesine yol açar. Ben bu yüzden pozitifim. Kriz ortamında “Bizim halimiz ne olacak?” dersek mahvoluruz. Mantıklı paranoya diye bir şey var. Mantıklı paranoyayla pozitifliği birleştirirseniz ortaya müthiş bir sinerji çıkar. Mantıklı paranoya sizi uyarır, pozitiflik de sizi motive eder. Uyarı ve motivasyon birlikteliği sizin tam gaz ilerlemenizi sağlar.

Ağustos’ta toparlanma olur

İnsanlar dünyanın her yerinden iflas haberleri geldikçe olumlu düşünemiyor...

Size Warren Buffet’in anlattığı bir hikayeyi anlatayım. Bir petrol arayıcısı ölmüş. Cennetin kapısına gitmiş. Kapıda karşılamışlar. “Herşeyiniz uyuyor, dindar bir insansınız cennete geleceksiniz ama maalesef cennette de bölgeler var, petrol arayıcıların bölümü dolu” demiş melek. Adam da “Ben orayı boşaltırsam beni oraya alır mısınız?” demiş. Ve hemen bağırmış: “Cehennemde petrol bulundu” diye. Bütün petrol arayıcıları cehennemde petrol var diye oluk oluk cehenneme gitmiş. Bunun üzerine kapıdaki melek, “Biraz etik olmadı ama içerisi boşaldığına göre girebilirsin” demiş. Bu da biraz düşündükten sonra “Yok, ben diğer arkadaşlarla gidiyorum, bu söylenti doğru olabilir” demiş. Ve cehenneme koşmuş. Piyasadaki durum bu. Söylentilerden uzak durmak lazım. Borsaya bakıyorum neredeyse bütün şirketleri iyi biliyorum, başındakilerin çoğu arkadaşım, şirketlerin değeri yerlerde sürünüyor. Bizim şirketimiz de öyle. Hepsinin değeri çok düştü. Ama ben bu değerlerin kesinlikle şirketlerin gerçek değerini göstermediğini hepsinin yatırımcıların kafasındaki psikolojik bilançoya göre değerlendirildiğini düşünüyorum.

Ne zaman toparlanır?

2009’un Ağustos’undan sonra toparlanır.

Uzun zamandır yabancı yatırımcı ilgisi vardı Türkiye’ye...

Hâlâ var. Avrupa yılbaşı tatilden 5’inde döndü. Ayın 9’una kadar 4 günde 8 yabancı yatırımcı ve bankacıyı kabul ettim.

İstanbul’da günde 100 bin yolcu ağırlanıyor

2008’de toplam kaç yolcuya hizmet verdiniz?

İstanbul’a günde 100 bin yolcu ağırlıyoruz. 2008’de tüm terminallerimizde 40 milyon yolcuya hizmet verdik. 400 bin uçağa hizmet verdik, 110 bin uçak körüğe bağlandı, 4.5 milyon araba otoparkımızdan yararlandı. Tüm bu rakamlara bakarsanız müthiş hacimli bir iş yaptığımzı görürsünüz. Bu büyük hacimli işlerde hata oranı yüzdelerle değil milyonlarla ölçülür. Buz üstünde 200 kilometre hızla araba kullanıyor gibi şirketlerimizde yönetim yapıyoruz. Çarpmamamız lazım. Yoldan çıkmamamız lazım. Onun için biz krize karşı aşılıyız.

İstanbul’a günde kaç uçak geliyor?

Günde 600-650 uçak iniyor.

‘Saatlik’ kullanılan otel büyüyecek

Siz bir seyahatinizde ’day room’u keşfedip Türkiye’ye getirmişsiniz...

Evet. Filipinler’den dönüyorum, 6 saat diğer uçağı bekleme zamanım vardı, çok da rahatsızdım. Terminalde yürürken bir baktım ’Day Room’ yazıyor. 3 saatliğine oda kiraladım ve bunun müthiş bir gereksinim olduğunu gördüm. Döner dönmez Devlet Havalimanları İşletmesi ile görüşüp ilave tesiste otel açılması için müracaat ettik. Kabul ettiler ve oteli açtık. Şu anda doluluk oranı yüzde 110. Saatlik kullanıldığı için hep dolu. 85 oda var. Oteli büyütmeyi hedefliyoruz.

İnşallah Türkiye yüzde 2 büyüyecek bizim yolcumuz da yüzde 4 artacak

Daha önce de farklı krizler yaşadık. Asya Krizi, 11 Eylül, 2001 krizi... En çok hangisinden etkilenmiştiniz?

En büyük etki 11 Eylül’de oldu. Uçağın silah olarak kulanıldığı bir olaydı 11 Eylül. Çok fazla psikolojik yansımaları oldu yolcular üzerinde. O zaman bile 2 ay içinde toparlandık. Bizim havalimanları sektörü krize daha dayanıklı. Çünkü küreselleşmenin en önemli unsuru insanların ve malın yer değiştirmesi ki İnsanların terminallere gelmesi, uçaklara binmesi gerekiyor.

Yolcu sayısı şu günlerde azalmadı mı?

Azalma tabii ki olacak ama bu azalma finansal mimarimizi bozacak nitelikte değil.

2008’i nasıl geçirdiniz, 2009 beklentileriniz nedir?

Bizim ana üssümüz İstanbul. 2008’de İstanbul’da yolcu sayısında yüzde 6 civarında artış oldu. 2009’da yüzde 4 büyüme bekliyoruz. Bizim yolcu büyümemiz ülkenin ya da dünyanın gayri safi yurtiçi hasılasına orantılıdır. Yani bu rakam 2’yse, bizimki yüzde 4 olur. İnşallah yüzde 2 büyüyecek Türkiye ve bizim de yolcu sayımız yüzde 4 artacak.

TAV Akademi’de makyaj eğitimi de teknik eğitim de var

TAV Akademi diye çalışanlarınıza eğitim verdiğiniz bir biriminiz var. Makyajdan insan ilişkilerine kadar farklı eğitimler veriyorsunuz...

Makyaj eğitiminden davranış eğitimine, teknik eğitimden mesleki eğitime kadar birçok eğitim veriyoruz. Bunun yanı sıra üst düzey yöneticilerimize Harvard Üniversitesi, London Business School, Colombia Üniversitesi’nde ve MIT’de eğitim aldırıyoruz. Yani, mavi yakalılardan altın yakalılara kadar eğitimde homojenliği sağlamayı amaçlıyoruz. Bir kişi 3-4 eğitim alabiliyor. İki senede 14 bin adam/gün eğitim verildi TAV Akademi’de.

6 milyar dolarlık iş devam ediyor

TAV İnşaat ve TAV Havalimanları’nın devam eden kaç işi var?

TAV İnşaat olarak elimizde 6 milyar dolarlık işimiz var. Sahra Çölü’ndeki Sebha Havalimanı’ndan Tripoli Havalimanı’na... Kahire’yi yeni bitirdik. Katar’da da Doha Havalimanı’nı yapıyoruz. TAV Havalimanları olarak baktığımızda da Tiflis’i işletiyoruz, Batum’u işletiyoruz, Tunus’ta bir tane işletiyoruz. Haziran’da da ikincisini işletmeye başlıyoruz. Türkiye’de de İstanbul, İzmir ve Ankara’yı işletiyoruz. Alanya’da Gazipaşa Havalimanı’nı bu sene işletmeye açacağız.

Yazının devamı...

‘Kriz teğet geçiyor’ lafı palavra firmalar batacak, işsiz artacak

1970’lerde Ayla Dikmen, Nilüfer, Ömür Göksel, Selçuk Ural, Ferdi Özbeğen gibi sanatçıları zirveye taşıyan şarkıları yazıp besteleyen Mustafa Alpagut, ’beton santrali’ kuran bir sanayici oldu. Alpagut’un şirketi Elkon, 4 kıtada, 47 ülkede santral kuruyor. Rusya’da 278 beton santrali kurarak rekor kırdıklarını söyleyen Alpagut, kriz yüzünden bütün ülkelerde işlerin durduğunu belirtti.

Krizin Türkiye’ye teğet geçtiğine ilişkin değerlendirmelere katılmayan Mustafa Alpagut, “O teğet geçme hikayesi bizi fena vuracak. İşçi çıkarmalar artacak. Mart ayına kadar işler daha da kötü gidecek. Mart sonuna kadar batan batar, batmayan bir süre dayanır. 2010’a kadar düzelme olmaz. Teğet lafı palavra” diye konuştu

ustafa Alpagut beton santralleri üreten Elkon’un kurucusu ve sahibi. Elkon yani Elevatör Konveyör ve Makine Sanayi A.Ş., son yılların en başarılı şirketlerinden biri. Üretiminin tamamını ihraç eden Elkon, Rusya’da kurduğu 278 beton santraliyle rekor kıran bir şirket. Tam 47 ülkede beton santrali kuran Elkon’un sahibi Mustafa Alpagut’la röportaj yapmak üzere buluştuk. Sözü önce müzikten açtım. Neden mi? Çünkü Mustafa Alpagut aynı zamanda çok ünlü bir bestekar. Şimdilerde beste yapmıyor ama bir dönem onun şarkıları dilden dile dolaşmış. Hatta hâlâ dolaşıyor. ’Dertlerimi zincir yaptım, birbirine ekliyorum...’diye başlasam ya da ’Satmışım anasını ben bu dünyanın’ desem, hatırlar mısınız?

1970’lerde Ayla Dikmen, Nilüfer, Banu, Lale Belkıs, Ayten Alpman, Semra Ersoylu, Ömür Göksel, Selçuk Ural, Ferdi Özbeğen gibi pek çok şarkıcıyı zirveye taşıyan şarkıların bestecisi ve söz yazarı Mustafa Alpagut. Bu yüzden de müzikten başladık sohbete...

Onlarca şarkıya imza atmışsınız...

Gençlik dönemimde şarkı bestelerdim, söz de yazardım. Lise 1’de aldım gitarı elime, sonra arkadaşlarla grup kurduk. Üniversitede okurken de boykotlar filan olurdu, o dönemlerde Plakçılar Çarşısı’na gider şarkılarımı satardım.

Müzisyenlikten para kazandınız herhalde...

Kazandım. Mühendis olmadan çok iyi para kazandım. Selçuk Ural’ın hemen hemen tüm şarkıları benimdi. Maçlarda bile söylenirdi şarkılarım.

Neden devam etmediniz?

Telif haklarının çok zayıf olduğunu gördüm. Bir de popüler işler talep ediliyordu, kendi istediklerimi yapma noktasından uzaklaşacaktım. Kaderimi de plak şirketlerine bırakmak istemedim. Mesleğimi yapmaya karar verdim.

İlk Alarko’dan iş aldı

Hemen şirket mi kurdunuz?

Hayır. Alarko’da 1.5 yıl çalıştım. 3 bin 800 lira alıyordum maaş olarak. Oysa o dönemde oturduğum yerden beste yaparak 7-8 bin lira kazanıyordum. Ama Alarko’da da işler iyi gitti ve prim aldım ilk 6 ay içinde. Sonra kendi şirketimi kurmaya karar verdim. İlk işimi de Alarko’dan aldım. 6 ay sonra ortaktan ayrıldım yeniden şirket kurdum. Elevatör, konveyör yapmaya başladık.

Bu tercihi nasıl yaptınız?

Türkiye’de bunları yapan çok şirket yoktu. O dönemde Avrupa’yı da inceleme fırsatı bulmuştum. İlk fabrikamı kurdum. 1980’e kadar bu işi yaptım. İşin gelişmesiyle kadro arttı. Bizim işimiz ısmarlama iştir. Herkes projesine göre iş istiyordu, ben o zaman ’Standart ürün yapmak lazım’ dedim ve beton santralleri üretimine başladık. 1983 yılıydı. Türkiye’de bir iki şirket vardı bu konuda da. Yeni modeller çıkardık, piyasada maliyetinin yarı fiyatına satış yaptık isim yapana kadar. Kapasitemiz büyüdü. Alemdağ Köyü’nde yerimiz vardı, sonra Çerkezköy Organize Sanayi’de de yer aldık. Sonra tamamen oraya taşındık.

İhracata ne zaman nasıl başladınız?

2000’lerde ihracata başladık. Makineler çok büyük olduğu için ihracat ilk anda çok zor görünüyordu ama talep vardı. İlk Kazakistan’da iş yaptık. Rusya ve diğer ülkeler peşpeşe geldik. Son 3 senede ihracatımızı yüzde 100 katladık. 2006 ve 2007’de birer fabrika daha kurduk. Hepsi Çerkezköy’de. Eskiden yılda 13-14 tesis yaparken şimdi 250 kapasiteye çıktık. 4 kıtada 47 ülkede beton santrali kuruyoruz.

47 ülke de etkilendi

2009 nasıl geçecek, krizden etkileniyor musunuz?

Etkilenmeyen var mı? Krize rağmen yine ilk 500 ihracatçı şirket arasına gireceğiz. Bunu hedefliyoruz ama beklentilerimiz değişti. 47 ülkeye ihracat yapıyoruz krizden hepsi etkilendi.

Rusya’da çok iş yapıyorsunuz... Oradaki işleriniz etkilendi mi?

Rusya’da eski 40 derecede beton üretip artı 20 derecede beton çıkarıyoruz. Adam bunu istiyor, biz de yapıyoruz. Rusya’nın koşullarına göre özel çözümler üretiyoruz. Birleşik Arap Emirlikleri’nden Afrika’ya kadar çok farklı yerlerde tesis kurduk. Ve her yerde olduğu gibi krizi Rusya’da da hissediyoruz. Kazakistan çok feci bir krizde. Ukrayna da zor toparlanır. Araplar da etkilendi. Çoğunun parası fonlardaydı ve petrol fiyatları da düştü. Herkes etkilendi.

Bir bizi teğet geçti kriz!

O teğet geçme hikayesi bizi fena vuracak. İşçi çıkarmalar artacak. Mart ayına kadar işler daha da kötü gidecek. Mart sonuna kadar batan batar, batmayan bir süre dayanır. 2010’a kadar düzelme olmaz. Teğet lafı palavra. Borç yiyen kesesinden yer. Düşük kur ihracatçıyı çok olumsuz etkiledi. Ayrıca yan sanayide dişli yaptırıp alırken biz adamın 100 milyona verdiğini, İtalya’da bin kişinin çalıştığı bir fabrikadan 70 milyona alıyorum. Sonra Çin’e gittim aynı dişiliyi 30 milyona buldum. Buradaki yan sanayi bunla nasıl başeder? Çin’e sınırlama getirmek lazım ama bu kadar düşük kurla mücadele etmemiz de mümkün değil. Ben neden İtalya’dan alayım dişliyi? Hep yabancılar kazanıyor bu benimsenen sistemle. Uzun zaman serseri para vardı piyasalarda, kolaycılık geldi herkese. Siyasiler de kısa vadeli düşünüyor. Yabancı yatırımcılar geldi deniliyor, geldiler ama yatırım yaptılar mı? Hizmet sektörüne geldiler elin kuşuyla elin kuşunu vuruyorlar. Her sektörde olduğu gibi bizim sektörde de kriz 2009 yılına damgasını vuracak. Sağlam altyapısı olmayan şirketlerin zor dayanacağını düşünüyorum.

Ruslar’a ‘Kriz geliyor’ dedim, güldüler

Rusya’da bugüne kadar toplam 278 beton santrali kurmuşsunuz. Kriz nasıl etkiledi, ne kadarlık bir düşüş var?

Biz Rus bayilerimizle bir toplantı yaptık Mart ayında. ’Kriz geliyor’ dedim diye o toplantıda Rus bayilerimiz bana güldüler. ’Çok iş alın’ dedim. Mayıs’ta satışlar azaldı, ’Bizimkiler yani Ruslar tatilde’ dediler. Eylül’de olan oldu. Her ay bize 15 kontrat gelirdi en az. Sonuçta projelere göre geliyor kontratlar, onlar da kredilerle çalışıyorlar. Çoğu proje durdu. Enka’yı duydunuz zaten. 20 bin Türk çalışan geri döndü. Birçok proje durduruldu, bankalar kredileri tamamen kesti. Rusya’da da işler şimdilik durdu. 15 kontrat gelirken, artık 2-3 kontrat geliyor.

Ustalar mühendislerle dalga geçiyor, üzülüyorum

- “Zaman zaman mühendis alıyoruz. Son yıllarda beni şaşırtan başvurular oluyor. Mühendislikten mezunlar şantiyede çalışmak istemiyor. Herkes masa başı iş istiyor. Teknik resim gösteriyoruz, anlamıyorlar. Dişliyi bilmeyenler var. İtalyan bir şirketle çalışıyoruz. Birkaç mühendis almak istediler. En iyi diye seçtikleri adaylar arasında teknik resimden anlamayanlar olunca çok şaşırmışlar. Mezun sayımız artıyor ama nitelikliler mi? Tartışılır. Bize müracaat eden aday Yıldız Teknik’tendi, nasıl mezun olmuş anlamadım. Burada ustalar dalga geçiyor mühendislerle. Bu durum üzüyor beni.”

Türkiye’de ucuz çözümler arandığı için iş yapmıyoruz

Türkiye’de neden iş yapmıyorsunuz?

Türkiye’yle anlaşamıyoruz. Kalitemiz ve fiyatlarımız yüksek. Türkiye’de şirketler ucuz çözümler arıyor. Biz geçen sene 150 beton fabrikası kurduk. Bunu alanların hiçbiri cahil değil, milyonlarca yatırım yapan büyük şirketlerle çalışıyoruz. Onların da parası kıymetli. Bizim rakiplerimiz Avrupalılar. Elkon’dan mı alayım, bir Avrupa şirketinden mi alayım diye ayırıyorlar.

Yazının devamı...

‘Bilgisayar Bilmeyen Kalmayacak Projesi’ne en çok kadınlar ilgi gösterdi

61 yaşında bir tanıdığım, teyze gibi gördüğüm bir yakınım geçenlerde beni çok şaşırttı. Ortaokul mezunu. Aynı zamanda o bir babaanne. Onu ziyarete gittiğimde bilgisayarı önünde açıktı. Internetten alışveriş yaptığını, farklı şehirde yaşadığı torunuyla her akşam görüntülü konuştuğunu, skype sayesinde yurtdışındaki kardeşiyle de saatlerce dertleştiğini anlattı. Biz sohbet ederken de kızımın çok sevdiğini söylediğim iki şarkıyı laf arasında internetten indirdi.

Nasıl öğrendin bunları? diye sordum, “İnsan isteyince her şeyi öğreniyor, biz gençliğimizde sizin gibi şanslı değildik ama öğrenmenin yaşı yok, İngilizce de öğreniyorum” diye anlatmaya başladı.

Ve bana, “Benim evde oturup da sabah sabah o saçma sapan TV programlarını izleyip, TV karşısında göbek atacağımı mı sanıyordun? Keşke her gencin elinin altında bilgisayar olsa ve chatleşme dışında da bilgisayarlarını kullansalar” dedi.

Sonra elime bir bilgi ulaştı. Aslında bir süredir takip de ediyordum.

Buradan bilgisayar öğrenmeye hevesli genç kızlara özellikle duyurulur. 61 yaşındaki teyzemiz bilgisayarı hayatının bir parçası yapıyorsa, siz neler neler yaparsınız...

Türkiye Vodafone Vakfı, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve Habitat için Gençlik Derneği, Türkiye’nin bilgi toplumuna dönüşüm sürecine katkı sağlayacak bilgisayar okuryazarlığı seferberliği yürütüyor. Haberiniz olsun.

81 ilde 1 milyon gence Avrupa Bilgisayar Yetkinlik Sertifikası (ECDL) eğitimi verilmesi hedefleniyor bu projede.

Malum herkesin evinde bilgisayar yok, herkes bilgisayar öğrenmek için kurslara gidemiyor. Ama bir şekilde okulunuzda ya da bir internet kafede bilgisayardan yararlanabilirsiniz. Bu proje bu açıdan dezavantajlı olan gençlere hitap ediyor.

1 milyon genç, internet tabanlı Avrupa Bilgisayar Yeterlilik Sertifikası eğitimini www.bilgitoplumu.net web portalına girerek ücretsiz olarak alabiliyor. Eğitimler sonunda başarılı öğrencilere bilgi teknolojilerinin çeşitli alanlarında uzmanlaşma şansı da veriliyor.

Web portalı yaklaşık 6 aydır aktif durumda... 81 ilden ve Kıbrıs’tan 70 bine yakın genç portala üye olarak eğitim modüllerini kullanmaya başladı. Ve eğitim alanların yüzde 51’i kadın... Şimdilik 70 binlerdeyiz, bu sayı eminim kısa zamanda katlanarak büyüyecek.

Türkiye’de güzel şeyler de oluyor...


Avrupa’dan e-katılım ödülü

* “Bilgisayar Bilmeyen Kalmayacak” ve “Bilenler Bilmeyenlere Bilgisayar Öğretiyor” projeleri Avrupa Komisyonu tarafından verilen e-Katılım Ödülü’nü aldı.

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.