256 yıllık Küçüksu Çayırı şantiye olmak istemiyor
Turizmci Gül Küçükserim’le uzun zamandan beri haberleşiyor ama bir türlü buluşamıyorduk. Abartmıyorum, Göksu’ya adım atar atmaz, kendimi ışınlanmış gibi hissettim. Sanki rüzgarla birlikte yaprakların hışırtısı her şeyi alıp götürdü, geriye yeşilin her tonu, erguvanlar ve teknelerin suya yansımaları kaldı. Yaz aylarında sık sık uğradığım bir yer Göksu Deresi. Oradaki gelişmeleri ben de izledim, 2 yıl önce tekneyle derede ilerlemek bir noktadan sonra zordu, balçık içinde kalıyordunuz. Ama son iki yıldır İstanbul Büyükşehir Belediyesi dereyi ve çevresini önemli ölçüde temizledi. Derenin kıyısında restore edilen yerler oldu. Balıklar Göksu Deresi’ne döndü. Turizmci Gül Küçükserim’in Göksu’da Göksu Marin adlı bir restoranı ve kafesi var. Sultanahmet’teki Arena Otel’in de sahibi. Aslında eski bir sigortacı ama 1998 yılından beri turizmle uğraşıyor. Göksu Marin’i de oğlu Ali Gültekin’le birlikte açtı.
Öncelikle Göksu’nun geçmişinden söz etmekte yarar var. Göksu Deresi çevresinde Bizans dönemine ait eserler var. Çok eski bir yerleşim yeri. Osmanlı döneminde hem saray hem halk için önemli mesire yeriydi. Halk özellikle mehtaplı gecelerde Göksu Deresi çevresinde toplanırdı.
Çünkü ayın doğuşunun en güzel izlendiği yerlerden biri Göksu. Sultanlar, cariyeler de hanedan kayıklarıyla Göksu’ya gelirmiş. Göksu çevresinde gündüzleri piknikler düzenlenir, geceleri de fasıllar toplanırmış... Gül Küçükserim bu bölgeyi Anadolu Yakası’nın ve İstanbul’un cazibe merkezi haline getirmek istiyor. Bu konuda da deneyimli.
Sultanahmet’teki Arena Otel aslında onun büyüklerinin evi. Ailesinden kalan evini 27 odalı butik otel haline getiren Gül Küçükserim, Sultanahmet Rotary Kulübü ve Eminönü Platformu’nda da aktif çalışmalar içinde olmuş. Küçük Ayasofya’nın kurturulması için bir dönem yoğun faaliyetler içinde olan Gül Küçükserim yıllarca Göksu’ya teknelerini bağlamış. Yılmaz Kalkavan’ın Göksu’da ofis olarak kullandığı yeri oğluyla birlikte restoran haline getirmek de tekneye inip binerken akıllarına gelmiş.
Şimdilerde tüm Anadolu Hisarlılar gibi onun da tek endişesi Göksu tam yeniden hayat bulurken, 3’üncü Boğaz Köprüsü yapımı aşamasında Göksu’daki Küçüksu Çayırı’nın şantiye olarak kullanılacak olması... Biz de havanın soğukluğuna ve rüzgara aldırmadan sandalla Göksu’da gezdik.
* Göksu Deresi çamur gibiydi, çok da kokuyordu, böyle bir yerde restoran açmaya nasıl karar verdiniz?
Biz geldiğimizde belediyenin çalışmaları başlamıştı. Şu anda 1.5 kilometre dereden içeri giriliyor. Bir dönem dereye kanalizasyon aktığı için herkes buradan kaçmış. Ben buraya gelince “Burada dernek yok mu?” diye baktım.
Hem doğal güzellik var, hem de tarih var. “Nasıl atıl kalır” diye merak ettim ve çalışmaya başladım. 33 yıldan beri Anadolu Hisarı Turizm Kalkındırma Derneği var burada, orada arkadaşlarla birlikte çalışmaya başladık. Projeler hazırladık. Bu bölgede Anadolu Hisarı Guide’ını çıkarmak istedik. Öncelikle tarihi mekanları ve doğal güzellikleri anlatmak istedik. Bölgedeki işletmeler de destek oldu, şu anda hazırlıkları sürüyor.
* İstanbul’da yaşayıp da Göksu’yu bilmeyen çoktur değil mi?
Ne yazık ki doğru söylüyorsunuz. Çok ihmal edilmiş bu bölge. Oysa inanılmaz bir güzellik. İtalya’ya, Macaristan’a gidiyoruz, buna benzer yerlerin nasıl değerlendirildiğini görüyoruz ve çok üzülüyoruz. Elimizdeki güzellikleri hep ihmal etmişiz. Buraya İstanbul’a gelen her turist gelmeli...
Göksu eskiden halkın yaşamında çok önemli bir yermiş
* İstanbul’a gelen turistler Boğaz’ı görüyorlar mı? Çoğu Sultanahmet dışını görmüyor, turistlerin ortalama kalış süresi de 2.1 gün
İstanbul’da...
İşte bu yüzden de şehrin içinde cazibe merkezleri yaratmalıyız. İstanbul’a bir kez gelen buraya defalarca gelmeyi planlamalı. Yıllarca Sultanahmet bölgesinde çalıştım, orada hâlâ otelim var, inanın İstanbul’a 10 milyon turist gelse, Sultanahmet’in alt yapısı buna izin vermez. Yoğun sezonlarda çok büyük sıkıntı yaşanıyor. Hâlâ her yere araçlarla geliniyor. Yurt dışındaki gibi uzun yürüyüş yapılabilmeli. İstanbul’un Anadolu Yakası’ndaki yerler ise daha da ihmal edilmiş durumda. Göksu ve Beykoz’u kesinlikle değerlendirmemiz lazım.
* Geçmişte bu bölgede çok etkinlik yapılırmış değil mi?
Evet. Mesela Küçüksu Çayırı var Göksu Deresi’nin ilerisinde. Orada yağlı güreşler, orta oyunları, mısır şenlikleri yapılmış. Eskiden halkın yaşamında çok önemli bir yer burası. Şu anda 60 yaş üstü yaşayanların da çok güzel anıları var Küçüksu Çayırı’nda... Bu bölgede Bizans Dönemi’nden kalan bir kilise var, kapıları kapalı duruyor. Baruthane Çayırı ve Küçüksu Çayırı eskiden beri İstanbul yaşamında önemli. Ayrıca Göksu Deresi kenarında eskiden çömlekçilik yapılırmış, çömlek atölyesi varmış buralarda, 70 yıldır burada babadan kalma çömlekçilik yapan usta var, Küçüksu’da da Mescid’i Aksa’nın mihrap ve mimberini yapmış olan bir usta var, geçenlerde El Cezire televizyonu haberini yapıyordu. Yine burada
Yakamoz diye cam atölyesi var, Paşabahçe kurulurken oradan cam ustalarını almış. İtalya’ya gittiğimizde camın nasıl üflendiğini gösteriyorlar, bizim de burada ahşap, cam ve çömlek ustalarımız var. Özel işçilik konusundaki ustalarımızın değerini biz bilmiyoruz.
Dileyenler Göksu’yu Osmanlı dönemi kıyafetleriyle geziyor
* Siz şimdi burada fasıllı sandal sefalarını başlattınız. İlgi var mı?
Kış aylarında yapmadık. Geçen sene bir deneme yaptık ve çok ilgi gördü. Bu yıl hava soğuk gidiyor. Haziran ayında başlatacağız. Fasıl ekibine Göksu üzerine yazılmış şarkıları öğrettik, Osmanlı dönemine ait kıyafetler hazırlattık, dileyenler bu kıyafetleri de giyerek Göksu’da ud ve kanun eşiliğinde geziyor.
* Bunu dernek olarak mı yaptınız?
Ben burada başlattım, dernek olarak bu bölge için çok farklı projeler hazırladık.
Baruthane Çayırı’nın yeniden düzenlenmesini istiyoruz. Orada asırlık çınar ağaçları var. Orada aktivite alanları olmalı. Buradan Baruthane Çayırı’na sandallarla da gidilebilir. Aileler için çok hoş bir etkinlik alanı olabilir. Aynı zamanda turistik de olur burası. Kadir Topbaş bu projeyi çok beğendi. Turizm Atölyesi projeyi çalışıyor, çok güzel bir yer kazandırılacak İstanbul’a. Göksu’da bülbül ve kanarya türü kuşlar yaşıyor. Onları yaşatmak için de kuş evleri yaptırıyoruz, onların da kış aylarında buralarda barınmaları için bu kuş evleri dağıtılacak.
23 Mayıs’ta herkesi çayıra sahip çıkmak için buraya bekliyoruz
* 3’üncü köprünün şantiyesi Küçüksu Çayırı olacak... Bu çalışmalar, Göksu’yu, Baruthane ve Küçüksu Çayırı’nı bir bütün halinde yeniden canlandırmaya yönelik çalışmalar ne olacak?
Küçüksu Çayırı 3’üncü köprü için şantiye alanı olarak kullanılacak diye bir duyum var. Halbuki orası, Küçüksu Çayırı yıllardır düzenlenemiyordu, Marmara Üniversitesi rektörlüğüyle bir çalışma yapıldı, Beykoz Belediyesi de orada tenis kortları yapılıyordu, bisiklet yolları, yürüyüş yolları yapılacaktı ama şu anda böyle talihsiz bir olay var. En kısa zamanda şantiye yeri değiştirilmeli.
* Orası daha önce de köprüler yapılırken kullanılmış...
Evet. 1’inci ve 2’nci köprü yapılırken betonlar orada dökülmüş, çayır çok kötü duruma gelmiş. Anadolu Hisarlılar “3’üncü köprünün şantiyesi artık burada olmasın” diyor. Orada şantiye kurulursa hem doğal güzellikten eser kalmaz, hem oraları yeniden ele alan projeler hayata geçmez, hem de çevre kirlenir. Tarihi ve doğal güzellikleri olan bir yer neden şantiye yapılır? Binlerce imza toplandı. 4 Mayıs’ta bir toplantı var, bu bölgedeki dernekler ve yaşayanlar toplanıyoruz. “256 yıllık tarihi olan çayırı yok etmeyelim, şantiye olmasın” diyoruz. 23 Mayıs’ta da çayırda büyük piknik etkinliği ve konser yapılacak, çayıra sahip çıkalım. Tarihe ve doğal güzelliklere, İstranbul’a sahip çıkan herkesi de buralara davet ediyoruz...