Şampiy10
Magazin
Gündem

“Dans ederek fit kalıyorum”

Nilgün Belgün’ü ne zaman görsem pozitif enerjisine, bakımına, sıcak güzelliğine, seksapeline, çalışkanlığına şapka çıkartırım. 56 yaşındaki bir kadın bu kadar seksi olabilir, güzel kalabilir mi? Demek ki olabiliyormuş! Artık günümüzde bu tip örnekler çoğalıyor. İnsanlar ileri yaşlara kadar çok aktif biçimde hayatın içinde, bu yüzden kendilerine daha çok özen gösteriyorlar, fit kalmaya çalışıyorlar. 50-60 arası yaşlar artık orta yaş kabul ediliyor. Hep balık etlidir Nilgün Belgün. Kendisini geçenlerde daha incelmiş gördüm ve hemen sorularımı sıraladım.

* Nasıl böyle inceldiniz? Diyete mi girdiniz? Spor mu yapıyorsunuz?

Bir süredir günde 5 saat dans çalışıyorum. (Yok Böyle Dans adlı programda yarışmacılardan biri.) Aslında çok kilo vermedim ama vücudum fit oldu; yani çok sıkılaştım. Düzenli olarak hâlâ her gün 5 saate yakın dans çalışıyorum.

* Az-buz değil 5 saat. Forma girmek için yeterli. Boyunuz ve kilonuz ne kadar?

Boyum 1.60, kilom 61.

* Kaç yaşındasınız?

56 yaşındayım.

* Bir günlük mönünüzde neler yer alır? Örneğin, bugün neler yediniz?

Beyaz peynir, kepekli ekmek, pırasa, makarna, süt ve çerez...

* Türk erkeklerinin çok seksi bulduğu balık etli bir kadınsınız. İnce, daha ince olma takıntınız var mı?

Hayır, yok. Sağlıklı ve normal bir kiloda olmak istiyorum.

* Kadınlarda, genç kızlarda müthiş bir ince olma takıntısı var. Sizce erkekler bu kadar ince kadınları seksi buluyor mu, beğeniyorlar mı?

Bence kesinlikle seksi bulmuyorlar. Ayrıca çok fazla ince olmak biraz da sağlıksızlık gibi geliyor erkeklere...

* Sizin en beğendiğiniz, fit bulduğunuz kadın ve erkek kim?

Kadın Catherine Zeta Jones, erkek ise Hugh Jackman...

* Kilonuzu nasıl koruyorsunuz?

Belli bir kiloda kalmaya gayret ediyorum. Ona göre de besleniyorum.

* Ayrıca spor da yapıyor musunuz?

Şu ara bol bol dans ettiğim için spor yapıyor sayılırım.

* Hep gülen, güldüren bir kadınsınız. Bu da genç kalmanızı sağlıyor bence, ne dersiniz?
Evet, çok teşekkür ederim. Herkes bunu söylüyor. Benim hayata bakışım bu! “Tebessüm et, mutlaka bir sebep bulacaksın” felsefesiyle yaşarım.

* Yardımcı destekler kullanıyor musunuz?

Zaman zaman vitamin takviyesi yapıyorum.

* ‘Buzdolabımda, mutfağımda kesinlikle yeri yoktur’ dediğiniz yiyecek?

Krema ve mayonez...

* Peki ‘olmadan yapamam’ dediğiniz yiyecek?

Peynir, domates, salatalık ve yumurta.

Yeni yıla kadar kim 1 kg hafiflemek istiyor?

Yılbaşı akşamı çok yaklaştı. Siz de benim gibi o gece için dar, vücudu saran bir elbise mi seçtiniz? O zaman dikkat edeceksiniz. Önümüzde neredeyse 1 hafta daha var. Kendimizi biraz sıkarsak, 1 kg rahat gider! Ben bu hafta akşam 18.00’den sonra oruca giriyorum. Doğal mineralli su ve 2 mandalina dışında bir şey yiyip, içmeyeceğim. Herhangi bir rahatsızlığı olmayanlar ardımdan gelebilir.

Kahvaltı

1- 1 haşlanmış yumurta
3 zeytin
1 dilim ekmek
Domates salatalık
2- 1 küçük muz
1 kase probiyotik
yoğurt
3- Yarım paket yulaflı
bisküvi (4 -5 adet)
30 gr peynir
Şekersiz çay

Öğlen

Haftada 3 kez:
Izgara et veya tavuk
Salata (istediğiniz kadar-yağsız)
Haftada 2 kez:
Çorba
Salata (yağsız)

Ara öğün (Saat 16.00- 18.00)

1- 1 kepekli tost
2- 1 kase probiyotik yoğurt
2 yemek kaşığı yulaf ezmesi
1 elma rendesi
1 çay kaşığı tarçın
3- 6 yemek kaşığı sebze yemeği
1 kase probiyotik yoğurt
1 dilim ekmek
4-Çorba

Salata

1 dilim ekmek

Akşam 18.00’den sonra

1 porsiyon meyve, bol bol
bitkisel çay ve doğal mineralden zengin su.
1 elma+2 mandalina
Elma yerine 1 armut, mandalinalar yerine 1 portakal yiyebilirsiniz. Günde 1,5-2 litre doğal mineralli su için. Sudan hoşlanmıyorsanız, bitkisel çaylarla bu miktarı yakalamak mümkün.

Dr. Bradley’in lIght mutfağı



Süpermarketlerde yılbaşı üzeri her şey ‘beni al’ diye sesleniyor sanki... Boy boy, paket paket çikolatalar, cipsler, bisküviler, değişik içkiler, atıştırmalıklar... Bunları yüklenip eve gelirseniz, yandınız! Arkadan gelsin fazla kilolar... Birkaç önerim var. Deneyin, işe yaradığını göreceksiniz.
1- Görmezseniz almıyorsunuz!
Süpermarketlerde fazla dolaşmayın. Özellikle cicili bicili paketler içinde satılan atıştırmalık reyonlarının önünden geçmeyin.
O bölümü pas geçin. Ben bu bölümlerden hayalet görmüş gibi troleyimi hızla sürerek geçiyorum.
2- Küçük süpermarketleri tercih edin
Büyük marketlerde insan ihtiyacı olmayan bir sürü yiyecek maddesi de alıyor çünkü. Daha ucuz diye büyük markete gidiyorsunuz belki, ama gereksiz bir sürü şeye para verip dönüyorsunuz. Sonra onları kim yiyor evde? Siz!
3- Liste yapın
Her zaman ihtiyacınız olan demirbaş listesi olsun yanınızda. Bu listenin dışına gerekli olmadıkça çıkmamaya çalışın. İşte benim kış aylarındaki demirbaş listem:

* Probiyotik yoğurt n Süt n Earl grey çay
* Tam organik ekmek n Yumurta n Muz
* Elma n Mandalina n Fındık
* Koyu yeşil yapraklı sebze (ıspanak, semizotu,
marul, maydanoz) n Havuç
* Kırmızı biber n Mantar n Soğan
* Altınbaşak yulaflı bisküvi
4- Bol meyve sebze almayın.
Meyve sebze alışverişinizi mümkünse birkaç günlük yapın. Bunlar dolapta bekledikçe vitamin değerleri azalıyor.

Kış çorbası

Malzeme:

* 1 baş sarımsak
* 2 orta boy havuç
* 2 kabak n 2 sap kereviz n 1 sap pırasa
* 2 yaprak lahana n 1 litre su

Hazırlanışı:

1 litre kaynayan suya 1 baş sarımsak atın. Kereviz, havuç, kabak, pırasa, lahana gibi sebzeleri de atıp 20-25 dakika kaynatın. Mikserden geçirin.

Yazının devamı...

Glutensiz beslenme biçimiyle hafifleyebilirsiniz!

Buğday ununu aşırı tüketenlerde kilo sorunu olabiliyor. Buğday gluten adlı bir proteini çok bol içeriyor, bu protein bağırsakları rahatsız edip, gaz ve şişkinliğe yol açabiliyor, sindirim sisteminin tam randımanlı çalışmasını engelleyebiliyor. Peki buğday ununun hiç yer almadığı, rahat kilo verebileceğiniz bir beslenme programı nasıl olmalı? İşte örnek... Aşağıdaki programı 2-3 gün uygulayıp vücudunuzdaki farkı gözlemleyin. Çoğu kişide harika sonuçlar yaratıyor.



1- 1 kase probiyotik yoğurt
1 elma rendesi
1 çay kaşığı tarçın

2- 1 yumurta
1 avuç mantar
1 tatlı kaşığı zeytinyağı (Bunları çırparak pişirin)
1 orta boy haşlanmış patates

3- 1 kase meyve salatası
10-15 fındık veya badem
1 çay kaşığı tarçın



1- Izgara et/tavuk
(el büyüklüğünde)
Salata (1 tatlı kaşığı yağlı)

2- 7 yemek kaşığı sebze yemeği (etli-tavuklu)
1 adet haşlanmış patates
Ara (Saat 16.00-17.00)
1- 1 kase probiyotik yoğurt
1 elma rendesi
1 çay kaşığı tarçın
2- 1-2 porsiyon meyve

3- 1 bardak yağsız süt
1 küçük muz (karıştırılabilir)
Akşam Seçenekler
1- 1 büyük kase sebze çorbası
Salata (yağsız)
2- Izgara balık



***Haftada en az 2-3 kez taze balık yiyin.

Saat 20.00-22.00 arası
1 porsiyon meyve

Dikkat: Bu tür programlar herhangi bir sağlık sorunu olmayan kişiler tarafından uygulanabilir.

Belki de porsiyonlarınız çok büyük!

Ne dersiniz, fazla kilonuzun nedeni acaba porsiyonları büyük tutmanız olabilir mi? Bir ara bu hataya ben de düşmüştüm! Örneğin; sağlıklı diye baklagil yiyordum, ama ikinci tabağı da alıyordum, tabii yanına 2 kaşık ekstra pilavla... Veya fındık, badem yemek gerekli diye, günde 2-3 avuç yediğim oluyordu. Sonuç: 3 kg fazla Yasemin! Sağlıklı yiyecekler de aşırı tüketildiği zaman vücuda zararlı olabiliyor, unutmayalım. Şu porsiyon miktarlarını bir hatırlayalım mı?
(Değerler Dünya Kanser Araştırma Vakfı’nın porsiyon ölçüsüdür.)

Ekmek 1 orta boy dilim
Cereal, müsli 4 yemek kaşığı (40 gr)
Makarna 3 yemek kaşığı pişmiş
Pirinç 2-3 yemek kaşığı pişmiş
Baklagiller 3 yemek kaşığı pişmiş
Kuruyemişler 2 yemek kaşığı
Kuru meyve 1 yemek kaşığı
Konserve meyve 3 yemek kaşığı
Küçük meyveler (böğürtlen gibi) 2 avuç
Orta boy meyve (portakal gibi) 1 adet
Büyük meyve (kavun gibi) 1 dilim
Meyve-sebze suyu 1 küçük bardak 150 ml.
Salata-sebzeler (ıspanak gibi) 1 müsli kasesi
Kök sebzeler (havuç gibi) 3 yemek kaşığı
Nişastalı sebzeler (patates gibi) küçük haşlanmş
Muz 1 orta boy

Sepetteki sağlık

Cashew

* Cashew ağacı kısa boylu bir ağaç ve yaz-kış hep yeşil kalıyor.
* 10-12 metre boyunda.
* Cashew elması denen sarı bir meyvesi var. Bunu ve suyunu Brezilya’da kahvaltılarda da ikram ediyorlar. Kekremsi bir tadı var.
* Elmanın derisi çok ince olduğu için nakliyata uygun değil.
* Ucunda böbrek şeklinde bir gerçek meyve var ki, işte asıl cashew fıstığı da bunun içinde.
* Yer fıstığına göre daha az alerjen.
* Anavatanı Brezilya.
* Portekizliler tarafından Goa-Hindistan’a getirilmiş, oradan da Güneydoğu Asya ve Afrika’ya yayılmış.
* Bitki ilaç endüstrisinde yoğun olarak kullanılıyor.
* B grubu vitaminlerden ve C vitamininden zengin.
n Cashew yağı çatlamış topuklar ve mantar için kullanılıyor.
* Tozundan yılan sokmalarına karşı antivenom üretiminde yararlanılıyor.

Dünyanın en büyük cashew ağacı nerede?

Natal’da! Natal da neresi diyeceksiniz? Haklısınız! Brezilya’nın kuzeydoğu ucunda bir şehir. “Güneş Şehri” de deniyor. Şu an orada sıcaklık 22-23 derece. Brezilya’nın Rio, Sao Paolo gibi şehirleri yağışlı olabiliyor ama Natal size sonsuz güneş ve müthiş güzel kumsallar sunuyor. Natal ülkenin en güvenli şehri olarak da tanımlanıyor. Latin Amerika’nın Avrupa’ya en yakın noktasında. Gelelim şu ünlü cashew ağaçlarına... Cashew Türk halkının yeni yeni alıştığı, ama yiyenlerin tadını çok sevdiği bir kuruyemiş.

Dünyanın en büyük cashew ağacı
* 7500 metrekarelik bir alanı kaplıyor.
* Çapı 500 m.
* Her mevsim 80 bin meyve veriyor.
* 1888’de bir balıkçı dikmiş. 93 yaşında ölmüş. Şimdi bir zamanlar diktiği bu ağacın gölgesinde yatıyor.
* Ağacın bu şekilde büyümesinin nedeni genetik anomali. Yukarı büyüyeceğine yana doğru büyümeye başlamış, ağırlığından yere dayanmış. Sonra da yer değdiği yerlerde kök salıp, ayrı birer ağaç gibi tekrar yukarıya doğru büyümüş. Fotoğrafta gördüğünüzün tümü tek ağaç. İnanması zor biliyorum, ama gözlerimle gördüm.

Yazının devamı...

Sanat beynin Omega 3’ü

Uzun yıllardır formunu özenle nasıl koruduğunu merak ettiğim kadınların başında İnci Aksoy gelirdi. Nihayet öğrendim... Sizinle paylaşıyorum. Yine kanıt ortada; bu kadar hoş görünmek çaba istiyor, oturduğunuz yerde olmuyor. EKAV (Eğitim Kültür ve Araştırma Vakfı) Başkanı ve Türkiye’nin ilk online Sanat Televizyonu kurucusu, uzun yıllar Galatasaray Kulübü’nden lisanslı binici İnci Aksoy’a merak ettiklerimi sordum.

* Sanat mı sizi doyuruyor da böyle fit kalabiliyorsunuz?

Yaşam biçimi olarak seçtiğim sanat ve sporla içiçe yaşamak ruhsal ve bedensel doyum sağlıyor. Sanat beynin Omega 3’ü. Sporla birlikte fit kalmamı sağlıyor. Ayrıca dengeli besleniyorum.

* Kaç kilosunuz? Boyunuz ne kadar?

Boyum 1.66. İdeal kilom 50-52 kilo arasıdır. 53 kiloya çıktığımda diyetisyenin kapısını çalarım. İki hamileliğimde de 9 kilo aldım. Her gün 2-3 saat yürüdüm, hamile jimnastiği yaptım.
Öğlen salata, akşamsa mutlaka baklagil yiyorum

* Yıllardır hep formunuzu korursunuz. Sizi hiç şişman görmedim. Bir günde neler yediğinizi anlatır mısınız? İnci Aksoy’un bir günlük mönüsü nasıldır?

Nasıl ince kalıyorsunuz diye sorulduğunda “Çalışıyorum” diyorum. İnce kalmak için de çaba göstermek lazım. Bütün gün oturup hareketsiz kalıp, su içsem yarıyor diye bir düşünce olmamalı. Genetik yapınız şişman olmadığı sürece zayıf kalmak kendi elinizde. Sabah uyanınca 2 bardak su içiyorum, tahıllardan veya yeşilliklerden oluşan kahvaltı ediyorum (mutlaka kahvaltı etmek şart). Öğlen tavuklu salata veya makarna, akşam da mutlaka baklagil ağırlıklı besleniyorum. İçki ve sigara kullanmıyorum.

* Anneniz, babanız ve kardeşleriniz de ince miydi? Kızınız da çok ince çünkü. İnceliğinizin bir nedeni de genetik olabilir...
Evet, genetik olarak ince yapılıyız. Kızım da, oğlum da ince yapılılar.

* Ne kadar spor yapıyorsunuz?

Eskiden her sabah Belgrad Ormanları’nda 7 kilometre koşar, öğleden sonra iki saat de at binerdim. Fakat şimdi çalışma hayatında vakit bulamadığım için her sabah Yeniköy-Tarabya arası hafta içi 1 saat, hafta sonları da 3’er saat yürüyorum. Yürürken de iPod‘uma yüklediğim Nil Gün’ün motivasyon CD’lerini dinliyorum. Ayrıca haftanın 2 günü ağırlık çalışıyorum. Yani pek mucize olmuyor ince kalmak...

Tatlıyı çok severim, mutlaka bitter çikolata yerim

* Formunu korumak isteyenlere önereceğiniz tek şey olsa bu ne olurdu? Benim sırrım şu dediğiniz bir uygulama var mı?

Mutlaka spor öneririm. Pozitif düşünceyi sağlamak için de sanatla ilgilenmelerini, müzik ve motivasyon CD’lerini dinlemelerini... Zira İtalya’da yapılan bir araştırmada sanat eserine bakmanın ağrı kesici etkisi yaptığı kanıtlanmış.

* Yemek yapar mısınız? Bize bir light tarif verir misiniz?

Yemekle aram iyi değildir. Zamanımı mutfakta geçirmek istemem. Sadece salata yapmak için mutfağa girerim. Ama tatlıyı çok severim. Mutlaka bitter çikolata yerim. Light bir tarif isterseniz, bir elmayı kabuklarıyla doğrayıp içine karanfil, bir tutam tarçın, bir avuç yaban mersini ve bir adet esmer küp şeker ilavesiyle 15 dakika suda haşlıyorum. İsteyen piştikten sonra dondurma ile yiyebilir.

* Şu anda süren sergide ressam Muzaffer Akyol son yılların trendy meyvesi narı resmetmiş bol bol. Sizce nardan sonra trendy olacak meyve-sebze hangisi? Veya sizin gözdeniz?

Nar çok sevdiğim bir meyvedir. Sabahları müsli, yoğurt, nar ve kivi karışımı yiyorum. Nardan sonra bol C vitamini içeren kivi diyebilirim.

İngilizler buz pateniyle form tutuyor

Mekan, bir zamanlar eğitim aldığım BBC Türkçe Servisi’nin tam karşısındaki Somerset House. Eğer Christmas civarı Londra’ya gidersem mutlaka buraya da uğrarım. Binanın girişindeki büyük alan buz pateni pisti haline getirilir. İngilizler müzik eşliğinde irili, ufaklı ailece kayarlar. Seyri pek hoştur. Buz pateni ne kadar kalori mi yaktırıyor? Saatte 400-500 kalori!

Soya proteiniyle açlık hissetmeden kilo verdim!

Kilo yönetimi üzerine araştırma sonuçları elime geçince kendi deneyimimi de sizinle paylaşmak istedim. Henüz Türkiye’de piyasaya sunulmamış, içinde soya proteini ve yulaf içeren, paketi sadece 45 kalorilik bir ürünle (Levitas) 3 kilo fazlalığımdan çok rahat kurtuldum. Ve ürüne aşık oldum! Her yere taşıdım; bütün yurt dışı konferanslar, gezilerde bavulumda paket paket bu üründen vardı. 1 hafta mı kalıyordum bir yerde? En az 3 akşam bu ürünü probiyotik yoğurt ve meyveyle karıştırarak yedim.



* Sadece yulaf ezmesine göre çok daha tok tutuyor. Gecenin ilerleyen saatlerinde “Ne yesem“ diye dört dönmüyorsunuz. Çünkü soya çok güçlü bir protein kaynağı ve protein tok tutuyor.

* Kırmızı eti fazla tüketmiyorum. Dünya Kanser Araştırma Vakfı’nın “Haftada 300 gramdan fazla kırmızı et tüketmeyin“ önerisine kulak veriyorum. Tavuğa da yan gözle baktığım için güçlü protein alabilmek için geriye kalan balık, yumurta, soya... Soya ete eşdeğer protein içeriyor.

* Ayrıca soya proteini eğer doymuş yağ ve kolesterol oranı düşük bir beslenmenin parçası olursa, toplam kolesterol ve LDL kolesterol seviyelerini de azaltıyor. Böylece kalp hastalığı riskini azaltmaya yardımcı. Ülkemizde her 4 erkekten birinin kalp krizi geçirdiğini düşünürseniz, soya protein olarak mutlaka etin yerini almalı.

* Bence soya proteinli, tok tutan ürünler aynen Avrupa ve Amerika’da olduğu gibi bizde de yakın gelecekte çok gözde olacak. O zaman yurt dışından ürün taşıma derdinden kurtuluruz.

Türkiye’de kilo yönetimi üzerine araştırma sonuçları açıklandı

Soya bileşenlerinde dünya lideri olan Solae, kısa süre önce 11 ülkede kilo yönetimine dair tüketici araştırma çalışması gerçekleştirdi.



1- Türkler için bir üründe aradıkları en önemli nitelik lezzet!
2- Türk beslenme uzmanları proteine çok önem veriyor ve zenginleştirilmiş “Günlük” gıdaları tercih ediyor.
Kilo yönetimi tüketici araştırma çalışması Kuzey Amerika, Güney Amerika, Avrupa ve Güney Afrika gibi seçilmiş ülkelerde 5300’ten fazla beslenme uzmanının görüşleri alınarak gerçekleştirilmiş.

Solae Avrupa Genel Müdürü Reinhart Schmitt’in görüşü...

* “Tüketiciler uygun yiyecek ve içecekler aracılığıyla kilolarını daha kolay yönetebilmenin yollarını arıyor. Verilerimiz bugünün tüketicisinin, proteinin açlıklarını düzenlemedeki önemli rolünü anladıklarını gösteriyor. Yüksek kaliteli bitki özlü bir protein olan soya proteini, gıda üreticilerinin bu büyüyen segmenti hedef alan lezzetli ve tatmin edici gıda ürünleri geliştirmesine yardımcı olabilir.”

* Tüm ülkelerde, kilo yöneticilerinin yüzde 78’i veya daha fazlası, proteini, enerji seviyelerini koruma ve açlığı kontrol etmede oldukça önemli olarak değerlendirdiler.

* Türkiye’deki kilo yöneticilerinin yüzde 91’i, yüksek proteinli gıdaların doyurucu olduğu, enerji seviyelerini koruduğu görüşüne katılıyor.

* Kilo yöneticileri, proteinin beslenmelerindeki rolüne büyük önem veriyor. Ancak, kilo yönetimi faydalarını eşsiz bir şekilde sağlamaya gelince, tek bir protein kaynağının ön plana çıkacağını düşünmüyorlar. Türkiye genelinde hayvansal ve bitkisel proteinleri dengeli olarak tüketmenin sağlıklı bir yaklaşım olduğu sonucu çıkıyor.

Yazının devamı...

Kış geldi, kilo aldım!

Bunu söyleyen çok kişi var çevremde... Ve haklılar! Soğukların başlaması, güneş ışınlarının azalmasıyla bir dönüşüm yaşıyoruz. Daha çok evde olmak, daha çok uyumak, daha çok yemek yemek istiyoruz. Kış uykusuna yatsak da, pırıl pırıl bir yaza uyansak! Belki de birkaç milyon yıl önce insanlar da bazı memeliler gibi kış uykusuna yatıyorlardı. Bu uzun uykuda kendilerine yetecek enerjiyi yağ olarak depolamaları gerekiyordu. Belki de kış aylarında taa genlerimizde saklı kodlar yüzünden daha çok yiyip, kıvrılıp uyumak istiyoruz. Şu bir gerçek ki çoğumuz kış başlar başlamaz normal kilomuzun 1-2 kilo üstüne çıkıveriyoruz. Bu durum da metropollerde çoğumuzun yaşadığı mevsimsel depresyonu daha da körüklüyor. Haydi biraz silkelenelim, hafifleyelim! Bu hafta size 4 çorba tarifi veriyorum. Hafta boyunca dönüşümlü olarak kullanabilirsiniz. Dördü de birbirinden lezzetli, seçimi siz yapın.

Kırmızı biber çorbası

Malzemeler:

* 15 taze kırmızı biber
* 1 iri kırmızı soğan
* 1 yemek kaşığı acı veya tatlı biber salçası
* Tuz hariç istediğiniz baharat
* Yarım demet maydonoz (veya su teresi)

Hazırlanışı:

Kırmızı biberler ve soğanı iri iri doğrayın. Büyük bir tencerede salça ve baharatı da ekleyerek üzerlerini geçecek suyla pişirin. Soğuduktan sonra blenderdan geçirin. İçine ince kıyılmış maydanozu ekleyin.

Kırmızıbiber

* Anavatanı Güney Amerika. İspanyol ve Portekizli kaşifler tarafından Avrupa’ya yayılmış.

* C ve A vitamini gibi önemli iki antioksidandan çok zengin. Yaşlanma ve kansere karşı koruyucu.

* B6 vitamini ve folik asitten zengin. Bu iki vitamin damarları daraltan homosistein düzeyini azaltmada etkili.

* Bol lif içeriyor; kabızlığı önlemede etkili.

* İçerdiği likopen sayesinde prostat kanserine karşı koruyucu olduğu düşünülüyor.

* Çevrenizde sigara içen biri varsa; yani pasif içiciyseniz veya siz içiyorsanız kırmızı biberi baş tacı edin.

* 1 orta boy kırmızı biber 37 kalori.

Lahana çorbası

Malzemeler:

* 1/3 lahana
* 2 kırmızı elma
* Taze zencefil (1 ceviz iriliğinde)
* Baharat
* 1 demet maydonoz
* Limon suyu (istediğiniz kadar)
* Üzerini geçecek su

Hazırlanışı:

Lahanayı 2 cm genişliğinde kıyın. Elmaları kalın rendeleyin. Zencefili ince rendeleyin. Tuz hariç istediğiniz baharatı ekleyin. Bu malzemeyi üzerini 2-3 parmak geçecek suyla kaynatın. Piştikten sonra içine ince kıyılmış maydanozu da ekleyin. Kasenize aldıktan sonra istediğiniz kadar limon suyu ekleyebilirsiniz.

Lahana

* Binlerce yıldır ekilen bir sebze.
* Çinliler Büyük Duvar’ın inşası sırasında çalışanlara lahana turşusu dağıtırlarmış.
* Kırmızı lahana ve Brüksel lahanası da aynı aileden.
* Astım, öksürük, soğuk algınlığı ve nezle gibi solunum yolları hastalıklarına birebir.
* İçerdiği iyot sayesinde tiroidin çalışmasına yardımcı oluyor.
* Kilo verme programlarının baş tacı. Bol lif içeriyor; bu da tokluk hissini artırıyor. 100 gramı 26 kalori.

Kereviz çorbası

Malzemeler:

* 4 kereviz
* 1 havuç
* 1 soğan
* 1 portakal
* Kereviz yaprakları
* 5 bardak su

Hazırlanışı:

* Tüm malzemeyi küp küp doğrayın, hep birlikte kaynatın. Blenderdan geçirin. Limon suyuyla servis edin.

* Ben çorbalarıma yağ koymuyorum. İsterseniz 1 yemek kaşığı zeytinyağı ekleyebilirsiniz.

KEREVİZ

* B ve C vitaminleri içeriyor.
* Demir, fosfor ve potasyum mineralleri de var.
* Diüretik etkisi var; iyi bir idrar söktürücü.
* Sinir toniği olarak kabul ediliyor.
* Gut ve romatizmaya iyi geliyor.
* Yapraklarında daha çok aroma var, atmayın, tuz kullanmak yerine yemeklerinizi kereviz yapraklarıyla tatlandırın.
* Kereviz tuzu yapmak için: Kereviz yapraklarını yıkayıp, kurutun. Deniz tuzuyla birlikte çekin. Makarna ve et üzerine çok iyi gidiyor.
* Çin tıbbında tansiyon düşürücü olarak kullanılıyor. Romalılar pek sever, hem sebze olark yemeğini yapar, hem de diğer yemeklerinin üzerine kullanırlarmış.
* 100 gramında 10 kalori var.

Balkabağı çorbası

Malzemeler:

* Yarım kg balkabağı
* 1 iri soğan
* 1 tatlı kaşığı domates veya biber salçası
* İstediğiniz baharat
* Balkabağı çekirdekleri veya çörek otu

Hazırlanışı:

Balkabağını parçalar halinde kesin. Soğanı iri doğrayın. Tüm malzemeyi üzerini 4 parmak geçecek suyla kaynatın. Üzerinde balkabağı çekirdekleri veya çörek otuyla servis yapın.

Balkabağı


* A vitamininin bitkisel şekli olan Beta karotenden zengin; özellikle göz sağlığı için önemli.
* Önemli oranda su içeriyor, vücudun su ihtiyacını karşılamaya yardımcı.
* Kabızlığı gidermede, hemeoroidi olanlarda yararlı oluyor.
* Çekirdekleri vitamin-mineral deposu...
* Cildi güzelleştiren yağlar,
E vitamini ve çinko minerali içeriyor.
* Çekirdekleri uykusuzluğa karşı da kullanılıyor.
* 100 gramında 33 kalori var.

Bu programa istediğiniz çorbayı yerleştirin



* 2 dilim ekmek
* 30 gram tuzsuz peynir
* 3 zeytin
* Domates-salatalık
ya da,
* 1 kutu Activia
* 1 elma rendesi
* 10 adet fındık
* Tarçın
ya da,
* 1 haşlanmış yumurta
* 1 avuç haşlanmış mantar
* 1 çay kaşığı zeytinyağı
Çırparak pişirebilirsiniz.
Haftada 2-3 kez yapılabilir.



1) Izgara tavuk / balık/et
Salata (1 tatlı kaşığı yağlı)
(Haftada 2 öğlen kırmızı et veya 3-4 köfte yenebilir.)
2) En az 2 kez fren
1 iri kase çorba

Salata

1 dilim ekmek

3) 5-7 yemek kaşığı sebze yemeği (sıcak veya soğuk)
1 kutu Activia sade
1 dilim ekmek

4) 4 yemek kaşığı baklagil yemeği
4 yemek kaşığı haşlanmış yasmin veya basmati pirinç
1 Activia sade veya salata
(Haftada 1-2 kez)



* 1 porsiyon taze meyve (Örneğin: 1 elma )
* Yarım paket Altınbaşak yulaflı bisküvi + 1 porsiyon taze meyve
* 1 porsiyon taze meyve+ 1 Activia sade



1) 1 kase çorba
Yağsız salata
2) 1 kase çoba
5 yemek kaşığı sebze yemeği veya haşlanmış sebze tabağı
3) Izgara balık / El ayası kadar tavuk ızgara
Yağsız salata
Ara (20.00-22.00)
* 1 porsiyon taze meyve
Yarım paket Altınbaşak yulaflı bisküvi

Yazının devamı...

Yeme biçiminizi değiştirin, hayatınız değişsin

Venedik’in dünyaca ünlü La Fenice Operası’nda huşu içinde La Traviata’yı izledim. İngiltere eski başbakanlarından (1990-97) John Major da oradaydı. Ardından dünyaca ünlü Cipriani’ye geçmek için otelin teknesinin bağlı olduğu yere gittim. O da ne? John Major ve eşi de bekliyorlar. Bir gün önce ben Murano’dayken onların da adada olduğunu öğrenmiş ama görememiştim. Onlar mı beni, ben mi onları takip ediyorum anlaşılamadı... Hoş bir sohbet başladı aramızda. La Traviata hakkında konuştuk biraz. Öğretmen eşi çok sıcak, alçakgönüllü ve konuşkan... La Traviata’yı 5’inci izleyişi olduğundan bahsetti. Ayrıca 40’ıncı evlilik yıldönümleri olduğunu öğrendim; 1970’den beri evlilermiş. Kutlamak için Venedik’i, operayı ve Cipriani Hotel’i seçmişler. Tesadüf; benim de otelde yemek için rezervasyonum vardı. Tekneyle hep birlikte otelin bulunduğu adaya geçtik. Onları kutladım ve otelin girişinde birlikte bir fotoğraf çektirdik.

Çılgın kalabalıktan uzaktaki yakın Murano adası

Eğer Venedik sizi yorarsa Murano’ya gidin. Çılgın kalabalıktan uzakta sakin bir gün geçirebilirsiniz. Murano Venedik açıklarında yer alan bir ada. Venedik’ten sürekli tekneler kalkıyor. 15-20 dakikada varıyorsunuz. Cam işçiliğiyle ünlü. 1291’de Venedik’teki bütün cam işçileri yangın tehlikesi nedeniyle Murano’ya taşınmak zorunda bırakılmışlar. Ve böylece ada cam işçiliğinin merkezi haline gelmiş. Bir dönem tüm Avrupa’nın ana cam üreticisi konumundaymış. Sonra avizeleriyle ünlenmiş.

Nerede kalabilirsiniz?

* Cipriani Otel ve restoran

Cipriani ikonik bir otel. Ama bence kalmak için tercih edilecek daha hoş yerler var artık. Otelin çok trendy Cip’s Club diye bir restoranı var. Venedik’e uzaktan bakarak, hoş bir akşam geçirmek istiyorsanız tercih edin.
* Hilton Molino Stucky

En iyi şehir manzarası Hilton Molino Stucky’nin 8’inci katındaki Sky Bar’da! Eski bir makarna fabrikası inanılmaz paralar harcanarak muhteşem bir otele dönüştürülmüş. Üstelik daha uygun fiyatlı.

* San Clementine Palace

Ben John Major’ın yerinde olsam San Clementine Palace’ı tercih ederdim yıldönümü kutlaması için... Otelin binası tüm adayı kaplıyor. Bir dönem sinir hastalıkları hastanesi olarak kulanılmış. Venedik’te bu kadar geniş koridorları olan bir otel bulamazsınız. Sessizlikten hoşlananlar için birebir. Tam bir balayı yeri. Gidin Venedik’te eğlenin, tüm gün gezin, sonra 5-6 dakika içinde tekneyle adanıza, odanıza geçin...

* Le Bistrot de Venise

Her Venedik’e gidişimde mutlaka yemek yediğim bir yer burası. Eski Venedik mönüsünü deneyin... Ortam bir tiyatro dekoru gibi. Kırmızı kadifeler, duvarlarda Venedik maskları, mumlar, avizeler... Özel bir akşam yemeği için ideal.
Adres: Calle dei Fabbri, San Marco,4685
Tel: +39 0415236651

Küllerinden yeniden doğuyor



La Fenice dünyanın en önemli, prestijli operalarından biri. İlk faaliyete geçtiği 1792’den beri iki önemli yangın geçirmiş. Bu yangınlarda kül olup, tekrar eski görkemiyle inşa edilmiş. 1996’daki büyük yangından sonra opera ancak 2003’te tekrar faaliyete geçebildi. Yani benim gittiğim La Fenice eski şekli korunarak tıpatıp yapılmış yeni Fenice aslında... Burada bir operaya yer bulmak inanılmaz zor. La Traviata’ya aylar öncesinden yer ayırtarak gidebildim. Salondaki en genç 2-3 kişiden biriydim. Yaş ortalaması 70 civarıydı. Klasik parfüm kokuları, yapılı saçlar, inciler, kibarlık, zarafet... Opera binası dıştan sade ama içi muhteşem. Altın varaklar, tavan süslemeleri, büyüleyici freskler, zarif balkonlar... “Opera binası işte böyle olur“ dedirtiyor. Ünlü besteci Verdi, La Traviata (Yolunu Kaybetmiş Kadın) adlı operasını ilk kez 1853’te burada sergilemiş. Dünyanın en ünlü sanatçılarının sesi çınlamış burada... Yunanlı Maria Callas’tan İngilizlerin geçenlerde vefat eden ünlü divası Joan Sutherland’e, bizden Leyla Gencer’e kadar.

Kadıköy Süreyya Operası’nda La Traviata

Venedik’ten 1 hafta sonra La Traviata’yı bir de bizim operamızda izledim. Kadıköy Süreyya Operası operaseverler için bir vaha. Ana karakter Violetta rolündeki Evren Ekşi’ye, sesine hayran kaldım. Avrupa yakasında yaşasanız bile, Kadıköy Süreyya Operası’na gitmekten üşenmeyin derim. Size tüm zorluklarına rağmen bir metropolde yaşamaya değdiğini kanıtlıyor.

Lady Diana’nın psikoterapisti



Susie Orbach’ın elimdeki kitabının adı bu... Orbach bir psikoterapist. Ünlü danışanları var. Zamanında paparazziler Lady Diana’yı gözyaşları içinde onun evinden çıkarken görüntülemişlerdi. “Bu kitap sayesinde size acı veren yeme biçiminden, sizi sakinleştirecek, besleyecek yeme şekline geçebilirsiniz“ diyor önsözünde...

İşte birkaç alıntı:

* Çok az yerseniz metabolizmanız yavaşlar. Vücudunuz sizin için doğru olan şekle gelebilmek için açlık yaratacaktır.
* Çok yerseniz metabolizmanız yavaşlar. Fazla yiyeceği hazmedemez.
* Sizin için doğru olan miktarı yiyin, işte o zaman metabolizma etkili olacaktır.
Bu şekilde yerseniz...
* Diyetlere son verirsiniz.
* Atıştırmalar biter.
* Yediklerinizi kontrol etmezsiniz.
* Gerçekten yemek isteyip yiyemediklerinizi yemeye başlarsınız.
Orbach’tan ipuçları...
* Acıkınca yiyin.
* Vücudunuzun istediği yiyeceği yiyin.
* Tok hissettiğiniz anda yemeyi bırakın.

Yazının devamı...

Bayram kilolarından kurtulun

Bayram bitti, ama tatil hâlâ devam ediyor. Böyle uzun tatillerde çoğu kişi 2-3 kilo fazlalıkla döner. Bu artışı 1-1,5 kiloda tutanlara ‘aferin’ diyorum. 2-3 kiloyu vermek için daha fazla çaba gerekiyor tabii ki ve iş zorlaşıyor. Ama korkmayın! Bu hafta size bayram kilolarınızı kaşla-göz arasında yok edeceğiniz bir program veriyorum.

KIRMIZI BİBER ÇORBASI

Malzeme:

* 15 adet taze kırmızı biber
* 1 iri kırmızı soğan
* 1 yemek kaşığı acı veya tatlı biber salçası
* Tuz hariç istediğiniz baharat
* 1/2 demet maydonoz (veya su teresi)

Hazırlanışı:

* Kırmızı biberler ve soğanı iri iri doğrayın.
* Büyük bir tencerede salça ve baharatı da ekleyerek üzerlerini azıcık geçecek suyla pişirin.
* Soğuduktan sonra blenderdan geçirin.
* İçine ince kıyılmış maydanozu ekleyin.

Bayramda bol bol et mi yediniz?

Çok et, az sebze yemek kabızlığı da beraberinde getiriyor. Uzun uçak yolculukları da bağırsak düzenini bozuyor. Tatilden döner dönmez doğru alışverişe çıkın ve dolabınızı bol bol yeşillik, sebze ve meyveyle doldurun. Kabızlığa en iyi gelecek ve hemen herkesin sevdiği sebze ıspanak. Kilo verme programlarında da çok yararlandığım bir sebzedir.

İşte size zevkle yenilecek 3 ıspanak tarifi

1) Çiğ olarak. İnce doğrayın. Limon- zeytinyağı ve küp doğranmış domateslerle salatasını yapın.

2) 2 soğanı küçük doğrayıp 1-2 yemek kaşığı zeytinyağında çevirin. Üzerine kıyılmış ıspanakları ekleyin. Hiç su eklemeden tavada çevirerek kavurmasını yapın.

3) Annelerimizin çok sık yaptığı pirinçli ıspanak. Ispanağı bir kapalı avuç yasmin pirinç, 1 yemek kaşığı zeytinyağıyla üzerini geçecek kadar su ekleyip pişirin.

Dr. Hanım quinoa nerede bulunur?

Quinoa adlı etinkine eş protein içeren tahılı yazdıktan sonra çok mail geldi. Kolesterolü yüksek olanların veya çok et yemek istemeyenlerin severek yiyebilecekleri bir tahıl bu. Nerede bulabileceğinizi soruyorsunuz. Ülkemizde bulmanız zor! Satılan bir yer varsa bana bildirsinler lütfen, sizinle paylaşayım. Yurt dışına çıkışlarımda alıp getiriyorum. Bazı kişiler satılmıyorsa niye yazdığımı sordular. Yurt dışını, yenilikleri, dünyada konuşulanları yakından izliyorum. Okuyucularımızın bunlardan haberdar olmasını istiyorum.
Arz-taleple geliyor Türkiye’ye bazı ürünler. Quinoa soruldukça, birileri de getirmeyi düşünecektir. Geçmiş bayramınız kutlu olsun!

İşte kilolarınızı hemen atabileceğiniz bir program



* 1 kutu Activia
1 elma rendesi
10 adet fındık
Tarçın

* 1 haşlanmış yumurta
30 gram peynir
3 zeytin
Domates-salatalık
1 dilim ekmek
Haftada 2-3 kez yapılabilir.

* 2 dilim ekmek
30 gram peynir
3 zeytin
Domates-salatalık



* Izgara et/tavuk/balık
Salata (1 tatlı kaşığı yağlı)
* En az 2 kez fren
1 kase kırmızı biber çorbası
Salata
1 adet haşlanmış yumurta (haftada 3-4 yumurta yenebilir)
* 5-7 yemek kaşığı sebze yemeği (sıcak veya soğuk)

1 kutu Activia sade
1 dilim ekmek (eğer isterseniz)



* 1 porsiyon taze meyve (Örneğin: 1 elma )
* 1/2 paket Altınbaşak yulaflı diyet bisküvi
* 1 kase kırmızı biber çorbası



* 1 kase kırmızı biber çorbası
1 dilim ekmek
Yağsız salata

* 1 kase kırmızı biber çorbası

5 yemek kaşığı sebze yemeği veya haşlanmış-ızgara sebze tabağı
1 dilim ekmek

* Izgara balık
Salata

(20.00-22.00)
* 1 porsiyon taze meyve

Kabızlığa birebir: Kuru erik

Ülkemizde semt marketlerinde Avrupa’da kolaylıkla bulunan ‘prune’ diye satılan yumuşak iri, çekirdeksiz siyah erikleri bulamıyorum. Bizdekiler sert, çekirdekli. İstediğim gibisini bulmak için Mısır Çarşısı veya özel kuruyemişçilere gitmek gerekiyor. Ama buna da metropollerde yoğun çalışan bizim gibi kişilerin vakti olmuyor. Bu erikler kabızlığın en iyi çözümü. Bir kavanoza su doldurun ve içine bu erikleri koyup buzdolabında saklayın. Sabahları bu suyun içinden çıkarıp aç karnına veya kahvaltıdan sonra 3-4 adet yiyin. Üzerine 1-2 bardak doğal mineralden zengin su için.

Yazının devamı...

Su diyet anahtarı

7’nci Uluslarası Su Konferansı ve Ödül Töreni için İskoçya’da Gleneagles’daydım. Dünyanın her tarafından gelen üreticiler, bilim adamları, doktorlar bu konferansta buluşmuşlardı ve suyun geleceği, insan sağlığı üzerindeki faydaları, obeziteyle savaştaki önemi tartışıldı. Konferans ve yarışmaya Türkiye’den sadece Saka Su katılmıştı. Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi (EFSA) suyu sağlık için zorunlu bir makro besin olarak ilan etti. Ayrıca ne kadar su tüketelim tartışmasına da nokta koydu.
* 2 litre kadınlar
* 2,5 litre erkekler
İngilizlerin yaptığı bir çalışma çok dikkatimi çekti. Doğal Sıvı Alımı Komisyonu kurmuşlar. Bu komisyon özellikle hızla artan şişmanlıkla savaşta suyun çok önemli olduğunu vurguluyor. Sloganları ise “Daha Fazla Su İçmelisiniz!“

Aşırı kalorili içecekler tüketmenin yerine su koyun!

* “Ne yiyeceğimiz konusunda çok kampanya var ama ne içeceğimiz konusunda yok!” diyorsunuz?
Kesinlikle... Sağlıklı sıvı alımı konusunda büyük kampanyalar yapılmalı, toplumlar bilinçlendirilmeli diye düşünüyoruz. Bu yüzden bir yıl önce Doğal Sıvı Alımı Komisyonu’nu kurduk.

* “2050’de İngiltere’nin yarısı şişman olacak” dediniz. Bu gerçekten ürkütücü bir rakam.
2009’da yüzde 25 erişkin, yüzde 16 çocuk şişmandı İngiltere’de. 2050’de bu rakamların yüzde 55 şişman erişkin, yüzde 25 şişman çocuk şeklinde olacağını öngörülüyor. İnsanlar farkında olmadan aşırı kalorili içecekler tüketiyor. Biz bunların yerine suyu koyun diyoruz. Rakam ortada: Günde 120 kalori fazla almak 10 yılda 50 kiloluk bir artışa yol açıyor. İnsanların beşte biri her gün sadece ekstra 500 kaloriyi su dışındaki içeceklerden alıyor.

* Yani su diyet anahtarı olabilir diyorsunuz.
Kesinlikle! Kalorisi 0. Doğal. Ucuz.
Çocuğunuzun ne kadar su içtiğini mutlaka kontrol edin

* Ya çocuklar? Çocuklar suyu pek sevmez genelde...

Çocuğunuzun ne kadar su içtiğini kontrol edin. Pet şişe kolay bir yöntem. Okula giderken beslenme çantasına su da koyun. Evde de çalışma masasına...

* Türkiye’de genelde yumuşak, mineralden fakir su tercih ediliyor. Danışanlarıma doğal mineralden zengin, kalsiyumu yüksek, pH’ı yüksek suları kullanmalarını öneriyorum. Su bir makrobesin çünkü... Yani suyla da besleniyoruz.
Doğru! Özellikle çocuklarda doğru sıvı alımı konusunda eğitim, su içmeye teşvik kilo kontrolü konusunda çok büyük faydalar sağlıyor. Bir araştırmaya göre çocuklar günde 1 bardak su içerse obezite oranı yüzde 31 düşüyor.

* Siz de benim gibi şekerli içeceklerin dünyadaki şimanlık salgınında çok büyük rolü olduğunu düşünüyor musunuz?

Su açlık dıuygunuzu bastırmanıza yardımcı olabilir. Şekerli içecekler artık herkesin bildiği gibi vücutta aşırı insülin salınımına yol açıyor. İnsülin salgılandıkça da daha çok acıkıyorsunuz. Daha fazla yemeye meyilli oluyorsunuz. Sonuç: Fazla kilolar!

Dr. Emma Derbyshire Beslenme Biyokimyası mezunu. Beslenme, Fiziksel Aktivite ve Gastroenteroloji doktorası yapmış. Manchester Üniversitesi’nde öğretim görevlisi ve araştırmacı. 30’dan fazla makalesi, iki kitabı var. Doğal Sıvı Alımı Komisyonu üyesi.

Tanrıların oyun alanı: Gleneagles

İskoçya’dayız. Edingburgh’dan arabayla 45 dakikada adeta bir tablonun içinden geçtiğinizi sanarak Gleneagles’a varıyorsunuz. Muhteşem bir doğanın içinde yer alıyor otel. Sonbaharın tüm renkleri sessizliğin sesiyle, bir senfoniyle karşılıyor sizi... 7 Haziran 1924’deki açılışında basın “Tanrıların Oyun Alanı“ diye tanımlamış Glenaeagles’ı... Açılış balosu müziği, BBC aracılığıyla ve ilk kez İngiltere’ye yayınlanmış. 1920-30’larda ise İngiliz sosyetesi ve Amerikalıların gözdesiymiş. 2. Dünya Savaşı’nda askeri hastane olarak kullanılmış. Savaştan sonra tekrar otel olmuş. 2005’te G8 toplantısı burada yapılmış.
Aldığı ödüllerden bazıları mı? En İyi Avrupa Resort’u (Conde Nast Traveler), En İyi Golf Resort’u (Conde Nast traveler), Dünyadaki En Lüks Hotel (Sunday Herald gazetesi okurları)...

Yazının devamı...

Gıda arkeoloğundan özel tarifler...

Unilever Food Solutions yiyecek hazırlama konusunda profesyonellerin çözüm ortağı. Sektörün gelişmesi için çok takdir ettiğim çalışmaları var. Örneğin; Anadolu yakasında Bostancı’da Cheff Inn diye bir merkezleri var. Sık sık burada gastronomiyle ilgili toplantılar düzenliyor, çok başarılı bulduğum eğitimler veriyorlar. Geçen hafta ünlü İngiliz Şef Alan Coxon’ı getirdiler. Gıda Arkeoloğu Alan Coxon, Cheff Inn’de toplanan İstanbul’un ünlü aşçılarına çok özel tarifler verdi. Ben de oradaydım.

* Türk yemeklerini nasıl buldunuz? Neleri denediniz?

Neyi denemedim ki! (gülüyor)

* Peki Türk mutfağından örnekler de kullanacak mısınız şimdi?

Birkaç fikrim var. Ama bunun için yeni kitabımı beklemelisiniz.

* Gıda arkeoloğu unvanını nasıl aldınız? İlk kez duyduğum bir terim bu...

Bu sözü ben yaratmadım. Bana yakıştırıldı, benim için yaratıldı. Hızlı ve kolay bir yaşam şekli bombardımanıyla karşı karşıyayız. Ağızlarından içeriye ne giriyor, kimse umursamıyor. Oysa her yiyeceğin bir öyküsü var. İnsanlar ne yediğini bilsin, düşünsün, tarihini bilsin istedim. Bu konuda araştırmalar yaptım. İnsanlar yiyecek hakkında heyecanlansın istiyorum...

* Sirke demeye dilim varmıyor, adeta bir iksir bu, tadı enfes, kokusu baştan çıkarıcı... İnsan akşamları viski niyetine yudumlayabilir bunu... (Kahkaha atıyor) Şu ünlü sirkeniz Ale-gar nasıl doğdu?

10-11’inci yüzyılda İngiltere’de doğdu! Su kirliydi, kaynattılar. Tadını beğenmediler, içine yapraklar atarak içimini hoş hale getirdiler. 14’üncü yüzyılday ise neyin iyi tat verdiğini buldular! Malt! Suyun içine atıp kaynattılar. İçine bal ve maya kattılar. Ale yaptıklarının farkında değillerdi. 15’inci yüzyılda light bira elde ettiler. Zamanla bu evlerde üretildi, bir endüstri haline geldi. İçmedikleri ekşidi ve sirke oldu. 1’inci Elizabeth sabah uyandığında 2 ölçek ale içermiş.

* Nasıl geliştirdiniz bu sosu?

10 yılımı aldı. Çok araştırdım, denemeler yaptım. Ale-gar soya sosu veya balsamik sirke yerine kullanılabiliyor.

(Alan Coxon’ın tarihi soslarından edinmek için internet üzerinde sipariş verebiliyorsunuz.)

Alan Coxon kimdir?

Alan Coxon bir gıda arkeoloğu. Sofralara Roma imparatorlarının, Ortaçağ şövalyelerinin, Eski Yunan tapınaklarının yediği yiyecekleri taşıyor. Unvanını hakkıyla almış belli. Mutfakta kullandığı malzemelerin kökenine dair yaptığı araştırmalar yapıyor. Tarihi yiyecekler üretmiş. Kariyer hayatı boyunca birbirinden renkli projelere imza atmış. Programlarında kraliyet ailesi üyelerinden spor efsanelerine kadar pek çok ünlüyü ağırlamış. BBC’de çok seyredilen programları var. Yapılan anketlere göre dünyanın en sevilen
10 şef-sunucusundan biri. Tüm çok başarılı insanlar gibi işine tutkuyla bağlı, eğlenerek çalışıyor.

Alan Coxon’dan inciler...

* İrlandalılar günde 5-6 kilo patates tüketirdi. Peru’da yüzyıllar önce her yıl bir bakire kız kurban edilir, kanı ürün bol olsun diye patates tarlasına dökülürdü.
* Baharat şefin işi. Üreticilerin işi değil! Paket yiyeceklerde o kadar çok tuz var ki şefin kendi tuz oranını ayarlaması zorlaşıyor.
* Eski Romalılar yolların kenarlarına sarımsak ekermiş. İlerlerken yemek için... Ayakkabılarının içine de koyarlar, bunun kendilerine güç vereceğini düşünürlermiş.
* Mısırlılarda sarımsak baştacıydı. Piramitleri inşa eden işçiler günlük sarımsakları gelmeyince 1 gün işi bırakmışlar. Çünkü o gün yeterince güçlü olamayacaklarını düşünmüşler.
* Şu anda İngiltere’de moda olan: Moleküler gastronomi.
(Bilim adamları ve yiyecek profesyonellerinin birlikte çalışarak pişirme sırasındaki gelişmeleri inceledikleri yöntem. Örneğin; bir yumurtanın değişik pişme derecelerinde nasıl etkilediğini araştırmak gibi.)
* Mısırlılar mumyalama işinde mumyayı korumak için bol kimyon kullanırlardı.
* İlk yapılan Viagra ne bilin bakalım? Şeker!
* Aztekler günde 50 fincan çikolata içerdi. Buna acı su diyorlardı. İçine chili biber de ekliyorlardı.
* İngilizlerin ünlü zencefilli kurabiyelerini Kraliçe 1’inci Elizabeth ve şefleri yaratmıştı. Amaç kraliçenin konuklarını eğlendirmekti.
* Çiftlik somonu deniz somonuna göre daha yağlıdır. Yeri dar olduğu için hareketsizdir, eti daha yağlı, yumuşaktır. Vahşi somon daha diri kaslıdır, denizde rahatça yüzdüğü, savaştığı için... Okyanusta bir atlettir o. Dokunduğunda sertliğini hissedersiniz.
* Aztekler avokadoya meyveleri testise benzediği için testis ağacı derlermiş.
* Avokadonun çekirdeğini hazırladığınız avokado dibine koyun. Kararmasını engeller. Limonunuz yoksa bunu deneyebilirsiniz.
* Deniz ve kara ürünlerinin bir arada kullanıldığı tariflere Surf&Turf denir. Örneğin; bonfileyle deniz tarağını bir arada sunmak gibi... Bu tarif MS 33 yılında İmparator Tiberius zamanından kalmadır.
* Eti çevirmek için çatal kullanmayın. Etin suyu akar. Halbuki etin suyunu korursanız daha lezzetli olur. Eti delmeyin.
* Tonu çok pişirmeyin. İçi kırmızı olmalı. Et gibi çıkar.
* Romalılar soğanı aynı elma gibi ısırarak yerlerdi.
* Eski Mısırlılar mumyaların gözünü çıkarır, bunların yerine arpacık soğanı yerleştirirlerdi. Nedeni şuydu, soğan birçok katmandan oluşuyor. Adı İngilizce onion. Onion İnglizce’deki sözcüğünden ‘birleşim katmanların birleşimi’nden geliyor. Ölüm ve yaşamın bir arada olması, katmanların iç içe geçmesi...

Sen İngilizsin, aşçı olma polis ol!

Monako’da çalışırken birçok yaşını başını almış Fransız aşçının arasındaki tek İngilizdim. Üstelik 18 yaşındaydım. O zamanlar Fransızlarla İngilizler birbirlerinden pek hoşlanmıyordu. Mutfakta en kötü işleri hep bana veriyorlardı. Demet demet chili biberini ince doğramak gibi! Tuvalete gidip döndüğümde herkes gülerek dalga geçerdi benimle ve sorarlardı: “Yanıyor mu hâlâ?”
Yaşlı Fransız şefimizden herkes çekinirdi. Mutfağın kralıydı.
O yürürken herkes iki yana açılırdı. Bir gün uzun şapkası ve sarkık bıyıklarıyla mutfakta ilerlediğini gördüm. Yürüdü, herkes açıldı, geldi, önümde durdu ve
aramızda şöyle bir konuşma geçti:
- “İngiliz, benim alanımda senin işin ne?”
- “Sizin alanınız mı şefim?”
- “En iyi aşçılar Fransızlardan çıkar!”
- “Peki... Ben ne olayım o zaman?”
- “Sen İngilizsin. İngilizlerden iyi polis olur. Polis ol!”

Prenses Stephanie’ye aşık oldum!

Krallardan, ünlülere birçok kişiye servis yapmış Alan Coxon. Michael Jackson, Grace Kelly, Prens Charles, Frank Sinatra, İngiltere eski başbakanlarından John Major servis yaptığı ünlülerden bazıları...
“Monako’da çalışırken Prenses Stephaniye aşık olmuştum. Ben ondan birkaç yaş büyüğüm. (Prenses şu anda 45 yaşında)... 18 yaşındaydım. Yolda yürüyordum. Bisikletiyle kaldırıma çarpıp düşen birini gördüm. Yardımına koştum, yerden kaldırdım: Prenses Stephanie’ydi! O zamanlar çok güzeldi! O anda vuruldum!
Aynı gece çalıştığım Lowes Hotel’de bir resepsiyon vardı. Ben de bir köşede et kesiyordum. Tüm aile gelmişlerdi. Prenses beni hemen tanıdı, babasına eğilip bir şeyler fısıldadı. Prens Rainier bana bakıp şefkatle gülümsedi, başını salladı. “
“Michael Jackson içimi burkmuştur. Genellikle Disney’e gider, etrafındaki body guard ordusuyla kimsenin kendini göremeyeceği bir yere çekilir, oradan etrafı, kalabalıkları seyrederdi. Hayatın içinde olmak istiyordu aslında ama bu mümkün değildi. O da böyle bir yöntem bulmuştu. Hayatın içinde olanları onların arasına saklanarak izliyordu. Çoğunlukla salata yerdi.”

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.