Şampiy10
Magazin
Gündem

Annenin çocuğa verebileceği en büyük hediye: ana sütü!

‘Anne sütünü bir ilaç şirketi üretebilseydi, mucize ilaç olarak piyasaya sürebilirdi!’ Sadece bu cümle bile anne sütünün değerini anlatmaya yetiyor! Şu ana sütü nelere kadir, görelim.

Anne sütünün faydaları:

- Yeni doğan bebek için en ideal besin.

- Anne sütü tek başına ilk 4-6 ayda D vitamini dışında bebeğin tüm besin ihtiyacını karşılıyor. ( Düşünün hangi sıvı var ki tamamiyle doğal, tüm ihtiyacımızı böyle karşılasın?)

- İnek sütü ve hazır mamalara göre sindirimi çok daha kolay. Çünkü anne sütü bebekte olmayan sindirime yardımcı enzimler içeriyor. ( lipaz-amilaz)

- Bebeğin büyüme ve gelişmesi için gerekli minerallerin emilimini kolaylaştırıyor.

- Anne sütünde bebeğin büyümesi için çok önemli olan madde olan linoleik asit inek sütünden 8 kat fazla.

- Anne sütüyle beslenen çocuklarda süt alerjisi görülmez. Çünkü inek sütünde bulunan alerji yapıcı proteinler anne sütünde yoktur.

- Anne sütüyle beslenen bebeklerde pişik daha az görülüyor.

- Erken doğum yapan annenin sütü zamanında doğum yapan anneden farklı; daha fazla tuz ve protein içeriyor. Bu bileşim erken doğan bebeğin ihtiyacına yanıt veriyor.

- Her zaman hazırdır, temizdir. Hazırlamanız, ıstmanız, soğutmanız gerekmiyor.

- Protein ve mineral miktarı inek sütüne göre daha az.Bu bebekte böbreğin de yükünü hafifletiyor.

- Süt veren kadın vermeyene göre ilk yıl 2-2,5 kilo daha fazla verebiliyor.

- Süt vermek yumurtalık ve meme kanseri riskini azaltıyor.

- Süt vermek doğal bir yöntemdir ve bilimin şimdiye kadar henüz keşfedemediği perk çok avantajı olabilir.

Anne sütü ne kadar süreyle verilmeli?

Anne mümkün olduğu kadar ya da istediği kadar uzun süre bebeği emzirmeli.

Ancak anne sütü 6 ayda doğum ağırlığının iki katına erişen bebeğe yetmemeye başlıyor. Genelde anne ancak 6. aya kadar bebeğin normal büyüme ve gelişmesini sağlayacak kadar süt verebilir. 6. aya kadar bebeğinizi tek besini anne sütü olmalı.

Yazının devamı...

Zeytinyağı süperstar!

Ümmühan Tibet, Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi Yönetim Kurulu Başkanı. 1975’ te Ege Üniversitesi Kimya Mühendisliği Fakültesi’nden mezun olmuş. O zamandan beri de tam 40 yıldır zeytinyağını inceliyor. Konuya her yönüyle hakim bir zeytinyağı aşığıyla konuştum...

Niçin zeytinyağı? Zeytinyağının diğer yağlara üstünlüğü ne?

Zeytinyağı, meyve yağıdır. Zeytin meyvesinden hiçbir kimyasal kullanmadan, sadece, kırma, yoğurma ve santrifüjleme gibi fiziksel yöntemler kullanılarak elde edilen ve bu haliyle tüketilebilen tek bitkisel yağdır. Yani zeytinyağı, meyve suyudur, meyveden sıkıldığı gibi tüketilebilen tek bitkisel yağ olduğu için; zeytinyağının lezzeti ve nefaseti, doğallığında saklıdır. Bu nedenle zeytin meyvesinin içerdiği birçok faydalı minör bileşenleri bünyesinde barındırır. Zeytinyağının dışındaki diğer yağların tamamına yakını ise tohum yağları... Tohumdan yağın ayrılması sırasında bir kimyasal çözgen kullanılır ve bu halde gıda olarak tüketilemezler, rafine edilmeleri gerekir.

Zeytinyağını diğer bitkisel yağlardan ayıran başka bir özelliği ise son derece dengeli, dayanıklı ve doymuş, tekli doymamış ve çoklu doymamış yağ asitlerini tam da vücudumuzun istediği oranlarda içermesidir. Bu nedenle zeytinyağı çok dayanıklıdır.

Ucuz zeytinyağı alayım derken bitkisel yağ alıyor olabilirsiniz!

Zeytinyağı satın alırken nelere dikkat etmeliyiz?

Zeytinyağını da diğer gıdalarda olduğu gibi mutlaka Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’ ndan izinli, kontrolleri yapılmış ambalajlı ve markalı ürünleri tercih ederek satın almalıyız. Asla “köylüden”, “saf zeytinyağı”, “has zeytinyağı” gibi safsatalara inanmamalıyız. Çünkü zeytinden elde edilen her yağ yemeklik özelliğinde olmayabilir. Naturel sızma zeytinyağı kalitesinde olması için, kimyasal, fiziksel ve duyusal özelliklerinin standartlarımıza uygun olduğunun kontrol edilmesi gerekir. Beyaz tenekede, plastik şişede, yollarda, hijyenik olmayan kontrolsüz koşullarda üretilen zeytinyağını satın almayınız. Unutmayınız ucuz zeytinyağı almak isterken pahalı bitkisel yağ alıyor olabilirsiniz!

Yazının devamı...

Yağ acaba bizi daha akıllı mı yapıyor?

Prof. David Bainbridge dünyanın en saygın üniversitelerinden birinde öğretim görevlisi; Cambridge Üniversitesi veterinerlik bölümünde anatomi uzmanı. Prof. Bainbridge’in yeni kitabının adı “Curvology” yani “Kıvrım Bilimi”. Kitap İngiltere’de tartışma yarattı. Ona göre: Kalçalı, butlu annelerin sütüyle beslenmiş çocuklar diğerlerine göre daha zeki oluyor.

Prof. David Bainbridge bir veteriner cerrah olarak hayvanları iyileştirirken hayvan davranışlarını incelemeye başlıyor. Sonra da evrimsel biyolojiyle ilgileniyor.

Kitap ilginç tezlerle dolu. Ana tezi şu:

“İnsan dişisini diğer hayvanlardan ayıran önemli bir nokta da aşırı kıvrımlı oluşu. Kadınların vücudu olması gerekenden daha kadınsı! İnsanoğlu’nun vücudunda diğer hayvanlarla karşılaştırıldığında bazı radikal değişiklikler var. Bunlar kalçalar, memeler, yağ... Bu kitap kadın vücudu hakkında; biyolojisi, sahip olduğu akıl ve onu çevreleyen kültür hakında...” diyor.

Kitabı yazmaktaki amacı tek kıvrımlı hatlara sahip dişinin sadece insanlarda bulunmasıymış. Prof. Bainbridge kadınlar neden vücutları hakkında düşünüp duruyorlar, bunu da araştırıyor. “Kadınların yaşamının merkezinde görüntüleri var” diyor.

Bazı ilginç araştırmalara değiniyor: Örneğin; Mayo bikini denemesi istenen kadınlar daha az yemeye başlamışlar ve matematik testlerinde örgü kazak denemesi istenen kadınlara göre daha az başarılı olmuşlar.

KALÇALIYSAN ZEKİ ÇOCUĞUN OLACAK

Prof. Bainbridge diyor ki: “Kadınların karın ve kalça bölgesindeki yağ dokusu özellikle bazı yağ moleküllerinden zengin ve bu tip yağ insan beyninin gelişimi ve idamesi için gerekli, önemli... Bebeğin anne sütüyle aldığı yağların çoğu annenin kalçasında ve baldırlarında depoladığı yağlardan geliyor.” Bu teze göre şunu çıkartabiliriz: Geniş kalçalı ve dolgun bacaklı kadınlarda bu yağlar daha fazla ve çocukları da daha zeki olacaktır!

Eşittir: Kalçalıysan zeki çocuğun olacak!

YAĞ DOKUSU AŞIRI AZALIRSA SORUN ÇIKAR

Çok sıkı diyet yapanlarda yağ dokusunun aşırı azalmasına bağlı adet düzensizliği veya adet görememe sorunu olabiliyor. O yüzden aşırı sıkı, hiç yağ içermeyen diyetlere girip hormon dengenizi bozmayın.

Prof. Bainbridge kadınların sürekli bir yarış ve karşılaştırma içinde olduklarından bahsediyor. Modern kadını tehdit eden yeme bozukluklarına da bu diğer kadınlarla sürekli yarışın temel oluşturduğundan bahsediyor. Hak verdiğim yanlar var. Ama bir konunun bilimsel kabul edilebilmesi için kanıta dayalı olması gerekiyor. Kitabı hakkındaki genel görüş şu; şimdilik söyledikleri sadece gözlem ve tezlere dayanıyor.

YOĞURT DUŞ JELİNE KADAR GİRMİŞ!

Avrupa ve Amerika’da bizim yüzlerce yıllık yoğurdumuz uzun süredir ne yazık ki Yunan yoğurdu adıyla çatır çatır satılıyor. Bizim kıvamlı yoğurdumuzu ‘Greek Yoghurt’ paketleriyle görünce her seferinde içim kan ağlıyor! Gemi kaçtı! Artık bunun dönüşü yok gibi görünüyor, kaptırmış durumdayız.

Fransa’da yeni bir duş jelinin adı bile ‘Yunan Yoğurdu’. Badem aromalı bu jelin kremsi formülünü yoğurtla zenginleştirmişler. Anneannelerimiz yanıklarımıza yoğurt sürerlerdi, annelerimiz yüzlerine yoğurt ve balla maske yapardı. Avrupalı yeni keşfetti yoğurdu, görünen o ki yoğurdu her yere sokacaklar.

ET, SÜT ÜRETİMİ VE KÜRESEL ISINMA

İngiliz think-tank kuruluşu Chatham House, batı tipi beslenmeyi değiştirebilecek açıklamalarda bulundu. “Et ve süt ürünleri tüketimi önümüzdeki 40 yıl içinde büyüyecek gibi görünüyor. Oysa çok tehlikeli küresel ısınmanın önüne geçebilmemiz için tüketimi düşürmemiz gerek” diyorlar. Tüm bunlar araştırmalarla ortaya konan verilerden yola çıkarak açıklanıyor. Buraya kadar tamam. Ancak hem et, hem süt ürünlerinin besin değeri çok yüksek. Artı keyif alıyoruz. Öyle bitkisel proteinler geliştirilmeli ki, hem aynı besin değerini alabilelim, hem de keyifli yiyebilelim. Asıl yapılması gereken doğayı kirletmeden üretim yapmabilmenin yolarını bulmak gibi görünüyor.

KAHVE İÇİNCE UYKUNUZ KAÇIYORSA...

Kanada’da bir firma uyumanıza yardımcı olacak bir kahve çıkarmış. Kahvenin adına bayıldım: ‘Koyunları Sayan Kahve’. Bu kahve kafeinsizmiş ve içine bitkisel bir yatıştırıcı olan ‘valerian root’ karıştırmışlar. Ancak özellikle bunun uyklu bozuklukları için olmadığını sadece kahve içip uykusuz kalmanızı engelleyecek, arkadaşlarınıza rahat eşlik etmenizi sağlayacak bir içecek olduğunu vurguluyorlar.

Yazının devamı...

Bal gibi tatlı bir kışa hazır mısınız?

Arı deyince aklımıza ilk gelen bal değil mi? Ama arı o kadar maharetli ki sadece bal değil, en az bal kadar kıymetli ürünler üretiyor. Propolis, polen, arı sütüyle yüzyıllardır uygulanan, bilinen tedavi yöntemleri var. Ancak bunların dışında bilimsel olarak da tüm dünyada arı ürünleriyle değişik tedavi yöntemleri deneniyor...

Propolis geleceğin ilacı olacak

Arılar bitkilerden topladıkları maddelerle propolis yapıyor. Bununla kovan ve petek gözlerini sterilize ediyorlar. Propolis, arı ürünleri içerisinde yüksek antioksidan kapasitesiyle en çok öne çıkanı! Nar suyuyla kıyaslandığında 62 kat, domatesle kıyaslandığında ise 120 kat daha yüksek antioksidan içeriyor. Bakterilere karşı da etkili. Propolis geleceğin ilacı olacak.

Toz deyip geçmeyin

Polen: Çiçek tozu. Adeta bir vitamin-mineral deposu. Polenin antioksidan kapasitesi domatese göre dört, böğürtlene göre üç kat daha fazla.

Arının da sütü mü olurmuş?

Evet, arının sütü var! 6-15 günlük işçi arıların yutak üstü salgı bezlerinden salgıladıkları bir madde bu. Kraliçe arı bununla besleniyor. Arı sütünün doğurganlık üzerinde etkisi var.

Konunun piri ne diyor?

Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakognozi ve Fitoterapi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Erdem Yeşil- ada bitkiler, bitkilerin, doğanın iyileştirici gücü denince aklıma gelen güvendiğim ilk isimdir. Bakın neler açıklıyor:

“Propolis bağışıklık sistemini destekliyor, geniş bir antibiyotik etkisi var. Astım ve alerjilerin tedavisinde etkili. Arı ürünlerini kullanırken alerjik bireylerde önlem alınmasını öneririm. Kullanılacak üründen bir miktarı dirsek içine sürülür ve üzeri yara bandıyla kapatılarak 12 saat bekletilir. Herhangi bir kızarıklık varsa kullanılmamalı. Maalesef sahte arı ürünlerinin ayrımı çok güç. Arı sütü yerine krema gibi ürünler satılıyor. Dikkat!”

Prof. Dr. Erdem Yeşilada’nın, Prof. Dr. Ahmet Aydın ile birlikte yürüttüğü bir diğer araştırmanın sonuçları da son derece çarpıcı. Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi tarafından yapılan araştırmada, bitki çaylarına bal eklendiğinde çayların antioksidan değerinin 60 kata kadar arttığı gözlemlendi.

Yetişkinler ne kadar yiyebilir?

Bal: 50-80 gram.

Polen: 20 gram

Arı sütü: 200 mg-1 g

Propolis: 100-300 mg (Kuru ekstrakt 5-20 mg )

1/100 oranında balla karıştırılmalı.

Önemli: Bal ve propolis dışındaki arı ürünleri soğuk zincirde saklanmalı, yoksa bozulur. Arı ürünlerini farklı dozlarda teker teker kullanmak yerine güvenilir markaların karışım ürünlerini satın alabilirsiniz.

Dikkat: Arı ürünleri alerjik bünyelerde ve hastalarda test edildikten sonra, doktorlarına danışarak kullanılmalı. Bal bir yaşından küçük çocuklara yedirilmemelidir.

Baharatlı çay

Malzemeler:

- 1 litre su

- 1 yemek kaşığı çay

- 2 diş kakule

- 1 çubuk tarçın

- 2 dilim limon

- 2 çay kaşığı sıvı vanilya

- 3 yaprak nane

- 3 yemek kaşığı bal

Yapılışı:

- Bal hariç tüm malzemeyi 5 dakika kaynatın.

- Altını söndürdükten sonra içine bal karıştırın. Süzerek için.

Ballı limonlu tavuk

Malzemeler:

- 1 bütün tavuk

- 3 yk bal

- 1 çay kaşığı hardal

- 1 limonun suyu

- 1 limon kabuğunun rendesi

- 2 diş dövülmüş sarmısak

- Kırmızı toz biber, tuz

Yapılışı:

Tavuğu bütün olarak haşlayın, aşırı yumuşamasın.Çıkarıp süzün.

Bir kasede bal, hardal, limon suyu, limon kabuğu rendesi, biber, tuz, sarmısağı karıştırın.

Tavuğunuza iyice yedirerek içine dışına sürün.

200 derecede önceden ısıtılmış fırında tavuk iyice çıtır oluncaya kadar pişirin.

Fırında ballı sebze

Malzemeler:

- 4 havuç

- 4 kabak

- 2 patates

- 8 diş sarmısak

- 2 yk bal

- 4 yemek kaşığı zeytinyağı

- Tuz, biber, kimyon

Yapılışı:

- Sebzeleri parmak kalınlığında ve parmak şeklinde doğrayın.

-Hepsini fırına dayanıklı bir kaba yerleştirin.

Yazının devamı...

Kışın cildimize nasıl bakalım?

Kışın cildimiz kuruyor, parlaklığını kaybediyor. Soğuk günler için ayrı bir bakım gerekiyor mu? Bunları İstanbul Ünv. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden Dermatolog-Prof. Dr. Ertuğrul Aydemir’e sordum. İşte önerileri...

Cildinize iyi bakın

Derimizin sağlığı ve güzel görünümünü korumak için öncelikle deriyi yıpratacak dış etkenlerden korumalı ve bakımını düzgün yapmalıyız. Derimizin parlak, gergin, duru ve pürüzsüz olmasını isteriz. Bu görünümün temel iki düşmanı deri yaşlanması ve deri kurumasıdır. Deri yaşlanmasının; ince, kuru, kırışık, lekeli olmasının nedeni yüzde 90 oranında güneşteki UV ışınları... Bu nedenle derimizi özellikle de en çok güneş alan yerler olan yüz ve el sırtlarını güneşten iyi korumalıyız.

Sigaradan uzak durun

Sigara toksin deposu. Tüm vücut hücrelerini zehirliyor, yaşlandırıyor.

Aşırı yıkayıp kurutmayın

Kuruluk (pürüzlü, ince kepekli, bazen çatlaklı) ise yaşlanmaya bağlı ve deri yaşlanmasının bir parçası olarak gelişebildiği gibi, tamamen bağımsız olarak da karşımıza çıkabilir. Kuruluk, yine aşırı güneş ışıklarının kısa süreli, mevsimlik etkilerine bağlı olabilir, tam tersine soğuk, ayaz da deri kurumasına neden olabilir.

Ayrıca biz modern yaşamın gereği olarak aşırı yıkama çabalarıyla derimizi kurutup, tahriş eder, zedeleriz.

Stresten kurtulun

Stres ise nereye atsak, hangi hastalığa yamasak iyi kötü etkiler bulabileceğimiz bir faktör.

Cildinizi güneşten çok iyi koruyun

Bizim alabileceğimiz önlemlerin başında güneşten çok iyi korunma gelmeli. Sokakta kalmamız yarım saati aşacaksa güneş koruyucularımızı muhakkak (en az 30 SPF) dışarı çıkmadan yarım saat kadar önce sürmeliyiz, bu normal gündelik yaşamda dört saat kadar koruma sağlar.

Bol bol su için

Gündelik 1.5-2 litre su içmeliyiz.

Düzenli nemlendirici sürün

Suyun deriden buharlaşmasını önlemek için de nemlendiricilerimizi düzgün kullanmalıyız. Güneşten koruyucuların bazları kısmen güzel nemlendirici etki de sağlar. Ayrıca ihtiyaca göre günde 2-3 kez ek nemlendirici de kullanabiliriz.

Göz çevresine ayrı özen gösterin

Genelde gündüz su bazlı, akşam, veya çok aşırı kuru derilerde yağ bazlı nemlendiriciler yeğlenir. Amaç yalnız nemlendirme ise göz çevresi için ayrı ürün gerekmez. Fakat yaşlanma karşıtı, leke azaltıcı gibi etkiler amaçlanırsa göz çevresi için özel ürünler yeğlenmeli. Bunların tahriş etkileri daha azdır.

Akneye eğimliyseniz yağlı krem kullanmayın

Soğuktan, ayazdan korunma için hafif yağlıca ürünler seçilir. Fakat akneye eğilimli derilerde yağlı ürünlerden kesinlikle kaçınmak gerekir. Şu anda piyasada çok kaliteli nemlendirici ve yaşlanma önleyici kremler bulunuyor. Kuru, orta ve yağlı olarak deri yapımıza göre seçim yapabiliriz. Soğuk tahrişine karşı da biraz daha yağlıca ürünler yeğlenebilir.

Deri yaşlanmasında peeling’den yararlanabilirsiniz

Deri yaşlanması oluşmuş ise peeling (soyma) yöntemi kullanılabilir. Kimyasal olarak veya lazerle yapılabilir. Fakat her iki durumda bir deri hastalıkları uzmanının veya plastik cerrahi uzmanının denetim ve sorumluluğunda olmalıdır. Mucize olmamakla birlikte güzel sonuçlar verebiliyor. Ayrıca deri yaşlanmasını kısmen de olsa azaltabilecek çok değişik yöntemler (botulinyum toksin, dolgu, PRP, mezoterapi vb.) olduğu gibi sürekli yeni yöntemler de ekleniyor. Önemli olan hangi işlem olursa olsun gerekli olup olmadığına, uygun olup olmadığına kişi, bir dermatologla birlikte karar vermeli.

Parlak ve genç bir cilt için

1-Zeytinyağı

2-Somon, yağlı balıklar

3-Taze kırmızı/ yeşil biber

4-Ceviz 5-Portakal 6-Domates

7-Semizotu

8-Böğürtlen grubu meyveler

9-Kuru erik

10-Zerdeçal

Zeytinyağı adeta güzellik iksiri gibi

Zeytinyağı yüzyıllar boyunca denenmiş sağlık fışkıran bir yağ. Bakın bilimsel araştırmalarca kanıtlanmış yararları neler:

-Vücudumuzdaki tüm hücrelerin zarı var. Zeytinyağı hücre zarımızı koruyor, zarın gelişimini sağlıyor.

- Yangıyı önlüyor, böylece cildin daha pürüzsüz kalmasını sağlıyor.

-Beynimizin daha iyi çalışmasını sağlıyor.

-Kötü kolesterolü düşürüyor, iyi kolesterolü artırıyor.

-Karaciğerimizin toksin atmasına yardımcı oluyor, cildin temiz kalmasını sağlıyor.

-Sindirim sistemi enzimlerini uyarıyor, sindirimi kolaylaştırıyor.

-Kabızlığı engelliyor.

-Zeytinyağının içindeki tekli doymamış ya asitleri ve minor bileşenler önemli. Eğer zeytin aşırı işlemden geçerse içindeki minor bileşenler zarar görüyor.

- Alzheimer’ı önleyebileceği düşünülüyor.

Yazının devamı...

Kalbi delik doğdu cerrah oldu!

Öyküsü roman olabilecek, çocuk kalplerine dokunup onları iyileştiren bir doktorla konuştum bu kez, Prof. Dr. Ender Ödemiş... Kalbi delik doğuyor, çocukken ameliyat ediliyor. İlginçtir; onu ameliyat eden doktorlar da sonrasında tıp fakültesine girdiğinde hocaları oluyor.

- Doktor Bey, siz de doğuştan kalp hastasıymışsınız. Öykünüzü bizimle paylaşır mısınız?

Evet, ben de yaygın bilinen ismiyle kalbinde bir delik ile dünyaya gelen insanlardan birisiyim. Çok eskiden beri durumum bilinmesine karşın ailem bana hiçbir zaman psikolojik yönden bunu hissettirmedi. Okul döneminde başarılı bir öğrenci idim. Sosyal çevrem, arkadaşlarım öğretmenlerim daha çok okul hayatım üzerine kurulu bir düzen vardı. Hastalıktan pek bahsedilmedi. Çok şikayetim de olmadığı için diğer birçok çocuk gibi büyüdüm. Ta ki 12 yaşında doktorlar ameliyat olmamın kaçınılmaz olduğunu anlatana kadar.

- Eskiden ölümle yaşam arasında dans gibiydi böyle bir ameliyata girmek... 12 yaşında bir çocukken ne hissettiniz?

İnanması ve kabullenmesi zor bir süreç oldu. Operasyon sonrası ergenlik dönemine de denk geldiği için ilave bazı hassasiyetleri de beraberinde getirdi. Ancak hastalıkla ve ameliyatla ilgili genel hissiyatım hiçbir zaman hayattan geri kalmamı gerektirecek boyutta olmadı,hastalık üzerine kurgulanmadı hayatım.

- Sizi ameliyat eden doktorlar sonra tıp fakültesinde hocalarınız olmuş, öyle mi?

Aynen öyle, bir zamanlar hasta olarak dolaştığım koridorlarda daha sonra hekim olarak dolaştım. Yaşım nedeni ile herşeyi hatırladığım için koridorlar, ameliyatın ve yoğun bakımın stresi, her hemşire ve doktorun söyledikleri her an hatırımdaydı. Bu yüzden hastaların neler hissettiğini sizin söylediklerinizin, yaptıklarınızın hasta çocuk ve ailesi tarafından nasıl algılandığını tahmin edebiliyorum.

- Anne-baba çocuğunda kalp hastalığı olduğunu hangi belirtilerden anlayabilir?

Aslında gebeliğin 20. haftası dolaylarında bir çocuk kardiyoloğu tarafından yapılan bir fetal ekokardiyografi ile bir çok hastalık bebek henüz hayata gelmeden tanınarak, tedavi önlemleri önceden alınabiliyor. Doğduktan sonra bebekte hızlı nefes alıp verme, burun kanadının solunuma katılması, emerken yorulma, uzun süre annesinin memesini tutamama, alında terlemeler olması kalp yetersizliğinin bulgusu olabilir. Bazı bebeklerin ağız içi,dili, normale göre daha koyu ya da morumsu renktedir. Daha büyük bebekte kilo alamama,sık akciğer enfeksiyonu geçirme gibi bulgular olabilir.

AMELİYATTAN 1 GÜN SONRA EVLERİNE DÖNÜYORLAR

- En son yöntemler?

Kalp ameliyatlarında başarı oranı hem cerrahi tekniklerin iyileşmesi hem de yoğun bakım şartlarının inanılmaz ilerleme göstermesi ile oldukça arttı. Artık tedavisi olmayan doğuştan kalp hastalığı yok diyebiliriz. Operasyon süreleri kısaldı, yara kesileri küçüldü.

- Ameliyatsız neler yapabiliyor?

Transkateter yöntemler birçok yapısal ve doğuştan kalp hastalıklarında artık cerrahinin yerini almış durumda. Şöyle ki kalpte delik olarak da bilinen ASD, VSD, PDA gibi hastalıkları artık kasıktan girilen bir iğne deliğinden kapatılabiliyoruz. Kalp kapaklarındaki darlıkları açabiliyoruz. Ayrıca mucizevi bir şekilde kalp kapaklarını dahi ameliyatsız değiştirebiliyoruz. Kalbe ya da damarlarının dar olan yerlerine stent adı verilen metal kafeslerle açma işlemleri yapabiliyoruz.

- Yaşadıklarınızın bu yolu tercih etmenizde etkisi var mı?

Bilemiyorum. Pozitif ve çağdaş bilimin kendisi şu an tamamen bu yol üzerine eğiliyor. Açık kalp ameliyatlarında kullanılması gereken kalp akciğer pompasına ihtiyaç duymuyorsunuz. Kalp durmuyor , tek bir dikiş dahi olmuyor. Bir çok işlem sonrası hastaları yoğun bakıma dahi almadan ertesi gün evlerine gönderiyoruz.

Yazının devamı...

Ev yapımı ekmek ve lor yiyerek zayıfladı

Haber spikeri Cem Öğretir, 108 kilodan 78’e düşürek tam 30 kilo vermiş. “Yavaş yavaş ve geri dönüşü olmaksızın kilolarımdan kurtuldum”diyor.

Cem Öğretir’i yıllardır büyük bir beğeniyle izlerim. Son derece düzgün bir Türkçe, kaliteli bir ses tonu ve esaslı bir duruşla sunar haberleri... Hep cüsse olarak kallavi, görkemliydi (!) ekranda... Artık öyle değil, fazla kilolarından kurtulmuş, tüy gibi hafif, neşeli. Birlikte katıldığımız bir televizyon programında hem daha önce hiç bilmediğimiz bir yanına tanıklık ettim (müthiş şarkı söylüyor), hem de 30 kiloyu nasıl attığını öğrendim. İşte anlattıkları.

Kaç kilodan kaç kiloya düştünüz?

108 Kilodan 78’e. Ama durmadım devam ediyorum, yeni hedef 73-75 aralığı... Benim için sağlıklı olan hangisi ise o arada kalacağım.

İçinizden bir çocuk çıkmış! 30 kilo gidince kendiniz nasıl hissediyorsunuz?

Şimdi düşünüyorum çalıştığım ağırlıkları kaldırmak ne kadar güç. Ve ben o kadar kiloyu vücudumdan atmışım. Ne kadar eziyet etmişim kendime. “Şişman ve mutlu” felsefesini benimsemiştim. Ve bu insanın kendisine söyleyebileceği en büyük yalanlardan biri. Tabii herhangi bir sağlık problemi yoksa, tamamıyla pis boğazlıktan kaynaklanıyorsa bu durum! Ki benim için öyleydi. Tam olarak...

Bu 30 kiloyu nasıl verdiniz? Ne kadar sürdü?

Uzun bir süreç aslında tam olarak 6 yıl sürdü bu yolculuk. Ama net olarak söyleyebilirim her anından keyif aldım. Sonuç aldığımı gördükçe, özellikle gardırobum değiştikçe ve çevreden olumlu tepkiler geldikçe bambaşka bir havaya giriyorsunuz, gücünüz artıyor. Kendimi zorlamadan yavaş ve emin kilo vermeyi hedefe koydum. Yavaş, emin ve geri dönüşü olmaksızın. Hızlı verip hızlı almak bir felaket olurdu benim için. Ve yıllarca sürecek bir plana hazırladım kendimi. Her yıl belli bir kiloda kendimi sabitledim. Ve o planın artık son aşamasındayım. 7’nci yılda kendimi çok daha özgür, dinamik ve farklı hissediyorum.

Haftada kaç gün hangi sporları yapıyorsunuz?

Haftada toplam 4-5 saat spor yapıyorum. Özellikle ağırlık antremanı ve kardiyo programları... Arada basketbol ve squash ile destekliyorum. Motivasyonumu kaybettiğim ve güç olarak kendimi düşük hissettiğimde özellikle spor salonuna gidiyorum.

Ev yapımı lor yiyorum

Bir günlük beslenme şekliniz nedir?

Sabah çok iyi bir kahvaltı yaparım. Ailece olması çok önemli moral açısından. Yumurta, bal, ev yapımı tahıllı ekmek baş köşede benim için. Balı fazla kaçırmadan tabii. Ve peynirler özellikle ev yapımı lor peyniri. Narlı, maydanozlu veya kurutulmuş domatesli. Yine fazla kaçırmamak şartıyla. Bazen de yoğurt yulaf ezmesi ve ananas. Genelde öğlen antrenman yaptığım için bir ila bir buçuk saat öncesinde bulgur ya da pirinç pilavı yiyorum bir porsiyon ya da muzlu süt. Antrenman sonrasında da hindi eti, ton balıklı salata veya türevleri. Öğleden sonraysa akşam yemeğine kadar bazen kuru meyveler ve kuru yemişler, bazense eğer muzlu süt içmemişsem ve ananas yememişsem sabah, muzlu sütü, yulaf ve bir miktar bitter çikolata ile karıştırıp içiyorum. Mercimek ve balık favorilerim. Yoğurt ve süt de vazgeçilmezlerim.

Bu kadar kilo eşinizle ilişkinizi etkiliyor muydu? Bir erkeğin kilosu evliliğe duygusal açıdan olumsuz yansıyor mu? Kadınlarınki yansıyor çünkü!

Etkilemez mi! Bence etkiliyor ve kadınlar bunu çok nazik biçimde zaman zaman eşlerine hissettiriyor. Ama erkek duymazdan geliyor. Toplumsal kabul bu noktada erkeğin ve dolayısıyla kadının en başta gelen düşmanı. Çünkü erkekte göbek olsa da ne kadar yağlansa da kulağı üstüne yatabiliyor. Ben bizzat yaşadığım için biliyorum. Ama son 10 yıldır erkekler de hareketlendi. Çünkü kanser ve kalp krizi gibi koskoca gerçekler artık çok daha göz önünde. O kadar çok hastalığı bir arada yaşadım ki son olarak beynim bana işte bu cümleyi çok sık tekrar eder oldu. “Toprağa yakınım!“ Hayatımı değiştiren cümle bu oldu.

Sizin gibi sevilen, beğenilen bir haber spikeri pek çok kilo vermek isteyen umutsuz insana iyi bir rol model olacaktır. Onları motive etmek için ne söylemek istersiniz?

Bu çok uzun bir yolculuk. Acele etmeyin, önce ruhunuzu ve aklınızı bu sürece ikna edin, kendinizi sıkmayın, yemek kaçamaklarını ihmal etmeyin ama ertesi gün mutlaka telafi edin. Sınırlarınızı zorlayın, çünkü o sınırı aşabildiğinizi gördüğünüz de gücünüzün sınırsız olduğu hissine kapılıp daha da motive oluyorsunuz. Kendinizi diyet listelerine boğmayın size uygun olanı mutlaka medikal bir danışmanlıkla bulup onda ısrar edin. Diyet listelerinizi değil hayat tarzınızı değiştirin.

Mutfağının vazgeçilmezleri

Tam tahıllı ekmek, yoğurt, lor peyniri, yulaf, kara buğday, bulgur, balık, hindi, fıstık ezmesi, muz,tarçın, her türlü yeşil ve kırmızı sebze özellikle pancar. Bolca da moral ve motivasyon...

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.