Yan masa diyalogları...
.
- Tamam belki uzun süren bir ilişkimiz oldu ama ben Nesrin’e hiç âşık olmadım. Mesela sana da âşık değilim.
- Senin bu, ‘Sana âşık değilim’ diyen tavrın benim hoşuma gidiyor aslında. Biliyor musun, bundan böyle hayatıma bir ayı giremeyecek. Buna izin vermeyeceğim.
Konuşmalar yan masadan geliyordu.
E, artık ister istemez dinlemeye başladık tabii...
Çok ayıp!
Evet ama artık bu çirkin davranışım karşılığında birine iyilik yaparım.
Siz de bu yazıyı okumaya devam edecekseniz, bir bonus düşünmeye başlayın. Zira konuşmanın devamı var.
Ama önce kısaca tipleri tarif etmeye çalışayım.
Kadın, ne çok güzel ne çirkin. Biraz topluca, 30’larının sonunda... Belli ki, kötü ilişkiler geçirmiş. Belli ki kötü olduğunu bile bile devam etmiş.
Adam, öyle özgüvenli olamayacak kadar vasat bir tip. Ne yakışıklı ne havalı ne de akıllı.
Sadece kıçı kalkmış. E, ama baksanıza nasıl kalkmasın:
- İlişkimizin gizli kalması benim de işime geliyor aslında.
- Tabii iyi oluyor.
- Hayır yani, gizli kalması bir şey değil de, herkes senin hâlâ Nesrin’e takıldığını sanıyor. Tamam ben gerçeği biliyorum ama mesela herkesin benim Ali’yle ilişkim olduğunu sanması seni rahatsız etmez mi?
- Yoo... Etmez...
O- ha!
Neredeyse müdahale edeceğim. Kızım kalk git o masadan. Hatta o içkiyi de kafasından aşağıya boşalt. Ne kaybedersin. Sen zaten daha o ilk cümleden kaybettin.
Öyle olur ya...
İstemeden de olsa bu tür bir konuşmaya şahit olduğunda lafa karışasın, olaylara müdahale edesin gelir ya, aynen öyle bir durum.
En başında, “Ayı istemiyorum artık” demişti ya, benim müdahalem o anda başlamıştı:
“E, ayının önde gideni karşında!”
Biz kalktığımızda, onlar konuşmaya devam ediyorlardı. Ama kadının sesi biraz daha yükselmişti. Sakin görünmeye çalışan yüksek volumlü bir ses. Bir de, arada sırada küfür ediyordu...
Dana mı?
Aynı sakinlik ve aynı danalıkta...
Sonunu beklemedik yani.
Zaten belli.
Onlar yemekten sonra dananın evine
gidip sevişmişlerdir.
Kadın, dananın kendisinden vazgeçemeyeceği kadar iyi sevişmeye çalışmıştır. Belki bağırmıştır falan...
Heh hee...
Bir de bağıranlar var ya... Niye bağırırlar hiç anlamam. Bir gün de bu konuyu açalım.
Dana da, iyi bir iş çıkardığını sanarak hatta bundan çok emin bir ruh hali içinde...
Gece yarısı ya da en geç sabah kahvesini içtikten sonra saatine bakmaya başlamıştır.
“Benim bir randevum var da...”
Kadın da, “Senin bu, işin bittikten sonra saatine bakma tavrına bayılıyorum” der artık!
Diyeceksiniz ki, işin gücün yok, konuşacak konu yok da onları mı dinliyorsun?
Valla onlarınkinin yanında bizimki yok sayılır.