Yakasını kaldıran adam
.
Hani geçen gün laf arasında geçmişti, “Tişörtünün yakasını kaldıran adamdan bi b.k olmaz” diye...
O gün öyle laf arasında geçti ama aslında benim için bu, başlı başına işlenmesi gereken bir konuydu.
Üzerinde durmak gerekiyordu...
Niye?
Çünkü çoğalmaya başladılar...
Çünkü etkilenenler var.
Görüp etkilenenler, giyip etkilenenler...
Etkilenmekten kastım “beğenme” anlamında değil tabii!!!
Etki var, etki var! Bir de etki-tepki var.
Bizimkisi tepki mahiyetinde...
Bir de tabii, ben taktım bunlara...
Gelin inceleyelim...
Bir adam neden tişörtünün yakalarını kaldırır?
Bana gelen bir mail’den yola çıkalım isterseniz.
Diyor ki:
- “Ben iş yerinde serbest günlerde, dışarıda, akşam gezmelerimde kısaca her yerde yakalarımı kaldırırım ama hiçbir amacı yok (kızların makyaj yapması gibi) gayri ihtiyari bir durum olmuş.”
Tıh!
Olmamış...
Hiç alakası yok!
Bir kere kızlar öyle amaçsız makyaj yapmazlar. Gayri ihtiyari de makyaj yapmazlar. Hatta hiçbir şeyi amaçsız ve gayri ihtiyari yapmazlar! O halde ben işin gerçeğini yazayım.
“Bir adam neden tişörtünün yakalarını kaldırır?”
Bunun iyi bir cevabı var ama onu da ben yazmam. Ben daha derin tahliller yapmayı tercih ederim! Mesela, bu adamın ruh haline bakarım.
Onunki biraz güneş gözlüğü takan adamın ruh haline benzer.
Kendisini farklı görür. Farklı görmek ister.
Yakalarını kaldırınca, kendisini de kaldırmış gibi hisseder.
Olay şöyle gelişir:
Şimdi bu giyinip aynanın karşısına geçer, bakar. İyidir hoştur da, herkes gibidir.
Ne yapsa?
Yakasını kaldırır.
Herkesinki düzdür ya!
Bir de başka ne yapacak? Pantolonun paçasını kaldırsa olmaz, ayakkabısı hiç olmaz. Havada duracak bir şey olması lazım. Ki, o da havalı olsun!
Evet bir cesaret, yakalarını kaldırır.
Bir daha bakar aynaya...
Bir daha...
Bir daha...
Sonra indirir.
Bir anda eski kendini görür. Sıradan adamı...
İşte o anda kesin kararını vermiştir. Yakalar kalkacaktır.
O sırada adeta kişilik değiştirir. Dönüşür.
Olmak istediği adama dönüşür.
Yani yakaları indir, kendisini çıplak yakalanmış gibi hisseder.
O çıplak hali, kendisidir aslında! Kendisini de pek sevmez herhalde...
Yakalardan güvensiz ama kendinden emin dışarı çıkar.
Dışarıda da mücadeleli bir hayat onu beklemektedir.
Sevgilisi ya da eşi durmadan yakalarını indirmeye çalışır. O indirir, bu kaldırır... Uzlaşmalarına imkân yoktur.
Ya da bir arkadaşına rastlar değil mi? Hemen “Yakan kalkmış” der ve düzeltir.
Bizimkinin tepesi atar. İçinden ne söylediği bellidir:
“Sanki bilmiyorum. Bırak ya! Sana ne ya!”
Onlar kendilerini böyle severler ama kadınlar yakaları kalkık erkekleri sevmezler.
Onu da sonra yazarım...