Teşekkürler Behzat Ç.
.
Başka ne diyeyim ki?
Teşekkürden başka...
Hı, bir de, “Helal olsun!” derim...
Senaryo, oyuncu, yönetmen, müzik ve yapımcısıyla...
Her şeyiyle...
Sezon boyunca ağız tadıyla bir dizi seyrettirdiler bize...
Ve nihayet sezon finalini...
“Final öyle olmaz, böyle olur” iddiasında...
Ağzımız açık, gözler faltaşı olmuş durumda seyrettik.
TV karşısına mıhlandık.
Biter bitmez telefon trafiğinde de fazla konuşmadık aslında, konuşamadık. Birbirimize hep aynı sözcükleri tekrarlayıp durduk,
“Vay bee! Nasıl yani????”
Yorumları sabaha bıraktık.
Dün sabah hepimiz Türkiye gündeminden değil, diziden ve süper sezon finalinden konuşmak istiyorduk.
Konuştuk da!
Dizideki her şeyin ne kadar sahici olduğundan...
Diğerleri gibi ajitasyona da gerçek hayatta olmayan yanlış gurur ve namus anlayışlarına da yapmacık dizi diyaloglarına da gereksiz uzatmalara ve ağırlığa düşmediklerinden...
Biz bu dizide hem güldük hem ağladık, hem kızdık hem de meraklandık...
Gündemdeki siyasi ve sosyal meselelere gönderme yapmalarına bayıldık.
Cesaretlerine hayran kaldık.
Reytingin onların esiri olduğundan...
Müziklerinden...
Hele hele Hayalet’in söylediği türküden...
Derinden derinden...
Harun’un naifliğinden...
“Madem öptürmeyecektin, neyi ima ediyon bana! Neyi?” deyivermesinden....
Akbaba‘nın kâbuslarının gerçeğe dönüşmesinden...
Eda’ın gerçekleri oraya buraya saçmasından...
Savcı’nın aşkının sakinliğinden...
Tahsin‘in sevimli arkadaşlığından, koruyuculuğundan.
Ve...
Behzat Ç‘nin yıkılışından...
Hiçbirimizin tahmin edemediği ve gerçekten şaşırdığı finalden...
Şule’nin mezardan çıkmasından...
“Nasıl yaa???”
Yani sıkı bir dizi nasıl olurmuş gördük.
Gördüler!
Bunlar ortak görüşlerimizdi...
Ama benim kimseye söyleyemediğim duygularım da vardı.
Mesela gurur duydum.
Türkiye’de böylesine bir dizi yapılmasından gurur duydum. Ukalalık olmasın diye söyleyemedim.
Bir de...
E, benim öyle şehir fanatikliğim olmamasına rağmen bir Ankaralı olarak da koltuklarım kabardı tabii...
Doğrusu, zaman zaman kendimi şöyle cümleler kurarken buldum:
“Ankara yaparsa böyle yapar.”
“Nasıl da İstanbul piyasasının bip bip bip:)))”
Hayır yani altüst etti anlamında!
Heh hee....
Ne yalan söyleyeyim, hoşuma gidiyor.
Ama aynı anda da, havaya girip İstanbul’a transfer olurlar diye de korkuyorum. Sanki oraya giderlerse bu tatları da kaybolacakmış gibi!
Öyle gibi geliyor...
Gidecekler diye bir duyumum falan yok ama...
İstanbul’un gerçek olmayan sihrine kapılmasalar...
Kendilerini kaybetmeseler...
İstanbul, Ankara’nın gerçek dünyasına gelse... (Ki hazırlar!)
Umarım gitmezler!
Gitmesinler...
Gitmeyin...