“Şimdi bunlar gidiyor?”
.
Kim, nereye gidiyor?
Kimsenin bir yere gittiği yok. Giden başka bir şeyden bahsedeceğim.
Çünkü artık yok! Ve yokluğu, tıpkı giden birisinin bıraktığı boşluk gibi...
Doğrusu, nasıl anlatacağımı da bilemiyorum; en iyisi örneklerden yola çıkmak galiba...
Geçenlerde sık sık uğradığım bir antikacıya gittim. Ne var ne yok, geçen sefer atladığım bir şeyler var mı? diye...
Alacağımdan değil ha! Benimkisi, hadım keyfi...
Nerdee bende Türkiye’deki antikacılardan antika alacak para! Ufak tefek parçalar bile Avrupa’dakilerin en az 3 misli. Üstelik onlarınki gibi/kadar temiz de değil.
Ama konumuz da bu değil.
Yetiştiremiyorlar!..
Oraya her gittiğimde hayranlıkla seyrettiğim kocaman İtalyan ceviz bir büfe vardır; her seferinde, “Öyle bir evim olsa da, şunu alsam” diye üç dakika kadar hayallendiğim... Bu defa, yine o üç dakika için ona baktığımda...
O da ne?
O koskoca güzelim ceviz büfe, altın yaldızla boyanmış! Hem de tamamı...
Ağzımdan çıkıverdi:
“Bu ne?”
Antikacı, çaresizim der gibi ellerini iki yana açıp cevap verdi:
“Şimdi bunlar gidiyor...”
“Bu da mı? Bu bile mi?” diyebildim.
Çünkü ‘bu’ sonuncu örnekti.
Son zamanlarda gördüğüm züccaciye dükkânlarını hatırladım. Hemen hepsi altın varaklı, iri, gerçekten şekilsiz ve hangi zevkin ürünü olduğu belli olmayan anormal eşyalar...
Kocaman, 2 metre porselen ama eğri büğrü bir at arabası mesela... Kasasında da çakma Limoges çiçekler... Yaklaşık 1,5 metre boyunda, altın renginde ve üzeri kristallerle bezenmiş, hiçbir şeye benzemeyen, her tarafından ayrı motifler fırlayan saat.
Gırgır olsun diye sormuştum:
“Bunları alan var mı?”
Ama satıcı gayet ciddiydi:
“Şimdi bunlar gidiyor.”
Bir de eklemişti:
“Yetiştiremiyoruz abla!”
Herkes Osmanlı da...
Hani bazen “Ben öldüm mü acaba?” duygusu gelir ya, öyleydim...
Ama aklıma gittiğim döşemelik kumaşçı, ev dekorasyon mağazaları geldi; hani şu her şeyin “Osmanlı” olduğu...
Osmanlı deseni, Osmanlı usulü, Osmanlı vb. Kahve fincanından, yatak örtüsüne, perdeden, döşemeliğe; çay bardağı, tabak, çatal, halı....
Ne varsa?
Her şey mi Osmanlı olur? Üstelik Osmanlılar böyle zevksiz değildi!
Yine tutamamışım kendimi:
“Nedir bu Osmanlı merakı yahu?”
Cevabımı aldım tabii:
“Şimdi bunlar gidiyor.“
Ama bu sefer kendimi tutamadım,
“Allah Allah... Herkes kul olmaya ne kadar meraklıymış meğer! Sanki herkes Osmanoğlu ailesinden.”
Nereye baksam kaba altın boyalar, boncuklar, camlar, hiçbir tarzı olmayan oymalar...
Ne yapalım?
Şimdi bunlar gidiyor...