Seni seviyorum...
.
Televizyonda bir dizinin fragmanıydı; hepimizin Malkoçoğlu‘su var ya, bir kıza “seni seviyorum“ diyordu. Doğrusu, güzel de söylemiyordu; boşlukta kaldı kelimeler...
Duygulu değildi yani... Sanki, “akşam yemeğe çıkalım” der gibiydi.
Hani dizilerde, filmlerde eğreti eğreti öpüşüyorlar ya, onun gibi! Bir de “öpüştük” muhabbeti yapılıyor sonra!
Geçenlerde bir röportajında okudum, Nurgül Yeşilçay, öpüşme konusunu şöyle anlatıyordu: “Duvarı öpüyormuşsun gibi”...
Şimdi anlaşıldı.
Hepsi böyle herhâlde...
Zaten anca duvar böyle öpülür!
Oysa çok sevdiği bir adamı öpüyormuş gibi hayal etseler...
Neyse...
Bu da öyleydi, sanki duvara “seni seviyorum” diyordu...
İlişkinin temeli!
O da haklı ama; “Seni seviyorum” neslinden değil ki! Nasıl, neyi farz ederek rol yapsın?
Sevginin, başka türlü ifade edildiği bir dönemde yaşıyoruz.
Ha, daha mı güzel, daha mı çirkin, ayrı
konu...
O fragmanı izleyince “bir zamanlar”ı
hatırladım birden...
“Vay be” dedim, “Bir zamanlar ‘Seni seviyorum’ diye bir mesele vardı...
‘Seni seviyorum’un bir raconu, bir etiği vardı...”
Neredeyse bir ilişkinin zirvesiydi... Evlilikten veya evlilik teklifinden bile daha önemli! İlişkinin temeli.
Zor ve az söylendiği için de çok kıymetliydi... Öyle herkese ve sık söylenen bir söz değildi yani...
Evet, çok zor söylenirdi...
Zaten önce erkeğin söylemesi gerekirdi.
O da, artık iyice sevdiğinden hatta asla ondan vazgeçemeyeceğinden emin olunca
söylerdi.
Bu yüzden de, hep onun “seni seviyorum” demesi beklenirdi.
Bir eşikti...
Söylediği anda da...
Artık seviyor işte daha ne olsun!
İlişkinin değeri, derinliği, “seni seviyorum”dan geçerdi.
Ondan öncesi...
Doyamıyormuş gibi...
Ondan öncesi olsa olsa daha sığ bir flörttü... Ama “seni seviyorum”dan sonra her şey daha farklı olurdu. Onu artık sahiplenir, korur, kollardın.
Sevgiyi sahiplenmek ha, yanlış anlaşılmasın.
Daha da önemlisi, “seni seviyorum”un bir namusu vardı.
Kimse kimseye, gerçekten sevdiğini idrak etmeden o sözleri söylemezdi.
Yani erkekler sevmeden, “seviyorum”
demezlerdi... Bir kuraldı bu sanki.
O kelimeler ağızdan bu yüzden çok zor
çıkardı.
Bazen bir kavganın ardından, bazen romantik bir anda bazen de bir sevişmeden sonra... Sanki gözlerini alamıyormuş, sanki hiç doyamıyormuş gibi tutkuyla bakarak söylenirdi:
Seni seviyorum...
Vay be!
Fi tarihinden bahsetmiyorum ha!
Belki de tek kıstasın sevmek olduğu dönemlerdi... O yüzden anlamlı ve değerliydi...
Belki...