‘Semel in anno licet insanire’
.
Böyle Latince yazmaya devam edermişim!!!
Edebilirim. Latincem yok ama o enerjim var!
Heh hee...
Önce şunun ne demek olduğunu yazayım; diyor ki:
“Senede 1 gün azıtmak mübahtır.”
Daha güzel bir yorumu da var:
“Senede bir gün tolere edilebilir.”
Bu daha güzel değil mi?
Bu iki yorum üzerine uzuun uzun yazabilirim.
Niye peki?
Çünkü o enerjim var!
Sinir miyim, neyim?
Memleket ne halde, ortada mutlu ve enerjik bir kadın! Merak etmeyin, 2 günde kendime gelirim! Hatta belki de daha kısa sürer!
Çünkü öyle bir yerden geldim ki!
Bakışmaların...
Gülüşmelerin...
Flörtün, öpüşmelerin ve sevişmelerin hoş görüldüğü bir yerden.
(Başka şeyler de var tabii ama köşeyi ilgilendiren tarafını paylaşıyorum. Ama isterseniz müzeleri de anlatabilirim!!
Ne diyorduk?
Hı, her şey hoş görülüyor...
Tamam senenin “o tolere” günündeler ama olsun, hiç de hayvani değiller!
Sadece yolun ortasında öpüşen gençleri karakola götürmüyorlar. Hatta o kadar romantik görünüyorlar ki diğerleri onları alkışlıyor falan...
Üstelik inanmayacaksınız ama tinerci de değiller!!
Bildiğiniz Avrupai durumların biraz daha abartılmışı diyelim...
“Semel in anno Licet insanire”
Ama ben orada da sizin için çalıştım!
Baktım, gördüm, anladım.
Neyi anladım bu sefer?
İnsanların sadece o gün için geçerli olsa dahi, flörtlerinde nasıl olup da bu kadar neşeli ve mutlu olduklarını...
Niye biliyor musunuz?
Niye mutlular?
Çünkü beklentileri yok!
“Kendimi ağır göstereyim”, “Beni daha çok beğensin”, “Bana bağlansın”, “Bana bağlanmasın”, “Beni böyle sansın”, “Beni öyle sanmasın”, “Arasın”, “Aramasın” gibi beklentiler...
Yok!
Kimsenin o gün, “Ertesi günü “ yok!
“O halde...” dedim tabii, “O halde her şeyi bozan ‘ertesi günler’ mi?”
Beklentiler mi?
Bizi kirli hesapların içine sokan...
En içten duygularımızı alt eden...
Saflığımızı elimizden alan...
Küçük korkulara yenilmemiz...
Yenildiğimiz için onları büyütmemiz...
Ve aslında korkularla yaşamaya başlamamız.
Hepsi ertesi gün yüzündenmiş!
İşte bunları anladım.
Sonra da...
Ne zaman öleceğimizi bilmediğimiz bu dünyada...
Ertesi günümüzün olup olmayacağını bile bilmediğimiz şu yerde...
Soruyorum:
Neyin güvencesinin derdindeyiz acaba?