Şampiy10
Magazin
Gündem

Ruhunun götürdüğü yer...

.

ABONE OL
Vatan Haber

Mesela hava kapalı ve pusludur. Sararmıştır her yer. Bulutlar elini uzatsan dokunacak kadar alçalmıştır. Ha yağdı ha yağacak... Tam evde oturma havasıdır ya o...

Bunun gibi, o anki durumun seni yönlendirdiği hâller vardır.

O hâlin ruhuna uyarsın....

Ama bir de ruh hâlin vardır.

Havadan-sudan, o anda olan-bitenlerden bağımsız. Dolmuşsundur.

Birikenlerle alakalıdır.

Hani annelerin, “Şimdi yangın var diye bağıracağım“ hâli gibi...

Salak salak bakarsın ona...

Sana kızar, “yangın var” diye bağırmayı tercih eder!

Çünkü sana bağırmak artık ona yetmez!

Kesmez!


Beyaz gecelere!..

İşte böyle anlarda...

İnsanın ruhu devreye girer ve başka çözümler önerir...

Bütün birikenleri temizleyecek, huzura kavuşmayı sağlayacak fikirleri vardır.

İşte o anda ruh hâline uyman gerekir.

Mantıklı veya mantıksız...

Yapılabilir ya da imkânsız...

Kolay ya da zor...

İşte o zamanlarda, çoğunlukla ruhun gitmek ister. Bedenini de alıp gitmek...

O anda ait olmak istediği yere...

Ait olduğunu hissettiği yere...

Bedenin, aklın evde ya da işte çalışıyor olabilir ama ruhun oraya ait değildir artık.

Başka bir yerdedir...

Başka bir yere yakışır veya orada yatışır... Nerede olman gerektiğini de sana söyler zaten.

Mesela, “Hadi, trene atlayıp aylarca Beyaz Geceler yolculuğu yapalım“ der...

Cep telefonu başta olmak üzere yanına hiçbir şey almadan ve tek başına; pardon, ruhunla birlikte o trene bineceksin.

Bıraktıklarınla ilgili hiçbir şey düşünmeden...

Tıkır da tıkır, tıkır da tıkır...

Düşünsene her an başka bir yerdesin...

Zaman zaman, üşümeyeceğin kadar serin bir istasyonda duracak tren. Poff... diye dumanlar çıkararak... İç çekişin gibi...

Aylarca...

Kendinden bıkana, sakinleşinceye kadar! Düşüncesi bile seni dinlendirir. Evet, şu anda aslında oraya aitsindir. Orada olman gerekir.


Savaş hâli...

Ama bazen de bu sükûnet sana iyi gelmez. Ruh hâlini hiiç yansıtmaz.

O zamanlarda mesela, savaş hâline geçebilirsin...

Ait olduğun yer, eski bir savaş alanının ön saflarıdır. Elinde bir süngü, nereye, kime atıldığını dahi bilmeden, “Allah, Allah, Allah!!...“ diye bağıra bağıra koşmaktasındır...

Nefessiz kalana, yıkılına kadar koşman gerekir. Ama kolay kolay yıkılmazsın. Sanki sonsuza kadar koşabilecekmiş gibi hissedersin...

Bazen de saklanmak ister ruhun...

Onu kimse görsün istemez.

Hani yorganın altına girip, kafanı da içeri sokup kımıldamadan durmak istersin ya...

Aslında bunu o istiyordur.

Ruhun...

Yazarın Diğer Yazıları

  1. Gidiyorum...
  2. Ne seviyor ne de...
  3. Sıradanlığın hafifliği...
  4. Ne olmuş olabilir ki?
  5. Neden aramıyor?
  6. Uygulamalı olarak...
  7. Hepsini salla gitsin!
  8. Yeni kafayla eskileri aramak...
  9. Hiçbir şey olmamış gibi!
  10. Hayatı yakalamak...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.