Olan ayakkabılara, ayaklara oluyor!
.
O kaddar ayakkabı kutusu... O kadar da ayakkabı var demektir! Ancak ayakkabılar kutusunda değil! Düşünsene, Louis Louboutin’ler, Prada’lar, hatta belki Salomon’lar falan da vardır; hani kutusu büyük olur diye!
Kutularından çıkarılmış öyle üst üste, tozlu, formları bozulmuş, eciş bücüş olmuş, burunları kalkmış, ayakkabılıkta bütün havaları sönmüş bir durumda!
Tıh!
Yazık!
Olan ayakkabılara olmuş!
Bir de, ayaklara...
Hani, “Ne zaman baş oldunuz?” diye sorulan ayaklara...
Gezi’nen ayaklara...
O kaddar ayakkabı kutusu...
O kadar ayakkabı...
Nasıl oluyordu acaba?
Müdür, eve gelip ayakkabılarını çıkartıyor, hanım alıp onları ‘ayakkabı kutularının’ üzerine koyuyor, geçiyorlar içeri. Sonra müdür gerine gerine diyor ki:
“Hanım, sen yarın çık da biraz ayakkabı al!”
“Ayyy... Yaşaşın! Çizmeler alayım bari, kutuları daha büyük!”
Bir taşla iki kuş!
Ne güzel değil mi? Noel Baba gelmiş gibi; ayakkabı alıyorsun ertesi gün içi para doluyor!..
Kumbara niyetine
Belki de her seferinde ayakkabı almıyordur canım...
Ayakkabı mağazalarından kutu istiyordur. Hani taşınırken marketten kutu istenir ya, onun gibi...
- Pardon, boş-fazla ayakkabı kutunuz var mıydı?..
- Yok abla, geçen ay hepsini verdik ya!
- Ay, pardon. Yine de, aklınızda olsun da...
- Tamam da abla, sen n’apıyon o kadar kutuyu?
- Hiiç! Erzak koyuyorum.
E, erzak sayılır!
Sonra da, ayakkabı satın alan kadınlara yöneliyordur:
- Pardon, kutusunu kullanmıyorsanız alabilir miyim?
- Yok, kullanıyorum. Hatırladınız mı, ben...
- Aaa evet!!!
Kumbara niyetine!
Ben olsam ayakkabı kutusu şeklinde kumbara çıkarırım. Tam zamanı!
Yerse tabii...
Hayır, neden ayakkabı kutusu anlamadım?
Saklıyor desem...
Hani biz de iki dandik yüzüğü saklayacağız diye evin içinde fır döneriz ya... Kendimizi hırsızın yerine koyup, “İlk nereye bakar?”dan yola çıkarak...
Banka kasalarına koymak artık imkânsız hâle gediğinden... Kiraladığın kasa ücreti üç yılda içine koyduklarına karşılık geldiği için!
Sonunda hırsızın hayatta bulamayacağı yeri bulup saklarsın. Sonra da, bulamazsın ya... Tıpkı annen gibi!
Hemen telefona sarılırsın,
“Yok! Gitti! Güzelim yüzüğüm gitti. Saklayabileceğim her yere baktım, yok!”
Yani şimdi en azından nereye saklamayacağımız belli oldu:
Ayakkabı kutusuna...
Zaten ne kadar ayakkabı kutusu varsa, o kadar da ayakkabı var demektir.
Ve onlar kutularında değilse... Ortada bir yanlışlık var demektir.
Olan ayakkabılara olur, Bir de gezi’nen ayaklara!