Ne zamandır kendime hiç rastlamadım!
.
Bilim insanları da “aşk”ı araştırıyorlar ya, çok gülüyorum...
Koskoca bilim insanı Mars‘a ulaşıyor, en olmadık matematik problemini çözüyor ama o da âşık oluyor ve aptallaşıyor!
Bunun için herhalde...
Aptalların âşık olup olmadıkları pek anlaşılmıyor da, akıllılarınki gerçekten de tuhaf kaçıyor!
Çok saygı duyduğun bir adam ya da kadın mesela, koskoca profesör ya da ne bileyim fizikçi falan, yemekte elinde cep telefonu durmadan mesajlaşıyor!
Ama hiç durmadan...
Belli, kendine genç sevgili yapmış!
Ama bizimki şöyle:
Biip bip, ona mesaj geldi ya, hemen yakın gözlüğünü takıyor, itinayla ve bir türlü alışamadığı için her seferinde yeniden öğrenir gibi (ki öyle!) seçerek “oku”ya basıyor.Bu arada telefonu uzaklaştırıp yakınlaştırarak odak noktasını bulmaya çalışıyor, gözlerini de bir kısıp bir açarak!
Daha da fenası şimdi yazmaya başlıyor...
Ama önce en kısa nasıl yazarımı düşünüyor. Ve mümkünse noktalama işareti olmayan bir cümle. Cümlecik!
Başlıyor yazmaya... Her bir harfe basıp doğru mu diye kontrol ede ede...
Sonra hepsini bir daha okuyor.
Tam o sırada bir telefon gelse... Hadi sil baştan!
Onun için acele ediyor.
Araya bir de “genç” ifade koymak istiyor, da nasıl koyacak? (İşareti!)
Birine sormayı erteleyip “gönder”e basıyor.
Ama o mesajın doğru yere gittiğinden hiçbir zaman emin olmayarak!
Yüzünden belli çünkü!
O kadar akıllı adamın/kadının hâline bak! Telefonla savaşıyor sanki!
Niye?
Çünkü âşık!
Çünkü her insan gibi aşık olunca aptallaşıyor...
İşte bu yüzden bilim insanları araştırıp duruyorlar... Ve daha önce hiç duymadığımız sonuçlara ulaşıyorlar!!!
Psikiyatrlar, aşkı bir altüst olma hâli olarak tanımlıyormuş!
E, evet yani!
Bir altüst olma hâli var!
Da...
Olunabilirse...
E, ne yapacaklardı ki? Açlık kan şekerine mi bakacaklar?
Aslında baksalar, âşık insanın kan şekeri sürekli düşük çıkar herhalde!
Başka bir tarif de şu:
“Kişinin farkında olmasına rağmen ‘mantıksız’ davranmaktan kendini alıkoyamadığı obsesif kompulsif kişilik bozukluğu.”
İyi de bizimkilerde aşk geçiyor, bitiyor ama kişilik bozukluğu devam ediyor!
Orada olan, orada kalsa iyi...
Tıpkı onun söylediği gibi:
“Seni tanıyamıyorum artık derken ne kadar da haklıydın. Çünkü, ben de seni sevdikten sonra kendime hiç rastlamadım.”