Ne derseniz, onu yapacağım!
.
Bir doktordan gelen mail’i noktasına, virgülüne dokunmadan aktarıyorum.
Ve çok samimi olarak diyorum ki:
“Siz ne derseniz, onu yapacağım.”
Önce okuyun:
- “Sayın DONDER oturmuş Vatan gazetesinin sıcak bir köşesine, kapmış bir köşeyi muhtemelen torpille, hımm yazacak şey de yok, ne yazsam lan diye düşünmüş, varayım doktorlara atıp tutayım, bu konu herzaman reyting yapar demiş ve döktürmüş. Aferiin, eline sağlık. Kaç para aldın bu yazıya karşılık? Ruhunu sat ve para kazan. Ne güzel. Sen ne uğraşıyorsun doktor olup da elin binbir türlü psikopatı ile, kap sen de DONDER gibi bir gazete köşesi, oooh gel keyfim gel.
Bak DONDER, kimsin, nesin bilmiyorum. Ama senin yüzünden tepesi atan yalnız o doktor değil, emin ol. Sana bir tavsiyem olacak: Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste. Sen de bu ülkenin tüm dr larının ahını aldın bence. Onun için dikkatli ol bu kutsal mesleği yapanlara karşı(çünkü onlar zaten yeterince zor durumda), sen cici medyacığının torpilli bir üyesi olarak daha masum yazılar yaz. Yoksa çarpılırsın evelallah. Bir doktor.”
Şimdi diyeceksiniz ki, “Sen de bir mail’i aradan çekmiş bizi karalıyorsun.“
Hayır. Bu en fenalarından sadece biri ama doktor olduğunu belirtenlerden gelen mail’lerin yüzde 95’i hakaretle başlıyor, sorunlarıyla devam ediyor ve sonunda yine hakaretle bitiyor.
Bana, gazetecilere ve diğer meslek gruplarına...
Şimdi size soruyorum:
Ben ne yapayım?
Yukarıdaki mail’i yazan doktor cesaret gösterip ismini yazmamış.
Ben onu yasal yollardan bulup, yasal yollara mı başvurayım?
Gerekli yerlere şikâyet mi edeyim?
Aynı üslupla cevap mı vereyim?
“Bu aralar zaten sinirliler” deyip görmezden mi geleyim?
Sineye mi çekeyim?
Ne yapayım?
Ne yapacağımı gerçekten bilmiyorum.
Ama “ne yapmak isterdim,” onu biliyorum.
Keşke “hastaların yaşadıklarını“ anlattığım yazımı, doktorlara karşı bir kampanya gibi algılamasaydınız. Yazdığım gibi, sadece “hastaların yaşadıkları“ olarak okusaydınız.
Ardından, “Bizim sorunlarımıza da aracı olsana“ deseydiniz.
Zaten bildiğim sorunlarınızın detaylarına birlikte girseydik...
Keşke!
Gelin görün ki, ben şimdi ne yapacağımı bilmiyorum.
Bu kadar hakaret ve tehdide karşı ne yapayım?
Siz ne derseniz, onu yapacağım...