Mutluluk çok uzaklarda...
.
Evet, çok uzaklarda...
Ama en azından var. Üstelik de bu dünyada!
Mosuo‘da...
Hani dün bahsettiğim, Dünyadaki son anaerkil toplumunun yaşadığı yer.
Oraya staja gitmeli.
Liseyi bitiren her genci, bir sene süreyle oraya staja göndermeli. Hatta üniversite sınavlarında buradaki performansı baz alınmalı.
Olayı daha da genişletip geliştirebiliriz tabii...
De...
Şimdi, “Nerede yaşadığını unuttun sen!“ diyorsunuz değil mi? Unutmadım da, unutmak istiyorum.
Onun için en azından zihinsel olarak Mosuo jimnastiği yapıyorum.
Ama tabii içimde bir gün insanlığın yanlış sosyalleşmesinin bir gün düzelebileceği umudunu da taşıyorum.
Hatta bunda benim de ufak da olsa bir katkım olacağını düşünüyorum.
Deliriyor muyum acaba?
Yoksa öldüm mü?
Öldüysem biri söylese de, boşuna fatura falan yatırmasam!!!
Yok, böyle olmayacak, konuya dönüyorum...
Dün biraz kadın-erkek ilişkilerinden söz etmiştik; ne kadar mutlu olduklarından...
Yönetim de farklı değilmiş; yazar şöyle anlatıyor durumu:
- “Kadınların sözü geçiyor her konuda ve toplumu çok farklı bir şekilde yönetiyorlar. Onları ataerkil toplumdan ayıran en önemli özellikleri şiddete asla izin vermemeleri. Onların toplumunda, yönetim şekillerinde, yaşantılarında şiddete yer yok. Tabii ki erkekler arasında kavgalar oluyor. Bizler bunu rahatlıkla anlayabiliyoruz ama orada iki erkeğin kavga ettiğini gören kadınlar durup bakıyor ve ‘neden kavga ediyor bu insanlar‘ diye düşünüyorlar. Kavga etmek, onlar için utanç duyulacak bir şey.”
Bizde de artık kavga çıkarmayanı dövüyorlar!
O hale geldik!
Biz birbirimizi yerken,
Mosuo’yu anlatan yazar bakın ne diyor?
- “Kimsenin kimseyi öldürmediği, öldürmek istemediği bir toplum olduğunu gösterdim. Sürekli ağlayan insanlar yok orada. Ekonomik olarak da çok güçlü durumdalar. Günümüzde en büyük problem sadece siyaset değil. Cinsiyet problemi çok önemli. Dünyanın en büyük problemlerinden biri bu ve buna bakmamız gerekir.”
O da benden!
De...
Anlatamıyoruz işte!
Kime anlatacan?
Bizim danalara mı?
Dünya barışı, huzur, ekonomik güç falan... Evde mutluluk, özgürlük falan....
O-hooo...
Bizimkilere vız gelir.
Kadın sözü dinlemesinler de, ne olursa olsun!
Hele kadın özgürlüğüne hiç gelemezler...
Peki Mosuo’daki erkekler bunu bilmiyorlar mı? Dana olmayı... Biliyorlarmış.
Ama...
Tercih etmiyorlar!
Niye mi?
Çünkü:
- “Oradaki erkekler nasıl yaşadıklarının farkındalar ve bundan gurur duyuyorlar. Yaşantılarından çok memnunlar ve değişmek gibi bir düşünceleri olduğunu sanmıyorum. Hallerinden çok memnunlar. Değiştikleri takdirde sorumluluklarının artacağını, daha çok çalışmaları gerekeceğini biliyorlar ve tabii ki bunu istemiyorlar. Kim ister ki...”
Kim isteyecek?
Ne istediğini bilmeyen danalar...