Medya kadına ne yapıyor?
.
Hem de hâlâ...
Bir taraftan, “kadına şiddete hayır” kampanyalarına büyük destek verirken, kadın-erkek tüm yazarlar kadına şiddeti var gücüyle kınarken, tek bir kadın için bütün medya bir olurken...
Diğer taraftan olup bitenlere bakın şimdi...
Son iki günde...
En masumundan başlayayım.
Pazartesi akşamıydı galiba, Cüneyt Özdemir‘in programında Mor Çatı‘dan Zülal Berberyan konuk olarak sırasını bekliyordu. “Kadına şiddet”i konuşmak üzere...
Ancak o gün biliyorsunuz, şike davasından tahliyeler başladı. Yer yerinden oynadı. Tabii Cüneyt Özdemir de programını hemen oraya kaydırdı. Sonra bir ara Zülal Hanım’a dönerek kibarca özür diledi:
“Konuşmamızı yarına erteleyebilir miyiz? Size uzun zaman ayırmak istiyorum” dedi.
Zülal Hanım’ın cevabı şuydu:
“Maalesef alışkınız biz. Kadına yönelik şiddet, futbolda şike türü güncel konular gibi hiç öncelikli olmadı zaten.”
Cüneyt Özdemir, yaptığı belki de yapmak zorunda olduğu şeyi o anda anladı.
İşin tuhafı ben de o anda anladım.
Kim haklı, kim haksız o ayrı bir konu...
Hadi buna kötü bir tesadüf diyelim. Zira Cüneyt Özdemir’in, söylediği gibi mahcup olduğuna inandım.
Ama bu, kadının yine ikinci planda olduğu gerçeğini değiştirmedi.
Peki buna ne demeli...
Ertesi gün, Doğan Haber Ajansı’ndan geçilen haberden bir cümleyi aktaracağım; İzmir’de karakolda dövülen kadınla ilgili bir haberden:
“Hızlı adımlarla Emniyet’e giden Fevziye Cengiz’in saçlarını da boyattığı dikkati çekti.”
Haydaa...
Oysa Fevziye Cengiz saçlarını boyatmamıştı. Ama haberi yazan haberci aklında onu sarışın olarak tanımladığı için olsa gerek, koyu renk saçlarını görünce bunu habere eklemek istedi herhalde...
Niye sarışın olarak aklına yazdı acaba? ‘O bir konsomatris’ çağrışımından mı? Ki olsa ne olur?
Çok mu ayrıntı?
Değil.
Kadına şiddetin böyle küçük detaylarla hayatımıza girdiğinin ve niye çıkmadığının öyle güzel bir örneği ki!
Hadi buna abartı dediniz...
Peki buna...
Şimdi anlatacağım habere ne diyeceksiniz?
Haber aslında Cenk Koray Ekran Ödülleri.
Önce başlığı, sonra spotu aynen aktarıyorum.
‘Karımın sevişmesi sorun değil, işinin bir parçası bu!’
“Cenk Koray Ekran Ödülleri sahiplerini buldu...”
Gazetenin birinci sayfasında yukarıda nal gibi Ayça Bingöl’ün fotoğrafı ve bu sözler...
Öyle Bir Geçer Zaman Ki‘nin Cemile’si Ayça Bingöl’ün eşi Ali Altuğ’un, son filmdeki sevişme sahnesi için söylediği sözlermiş.
Hem de, kısa bir süre önce dayak yiyerek ölen bir kadının kanlar içindeki fotoğrafını sansürsüz yayınlayıp, “Kadına şiddete dikkat çekmek için yaptık ve başardık” diyen Habertürk’te...
Sabah haberi okur okumaz, suratımı kapattım.
Utandım.
Başka bir duygu değildi, çok
utandım.
Ve aklıma hemen o soru geldi:
Bu haberi böyle niye kullandılar?
Neden?
Kimin, hangi duygusunu alevlendirmek için?
Kimi, ne yerine koymak istediler?
Kendilerinin söyleyemediklerini başkalarına mı söyletmek istediler?
Bir sanatçı, bir kadın daha fazla nasıl bu duruma sokulur ki?
Neden bir sanatçıyı ve ailesini aşağılık bir savunmaya muhatap ediyorlar?
Neden?
Meğer toplum olarak kadının aşağılanmasını nasıl içselleştirmişizsek, bu durum ne kadar derinimize nüfuz etmişse, şu yaptıklarımızın farkında bile değiliz.