Kendine benzemeye çalışıyordu...
.
Geçenlerde, Oprah Show’a denk geldim, enteresandı.
Televizyonu açtığımda ekranda Teri Hatcher (Desperate Housewives’daki Susan; muslukçu sevgilisi olan) konuşuyordu.
Yanındaki koltuklarda Linda Evans ve Cybill Chepherd.
Kadınların güzellikleriyle kafalarını bu kadar da bozmamaları gerektiğini anlatıyordu.
“E, kendi güzel de ondan” diyeceksiniz...
Hayır.
Yani güzel de...
De’si var.
Anlatacağım...
Yani bu kadar klasik konuşmuyordu.
Hatta tam tersi, devrim yapmaya çalışıyordu...
Amerika’da ve dünyada kadınların gençlik ve güzellik girdabından artık çıkmaları gerektiğini şiddetle anlatıyordu.
Kendisi de 40’larında... 40’ların sonlarında...
Bütün kadınların artistlere, modellere benzemek için yırtınırken...
İşin aslını gözden kaçırdıklarını söylüyordu.
O modellerin ve artistlerin aslında göründükleri kadar güzel olmadıklarını, dünyada böyle bir güzellik olmadığını göstermeye çalışıyordu.
Gösterdi de...
Makyajsız, sabah yataktan kalktığı haliyle karşımda bana bakıyordu. Saç baş bir tarafta, göz altları, üstleri, teni, bunları olduğu gibi sergiledi.
Benden beterdi!
Arkasından banyodan çıkmış halini falan, hepsini gösterdi.
Ve aslında olduğu gibi görünmemenin sıkıntısını anlattı.
“Ben güzel değilim” diyordu. “Çünkü o resimlerdeki, televizyondaki kadın ben değilim ki!”
Daha da tuhafı, kendisinin de o resimdeki kendisine ulaşmaya çalıştığını anlatıyordu.
Ne tuhaf değil mi?
Kendisine benzemeye çalışıyor!
İşte o da bu tuhaflığa ayılmış ki, artık bir son verilmesi gerektiğini vurguluyordu.
Kadınların güzellik ve gençlik uğruna yırtınmalarına...
Bütün dünya gençlik ve güzelliğin sonsuzluğu üzerine el birliği ile çalışırken, bunu isterken...
Teri’nin çıkışı devrim değil mi?
Arkasından sözü, Linda Evans ve Cybill Shepherd’a verdi.
İkisi de iyice yaşlanmış. Tanıyamazsınız, değişmişler.
Onlara da, yaşlanma sürecini nasıl karşıladıklarını ve bunu kavradıkları anları sordu. Cybill Shepherd‘ın hikâyesi etkileyiciydi:
“O zaman zayıftım, dinçtim, saçlarım uzundu; üzerimde bir jean ve gömlek vardı. Parkta yürürken arkamdan bir erkek laf attı. Dönüp bakınca bana şunları söyledi: ‘Ay, pardon, pardon. Ben sizi yaşıtım biri sanmıştım!!!”
Şimdi bizde de öyle ya artık; arkadan 20, önden 50 gösteren kadınlar!!!
Çok mu acımasız oldu?
Ama bu olaydan biraz daha önce de durumu fark etmiş aslında:
“Yolda yürürken erkekler artık bana değil, yanımdaki kızlarıma bakıyorlardı. Ya da başka genç kadınlara...”
Bu önemli mi?
Önemli.
Çünkü her kadın kendisine bakılan zamanları yaşar.
Öylesine bakışlardır. Bir şey olacağından değil yani... Ama bir gün o bakışların kaydığını da her kadın anlar.
Sonra...
Olayı nasıl atlattıklarını anlattılar.
Nasıl?