“Kaz gibi bu saatte uyunur mu?”
.
Herkesin karşısına tatsız insanların en az bir tipi çıkıyor...
Bunlar da sizden gelenler...
Ama ben biraz allayıp, pulladım.
- Markacılar...
Gelir masaya oturur ve direkt konuya girerler: Kravatının markası ne? Ceketini nereden aldın? Bütün bu soruları kıyafetini beğendiği için sormaz. Kendi üst başının reklamını yapmak için tuzak sorulardır. Sonra başlar neyi nereden aldığını hatta nasıl aldığını anlatmaya. İlginçtir, bu tiplerin telefonuna bütün marka indirimleri mesaj olarak gelir.
Bu markacıların içine referansçıları da almak lazım. Bilmem ne lokantasına, bilmem ne arabasıyla, bilmem ne dinleyerek, bilmem kimle gitmiştir. Bu “bilmem ne” hâli o kadar yerleşmiştir ki, beğenmese de, sevmese de hatta bilmese de sırf referans olsun diye yaşamaya başlar.
- Lansmancılar...
Sürekli olarak başka birilerini överek, şişirerek anlatırlar. Sanırsın bunun için ilgili kişiden para alıyor. Adamın aşırı davranışlarını sanki marifetmiş gibi, malını mülkünü kendisi de ortakmış gibi anlatır, anlatır, anlatırlar. Öyle hayran hayran anlatırlar ki, sanırsın adamı sana pazarlamak için iştah yaratıyor. Bir de öyle bir anlatır ki, “O öyle, sen kimsin ki?” gibilerinden... Salak! Sen kimsin?
Bir de tanıdıklarının titrini pazarlayanlar vardır... Kendince önemli gördüğü pozisyonlardakileri bir de üstelik en yakın dostuymuş gibi ballandıra ballandıra anlatırlar. Sadece anlatsalar iyi! Bahsi geçiyorsa saat kaç olursa olsun, “Dur yaa... Bi arayalım“ deyip açar telefonu... Ve her zamankinden daha fazla laubali konuşmaya başlar:
“N’aber lan? Uyuyor muydun kaz gibi bu saatte?”
Hadii... Tabii “o uyuyan kaz değil, tavuk olacak” diyemezsin zira o da başka tatsız insan türüne girer!
- Sürekli kadın, kız ve cinsellik hakkında konuşanlar:
Muzu çok seviyorsun diye her gün akşama kadar muz muhabbeti yapmazsın. Muzdan soğursun, soğutursun maazallah. Bu ne bitmez çapkınlık hikâyeleri, ne bitmez yatak fantezileridir. Bir de anlatırken böbürlenir durmadan, sanırsın Hollywood yıldızı ve karşında Hakkı değil de Charlie Sheen oturuyor. “Kız kendine gelemedi, öğle oldu hâlâ evde yatıyor” diye başlar konuşmaya...
- İş yeri hikâyeleri anlatanlar...
Bütün bir gün iş yerinde olanları ve iş arkadaşlarını anlatır. Gözlerinde sürekli kayıt yapan bir çift kamera vardır. İş yerindeki herkesin bir hikâyesi vardır ve onlar bunu bilirler. Bütün sırları bilir ve paylaşmaktan çekinmezler. Sen anlattığı kişilerin hiçbirini tanımıyorsundur ama bunun hiçbir önemi yoktur. İşin kötüsü, sonraki anlatışında senin iş yerindeki herkesi tanıdığını farzeder! “Tahsin vardı ya, hani Nalan’a yazan...”
- Muhalif tipler...
Ne desen, ne söylesen muhalefet edecek bir tarafını bulur. Onun için hiçbir şey mükemmel değildir, hatta her şey sıradandır ve eleştirilmesi gerekir. Bütün bilgi birikimini muhalefet etmek için kullanır. “Yok o öyle değil” veya “Aslında” diye sözü bölerler. Çok heyecanlı ve hızlı konuşurlar. Hızlı konuşmazlarsa konunun değiştirileceğini bilirler.
Bu tatsız insan tiplemelerinin sonu yok, en iyisi artık tatlılara geçelim..