Kararı merakla bekliyorum
.
İzmir Karabağlar Karakolu’ndaki görüntüleri ilk kez seyrederken, kadının başına vurduklarında ben kafamı eğdim; ona tokat attıklarında ben ellerimle yüzümü kapattım.
Onu masanın altına soktuklarında, ben bacaklarımı içime çektim.
Yüzüm onunki gibi olmasa da perişandı.
Kendimi kıstırılmış, haksızlığa uğramış, yok; bu ifadeler yetmedi, daha isyankâr duygular içinde hissettim. Biliyorum bütün kadınlar ve çoğu erkek de benimle aynı duygular içinde.
Sonrası, sıradan, artık alıştığımız bir rutine girdi.
Dün Fikret Bila‘nın yazdığı gibi, “Özrü kabahatinden büyük” savunmalar...
Sonradan değiştirilen ifadeler...
Değiştirilmiş halinde bile vicdanımızın da aklımızın da asla kabul edemeyeceği ayrıntılar...
İnsanın aklı gerçekten almıyor.
Tam da şu sıralarda...
Siyasi partiler, gazeteler, sivil toplum örgütleri, halk, herkes bir olmuş “Kadına şiddete hayır” derken...
Bir kadın tokat yerken ve o tokat bütün kadınların suratında patlarken...
Acaba bu cesaret, “Nasıl olsa kararlar hep kadın aleyhine çıkıyor” inancından geliyor?
Acaba bu hak görüş, “Nasıl olsa hafifletici bir şeyler buluruz” rahatlığı sayesinde mi?
Önümüzde hâlâ sindiremediğimiz bir N. Ç. davası ve mahkemenin vicdanları sızlatan kararı var.
Ne yaptıysak, ne yazdıysak N. Ç’ye yapılanların karşılığını alamadık.
Hiçbirimizin içine sinmedi.
Adalete küstük.
Önümüzde N. Ç. gibi çok dava ve dava sonucu var.
Belki de bu yüzden o dayağın acısı daha fazla oldu.
Yine karşılıksız kalacak diye...
Savunmalar değişecek, hafifletici nedenler sunulacak falan filan...
Bunları biliyoruz.
Onun için ben bir sonraki aşamaya geçtim.
Bu davayı görüşen mahkemenin sonucunu düşünmeye başladım.
Şimdiden kararı merak ediyorum.
Ve...
Önce kadınların, sonra tüm toplumun içini rahatlatacak bir karar çıkmasını bekliyorum.
Hiç değilse bu sefer öyle olsun istiyorum.
Öyle bir karar çıksın ki, hukukla, insan vicdanının ve aklının birleştiğini görelim.
O gece başımızı yastığımıza bir “Oh!” çekerek koyalım.
Ben bu davanın sonucunu çok merak ediyorum...