İzne giden yol...
.
Her şey tatlı tatlı başlar.
Hiç anlamadan...
“İzne tabi” hayatını sen seçmezsin. Seni oraya doğru yavaş yavaş iter.
Fark etmezsin.
Fare ısırığı gibi...
Hani üfleyerek yermiş ya, öyle! Canını acıtmadan...
Dedim ya, anlamazsın. Bir gün bir bakarsın ki, yemiş bitirmiş seni!
Sen yoksun!
Senin yerinde, hiç tanımadığın, hatta eleştirdiğin kadınlardan biri duruyor.
Öyle tuhaf ki, belki de hâlâ eleştiriyorsun ama sen de onlardan birisin aslında.
Bunu, bir gün aniden fark edersin. İlk aklına gelen de şudur:
“Ben ne zaman, nasıl bu hale geldim?“
Ben anlatayım...
Senin hikâyen de diğer bütün okumuş, çalışan, şehirli ve modern kadınlarınkiyle aynıdır.
Önce sahiplenilmeyi seversin. Birkaç özgürlük alanın orada kafadan gider.
Sonra paylaştığınızı sanırsın; fedakârlık yaparsın. Buradan da epey kaybedersin.
Sonra “aman kavga çıkmasın“lar gelir...
Bir süre sonra, onun izin vermediği şeylerden zevk almamaya başlarsın. İçine sinmez çünkü!
Bahanen de hazırdır:
“Aman hiç yapmayayım daha iyi” ya da “huzursuzluk çıkacağına yapmayıvereyim. Ölmem ya!”
Onun izin verdiklerine yönelirsin.
Artık o kadardır hayatın!
Onun izin verdiği kadar!
Artık eskisi gibi kahkahalarla gülemiyorsundur bile!
Onu bile kısıtlamıştır.
Kısıtlamıştır, kısıtlamıştır...
Düşün bak, hatırlayacaksın.
Zaten yüzüne bütün bunların yorgunluğu çökmüştür.
Bak aynaya, sen de görürsün.
Hayır, onlar yaşlılık çizgileri değil, mutsuzluğun izleri...
Peki şimdi ne yapıyorsun?
Mesela televizyonda dayak yiyen kadınları gördüğünde...
Mesela “Kadına yönelik şiddeti engelleme yasası budandığında...”
Mesela bir milletvekili çıkıp, “Yalnız dikkat edelim, iş feminizme kadar dayanmasın!“ dediğinde...
Mesela, taciz edilen, tecavüze uğrayan kadınları okuduğunda...
Ne yapıyorsun?
Onu da biliyorum.
Sanki dizi filmde seyretmişsin gibi, “vah vah!” deyip, gidip kocana çay demliyorsun.
Şimdi demlemesen, huzursuzluk çıkacak!!!
Oysa...
O dayak yedikçe, o öldürüldükçe, o tecavüze uğradıkça, senin sözde “çağdaş” hayatının daha fazla budanacağını bilseydin...
Bir şeyler yapar mıydın?
Yapardın.
Da...
Kocan, “sana mı kaldı?” der, oturursun.
Gidemezsin.
Aslında açıkçası:
Göndermez seni!
Sen de kendini özgürlüğü olan çağdaş bir kadın zannetmeye devam edersin.
Televizyonda dayak yiyen kadınlara bakıp, acırsın!
Bir farkın varmış gibi!