İlişki külliyatı...
.
Normal hayata dönüş listesinde her şeyi saydık, aşkı-meşki unutmuşuz ya!
O derece yani!
Nasıl bir unutmaksa!!!
Nasıl bir umutsuzluksa!
Oysa gelişmiş ülkelerde sosyal psikolog gazete yazarları derin analizler yapmaya devam ediyor.
Bizim gibi, ara vermeleri için bir neden olmuyor ülkelerinde!
Olsa zaten var ya, hepsi kendini gökdelenlerden teker teker aşağıya atar. Bizim gibi sorunlarla yaşasalar yani...
Neyse, kararımız sorunlara ara vermek, biraz nefes almak.
Derin bilinçaltı!
Geçenlerde okuduğum yabancı kaynaklı bir makalede, şu ana kadar aşk ve cinselliğin biyolojisi ve kimyasıyla ilgili büyük bir külliyat oluştuğundan bahsediyor.
Ona takılalım biraz, bakalım orada neler varmış:
“Bu külliyata dalınca, hayatlarımızın çok çeşitli derin bilinçaltı süreçlerle yönlendirildiğini çabucak öğreniyorsunuz” diye başlıyor ve devam ediyor:
“Erkekler baba olunca, testosteron seviyeleri ve cinsel enerjileri de düşer. Bunu bebek kokusunun (kendi bebeklerinin) tetiklediğine dair bazı kanıtlar var.”
Haydaa... Artık çocuklarını sevmeyecek bunlar. Allah’tan böyle bir bilgiden haberleri yok!(tu)
Bizim külliyat...
“Öte yandan kadınların tercihleri âdet döngüsüne göre değişiklik gösteriyor. Bazı araştırmalara göre, kadınlar yumurtlama döneminde yakışıklı ama bakımsız ve tehlikeli erkekleri tercih ederken, diğer zamanlarda hoş görünümlü ve sevimli erkekleri daha cazip buluyor.”
Bizim kadınlar tehlikeli erkeklerden vazgeçemediğine göre, bunu nasıl açıklayacağız? Sürekli yumurtlama döneminde mi yaşıyorlar? Hiç yumurtlayamadıklarından!
“Erkekler çıplak kadın fotoğraflarına baktıklarında, yüksek seslere verilen irkilme tepkisi zayıflıyor. Ani dopamin artışı prefrontal korteksi susturunca, risklere karşı daha tepkisiz oluyorlar.”
Yani, “akılları oraya kayıyor’ demek istiyor herhâlde! İyi de bizimkiler genelde bağırmadan hiçbir şeye tepki vermezler ki! Artık akıllardan ne geçiriyorlarsa!
Böylece anladık ki, onların külliyatıyla bizimki arasında dağlar kadar fark var.
Bizimkinde bunların hiçbiri yok! Bilinçaltımız da henüz bu kadar bilinçlenmedi.
Biz ebat, zamanlama ve nicelikte takılı kaldık!
Bir de, derin bilinçaltı süreçlerle yönlendirmeye girer mi bilmiyorum ama bizim danaların kıçı kalktı.
Bizim külliyat bu kadar!