Şampiy10
Magazin
Gündem

Harcamak serbest, hava atmak yasak!

.

ABONE OL
Vatan Haber

Hani birden zengin olsan...

Ne yaparsın?

Evler arabalar, kızlar, danalar, uçaklar falan... Mı?

Bizde böyledir ya, hemen ev değiştirilir. Eskiden dublekse geçilirdi şimdi trend, villa. İki kişiler veya tek, hadi bilemedin üç, koskoca villaya taşınırlar. Havuzlu!

Sinema odası ve spor salonunu da ekledin mi, tamam... Dünya para harcarlar, yerleşirler ama orada asla mutlu olamazlar. Harcadıkları paranın mutluluk olarak geri dönmesini beklerler ama dönmez. Niye tatmin olamadıklarını da anlamazlar.

Çünkü aslında ne istediklerini bilmeden, şartlı refleksle o villayı alıp üzerine bir o kadar da para harcamışlardır.

Peki niye mutlu olamazlar?

Çünkü tek başına ya da iki başına o evin bir anlamı yoktur.

Havuzuna girdin, kimse yok.

Spor yaptın kendi başına...

Sinema seyrettin karınla, kocanla...

Cezalı gibi!

Ve davetlere başlarlar. Önce evi göstermek için sonra da sıkıntıdan.

Araba da öyle.

Alır arabayı, bir tur atar, iki tur atar, ee? O kadar. Sonra arabayı değiştirir.

Sorun arabadaymış gibi!

Yani çoğu, klişe zengin hareketlerinin kurbanı olur.

Neyse; şimdi bazıları olayı yavaş yavaş anlamaya başladılar, şehre dönüyorlar. Normal hayatlara...

Duruma ayılanlar tabii... Diğerleri ev, eşya değiştirmekle meşguller.

Peki ben bu konuya nereden geldim?

Geçenlerde Silikon Vadisi’nde yeni nesil ve genç zenginlerin nasıl yaşadıklarıyla ilgili bir yazı okudum. Facebook’un patronu falan...

Hani yeni evlendiği eşiyle Roma’da merdivenlere oturup dondurma yiyen adam, Zuckerberg. Şu anki serveti 15 milyar dolar civarında.

Kendi yaşam felsefesini çalışanlarına da yazılı olmayan bir kuralla şöyle anlatmış:

“Para harcamak serbest ama hava atmak yasak.”

Yani mesele bu: Neyi, niye satın alıyorsun... Kendin için mi, başkaları için mi?

Ama bu konuda benim favorim, 1,5 milyar sterlinlik servetin sahibi Alman iş adamı Nicolas Berggruen.

Adamın hiçbir şeyi yok. Ne evi var, ne arabası, ne...

Otellerde yaşıyor, ‘emperyalizmin dili olduğu için’ İngilizce öğrenmeyi reddediyor ve ünlü ressamların eserlerini satın alıp müzelere bağışlıyormuş.

2000’de bir karar alıyor ve New York’taki evini, Miami yakınlarındaki adasını satıyor.

Hiçbir şeysiz yaşıyor.

Demiş ki:

“Büyük evlerde yaşamak ve zenginliğimi başkalarına göstermek benim ilgimi çekmiyor.”

Adama bir yerde çıt etmiş ama nerede? Bana da çıt etti de, hiçbir şeysiz yaşamak için yeterli param yok!:))

Bunun için ille de insanın çok parası mı olması gerekiyor?

Sahip olma içgüdüsünün ya da her neyse onun felsefesini yapmak lazım. Bu konuda düşünüyorum, okuyorum. İyi geliyor. Bunca kavganın, kargaşanın içinde iyi geliyor.

Adamın şu sözleri de iyi geldi mesela:

“Burada kısa süreliğine varız. Kalıcı olan, nasıl davrandığımız olacak. Gerçek değer budur.”

Birden Ayşenur Arslan’ı hatırladım, niyeyse!

Yazarın Diğer Yazıları

  1. Gidiyorum...
  2. Ne seviyor ne de...
  3. Sıradanlığın hafifliği...
  4. Ne olmuş olabilir ki?
  5. Neden aramıyor?
  6. Uygulamalı olarak...
  7. Hepsini salla gitsin!
  8. Yeni kafayla eskileri aramak...
  9. Hiçbir şey olmamış gibi!
  10. Hayatı yakalamak...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.