Farkında mısın?
.
Biri bize yukarıdan baksa... Hani bizim (eskiden!) karıncaları izlediğimiz gibi bizi izlese... Bir elinde kredi kartı, bir elinde akıllı telefon, sürekli oradan oraya koşuşturan bir sürü insan görecek...
Ama karıncalardan bir farkla:
Şuursuzca!
Manzarayı hızlı çekim gözünüzün önüne getirsenize: Sürekli kartla ve telefonla yapılan kısa-kesik hareketler...
Yeni nesil bu.
Yeniye yakın neslin durumu daha karışık ve ağır. Aynı hareketlere, eski tarz bir takım malzemeler ve tavırlar katın. Ortaya atın. Mesela yakın
gözlüğü...
Mesela bir elinde akıllı telefon, ötekinde yapılacaklar listesi...
Kâğıda yazılmış!
Birinin üzeri çizildiğinde yeni üç madde daha eklenen yapılacaklar listesi...Kendi kendinin “Siri”si...
Yorgun insanlar...
Teknolojiyle, nostalji arası bir
şeyler!
Onlara yukarıdan bakıldığında tuhaf görünüyorlar:
Biraz daha deli gibi!
Masumiyetini özleyen ve çocukluğunu hatırladığında ya da sıcak bir-iki cümle duyduğunda “Bana mı söylüyor?“ şüphesiyle arkasına bakan...
Kendisine söyleniyorsa da gözleri dolan ve hemen kanan...
Günün her saati gelen iletişim, reklam, bildirim telefon ve mesajlarını kendine yapılmış bir hakaret kabul eden...
Piyango hayallerinin arasında, herkesi mahkemeye vermek için bir hukuk bürosu açmak dahi olan...
Neredeyse bir kalp ameliyatı yapacak kadar tıbbi bilgiye(!) sahip...
Mesela, protesto eden vatandaş cezalandırılıp, ona “gavat” diyen vali yerinde oturduğunda, “Herhâlde bu dünyada herkes bana karşı” hissiyle dolu olan, bir zamanların idealist; şimdinin dalgın, yorgun, aksi, agresif insanları...
Manzara bu!
İnternet ve bilgi akışının hayatı bu denli hızlandırmasıyla sürekli yarışan, yorgun insanlar...
Bi durmak...
Neyse ki, bu durumu erken fark edenler var. Çare arayanlar da... Çare arıyorlar çünkü bu durum iş yerlerinde de sorun olarak boy göstermeye başlamış.
Şimdilerde dünyanın büyük ve önemli şirketlerinin başındakiler, “Wisdom” (bilgelik) adlı bir konferansa katılıp iş yerlerinde verimi artırmanın yolunu arıyorlarmış.
Peki verimi nasıl artırıyorlar?
Bu büyük şirketler şimdilerde çalışanlarını hiçbir şey yapmadan oturmaya özendiriyor hatta onları hiçbir şey yapmama kurslarına yönlendiriyormuş.
Niye?
Çünkü teşhis şu:
“Hiçbir şey yapmama” arzusu çok güçlenmiş durumda!”
“İnsanlar, gevşeme ve düşünme ihtiyacı duyuyor; sürekli uyarılmamak, eğlenmemek, bir şeylerin peşinde olmamak istiyor.”
Yani, “bi durmak!”
Farkında olmak...
Da...
Neyin farkında olacağının farkında mısın?