“Evet” demenin ağırlığı...
.
Yıllar boyunca, “hayır” demeye uğraştık. sonunda başardık da! Hatta tadını da çıkardık. Da... Bir de “evet” demek var.
Bu arada “evet” demeyi mi unuttuk?
Aslında kadınlar, “hayır” demekte ne kadar zorlanıyorlarsa, “evet” için de bir o kadar zorlanırlar.
Nasıl ki, istemediği bir adama “hayır” diyebilmeyi öğrenmesi yıllarını alıyorsa, istediği bir adama “evet” demesi de aynı süreyi alır.
Tabii hâlâ “evet” diyebileceği kimse kaldıysa...
Hadi, “hayır” demenin neden zor olduğunu biliyoruz... Ya onu kırmak istememektedir ya öyle bir noktaya gelmiştir ki o “hayır”ı açıklayamayacaktır ya da bir planı vardır..
Peki o hâlde neden “evet”lerde bu kadar takılırlar?
Oysa “ne güzel işte!” değil mi?
Evet demek istediğin biri var ve üstelik sana soruyor...
Daha ne istiyorsun?
Yok, ille bir kasma, bir ağırdan alma, bir hava-cıva...
Yani aslında, hafif görünme, hafife alınma korkusu...
Oysa senin ağırlığın belli.
Ya da hafifliğin...
Düşüncelerinden, onu ifade edişinden, giyiminden, bakışından hatta yürüyüşünden...
“Evet” ya da “hayır” deyişinden...
Belli zaten!
Yani olduğundan ne daha ağır ne de daha hafif olabilirsin!
Hiçbir “hayır” seni ağırlaştıramaz.
Hiçbir “evet” seni hafifletemez.
Yeter ki bir karşılığı olsun!
Tek kriteri var...
Hıı...
Karşılık derken?
Yani içini doldur...
Vereceğin, paylaşacağın, şaşırtacağın, katacağın bir şeylerin olsun...
Aman ha! Vereceğin derken yanlış anlaşılmasın zira onu bulmak artık hiç zor değil!
Aslında her “evet” bir meydan okumadır...
“Ben de varım” demektir.
“Ben de varım” dediysen, var olacaksın...
İşte o zaman öyle bir evet dersin ki... Sen değil, o korkar!
İşte o zaman evet demenin bütün hafiflikleri kaybolur.
Bunu söylemenin de bir raconu vardır yani...
Anlar zaten...
Karşındaki seni anında tartar ve neyle karşı karşıya olduğunu hemen hisseder.
Onun için...
Aslında önemli olan kime, neye, niye ‘evet’ dediğin...
Geçenlerde kimlere kolayca, “Hayır” denileceklerin listesini yapmıştık;
“Evet” demenin ise tek kriteri var:
Canın istiyorsa...
Canın onu istiyorsa...