Erkeğe bak, erkeğe...
.
“Eşinizi aldattınız mı?” diye soruyorlar;
“Ooo... Çok!” diye cevap veriyor.
Ama hemen arkasından ekliyor:
“Şimdiki eşimi değil, eski eşimi çok aldattım.”
Ha, tamam o zaman!
Okumuşsunuzdur, Kaya Çilingiroğlu bir televizyon programında söylemiş bunu.
Hülya Avşar için...
Ne erkek ama!
Sizi bilmem de benim gözümde erkekliği tavan yaptı!
Erkekliğine erkeklik kattı!
Hani dün “erkeklik” yüzdelerinin düşüşünden bahsetmiştik ya, tam da üzerine geldi, iyi oldu.
Hülya Avşar tarafından baksan...
Ne yapsın ki?
Ne desin ki?
Ben olsam...
“Zaten kendini bitirdi” diye düşünüp susmayı mı tercih ederdim?
Yoksa...
“Biraz daha detaya girsin de, ne kadar ‘erkek’ olduğunu herkes daha iyi görsün” gibi onu daha da ortaya çıkaracak bir şey mi söylerdim?
Bilemiyorum...
Şimdi bu adamı kendi hâline bırakalım ve işi genele taşıyalım.
“Genele” diyorum çünkü böyle adamlar hâlâ var.
Maalesef.
Yani aldatmalarıyla, skorlarıyla övünmeye çalışan adamlar...
Böyle, nerelere ve kimlere yaranıyorlarsa!
Kimlerden puan topluyorlarsa?
Belki de psikolojik bir durumdur...
Yani bazı adamlar neden eski sevgililerini ya da eşlerini yaralamak isterler?
Bunu niye yaparlar?
Daha da kötüsü, neden kendi egolarını, bir kadının hem de bir zamanlar dahi olsa yatağını paylaştığı, ortak bir hayat yaşadığı ve en önemlisi sayesinde çocuk sahibi olduğu bir kadının sırtına basarak beslemeye çalışırlar?
Hem de, aslında kendisinin ne kadar yerlere düştüğünün bile farkında olmadan...
Mutlaka bilimsel bir karşılığı vardır. Benim aklıma klasik birkaçı geliyor.
İntikam...
Yenememe...
Mutsuzluk...
İntikam olabilir çünkü zaten birlikteyken de bu yüzden aldatmıştır. Yetersizliğinin intikamı...
Yenememe olabilir çünkü onu aldatarak yenmeye çalışmıştır. Ve yenemediği için hâlâ orada kalmıştır. Aslında ilişkisini bitiremiyordur. Yenemediği sürece de bitiremez.
Mutsuzluk olabilir çünkü ayrıldığı sevgilisi ya da eşi artık mutludur ve bu yetmiyormuş gibi artık ondan da sıyrılmıştır. Adamlar bunu hisseder. Ve deliye dönerler. Hele bir de kendisi mutsuzsa... Ki mutsuz olmasa bunu yapmaz!
Ortaya çıkıp abuk sabuk konuşmaz!
Hepimizin karşısına böyle bir adam çıkabilir, çıkmış olabilir.
Olsun.
Böyle bir adamla yaşamış olmanın sevindirici tarafı da var; artık onunla yaşamıyor olmak...