Durma! Durduğun an kaybedersin!
.
Yani artık zaman her zamankinden daha çok hızlı akıp gidiyor ya... Bir bakıyorsun cuma gelmiş bile!
Hani bütün bilgilerimizi sürekli güncellemek zorunda kalıyoruz ya...
Ezberimizde bulunması gereken 30 şifre, her zaman gittiğin adresler, adreslere giden yollar, yeni ürünler, yeni ürünleri satın alma prosedürleri, onları kullanma yöntemleri, yeni açılan yerler, kapananlar, yeni teknolojiler, internet bilgileri, sanal âlem, gerçek âlem, uçuk âlem, el âlem...
Her şey her an değişiyor ya...
Her şey her an yenileniyor ya...
Her şeyi yeniden öğrenmek gerekiyor ya...
Yoruluyorsun...
Bir yanda klasik ve sıradan güncel hareketlerini devam ettirmen gerekiyor, bir taraftan da her konuda güncellenmen...
Evet yoruluyorsun.
Biraz durmak istiyorsun.
Sakin olmak...
Ama ona bile vakit yok!
Zaten durmaman da gerekiyor.
Durduğun an kaybedersin!
Yani şimdi akıllı telefonun özelliklerini öğrenmezsen, belki üç yıl sonra bir telefon çağrısı yapmayı beceremeyeceksin!
Şimdi bilgisayarınla televizyon ilişkisini kurmazsan beş yıl sonra televizyonunu açamayabilirsin bile!
Tek kumandayla 5 alete hakim olmayı öğrenemezsen, elinde 5 kumandayla salağın çıkar!
Hadi onu da geçtim, yeni araştırmalara göre, mutluluk da buradaymış!
Hatta ismi bile var: “Neofili“.
Yenilik arayışı...
Kendini aş, sebat et!..
Psikiyatrlar, neofiliyi, insanın özündeki hayatta kalma yeteneği olarak tarif ediyorlar.
Evet, artık hayatta kalmak, karnını doyurmak, barınmak, üşümemek falan değil!
Teknolojiye ve yeniliklere uyum sağlamak!
Ancak o kadar basit de değil. Zira neofili aslında bir kişilik özelliği...
Öyle herkeste yok!
Biz şifrelerle baş etmeye çalışırken bilim insanları bizi neofobikler, neofiller ve en aşırı hâliyle, neofilyaklar diye sınıflandırmışlar bile...
En fenası neofilyaklar ya... (Ki ben bu ara oyum galiba! Bir su ısıtıcı almak için dünyadaki bütün su ısıtıcılarını araştırmakla kalmayıp tek tek denediğimden...)
Yenilik arama eğilimi, yetiştirilme tarzına, yerel kültüre ve kaç yaşında olduğunuza bağlı olarak değişiyormuş. Tahminlere göre, yenilik arzusu 20 ile 60 yaşları arasında yarı yarıya azalıyormuş.
Bu belki de gitgide neden mutsuzlaştığımızın bir açıklaması...
İşe gir, evlen, hep aynı hareketler falan... Bütün yeniliklere karşı birbirini frenlemeler, yasaklar, izinler...
Klasik ilişki arayışları...
Eski yöntemler...
Oysa mutlu olmanın sırları değişti: Artık üç kişilik özelliğinden bahsediliyor:
Yenilik arayışı, sebat ve “kendini aşmak”...
Benden yazması...