Dede nasihati!
.
Böyle bir dedemiz olmadı ki!
Kuruduk kaldık!
Biz de çocuk olduk; bizim de annemiz, babamız, dedemiz, ninemizin falan nasihatler verdi tabii...
Ama ne?
Onlar bize her şeyden önce dürüst, erdemli, saygılı olmayı, sevgiyi öğretti.
Ayıp nedir, günah nedir, suç nedir, hak nedir...
Ahlak nerededir?
Önce büyüklerine saygı, küçüklerine sevgiyi öğretmekle başladılar işe...
Sonra sıra ayıplara, günahlara geldi.
Erdemli olmayı, hakkı-haksızlığı, dürüstlüğü...
Hayvan sevgisini ve merhameti...
Bütün bunları, bize anlattıkları hikâyelerle, verdikleri örneklerle, birlikte yaşadığımız iyi-kötü anılarla öğrendik.
Varlığın ve yokluğun bizi çoğaltıp azaltmadığı evlerde...
Sıra politikaya gelince...
Din, dil ve ırk ayrımını bilmeden.
Böyle büyüdük biz!
Öğrenebildiğimiz kadarını öğrendik.
Tabii bütün bunların yanında hep okumamızı söylediler.
Biz de okumaya başladık..
Hemingway’in “Ahlak konusunda inandığım ilke şudur; bir şeyi yaptıktan sonra kendini iyi hissediyorsan o ahlakidir; eğer kendini kötü hissediyorsan o gayri ahlakidir” sözlerini mesela, epey tartıştık.
Artık ailemizin bize öğretmeye çalıştıklarını büyük düşünürlerin, iz bırakmış deneyimli politikacıların, sanatçıların, sözlerinde, eserlerinde daha güzel cümlelerle bulmaya başladık.
Onlara, kendimiz söylemişiz gibi sahip çıktık.
Ahlakı ve Allah’ı sorguladığımız gençlik yıllarımızda herkese saygı göstermeyi öğrendik.
Sonra sıra politikaya geldi...
Orayı çok sevmedik.
Ama sevdiğimiz, akla yatan sözler vardı tabii... Günü gelince hatırladık.
Kime yarıyor?
Mesela, Tacitus’un o meşhur lafı:
“Kanunların sayısı ne kadar fazlaysa yolsuzluk o kadar fazla olur.”
Mesela Konfüçyüs’ün şu sözü:
“İnsanları yasa ve ceza ile yönetirseniz, bir daha yanlış yapmayacaklar, ancak utanma duygularına da sahip olmayacaklardır. İnsanları erdemle ve ahlak kuralları ile yönetirseniz, o zaman onlar hem utanma duygusuna sahip olacaklar, hem de doğruyu yapmaya çalışacaklardır.”
Ve tabii, Cicero’nun ünlü sorusu:
Cui bono? (Kime yarıyor?)
Biz bunları öğrenirken meğer başkaları, farklı şeyler öğreniyormuş!
Birileri torunlarına, “Memurun ve orospunun bahşişini peşin vereceksin” nasihati veriyormuş!
İşte, dede var, dede var!
Torun vaaar, torun var!
Öğrenmedik ki bunları!
Para lafını etmenin bile ayıp olduğu evlerde büyüdük biz!
Öyle para makineleri falan da yoktu!
Şaşırmamız bu yüzden!