Bulaşıcı durumlar...
.
Hani esnemek gibi...
Biri esneyince sen de esnersin ya...
Yok yok, tam öyle değil; çünkü o istem dışı bir hareket.
Benim anlatacağım, sigara gibi...
Biri yakınca sen de farkında olmadan yakarsın ya, tam öyle...
Geçenlerde gazetenin birinde küçücük bir haber vardı:
“Boşanmak bulaşıcı” diye...
Şöyle de devam ediyor:
“Boşanan bir arkadaşınız varsa ondan uzak durun. Çünkü yapılan bir araştırmaya göre, boşanmak bulaşıcı.”
Allah Allah! Niye uzak duracak? Belki boşanmak istiyor da, bir ivmeye, dolduruşa ihtiyacı var! Nereden biliyon?
Devam edeyim:
“Dr. Rose McDermott, yakın bir arkadaşı veya akrabası boşanan çiftlerin ayrılma olasılıklarının yüzde 75 olduğunu açıkladı.”
Yüzde 75...
E, iyiymiş!
Niye herkesin sapır sapır boşandığını da anlamış olduk!
Peki niye böyle oluyormuş, onu da anlamış:
“İnsanlar yakın çevrelerindeki boşanmalar nedeniyle ilişkilerini sorgulamaya başlıyor.”
Biliyoruz o sorgulamaları; “Şimdi boşansam, ne biçim dağıtırım” sorgulaması...
Daha da açık yazacak olursam,
“Lan tam oldum ben. Bi boşansam ne biçim sevişirim” sorgulaması...
Evliler bekârların, bekârlar da evlilerin her gün seviştiklerini sanırmış ya, tam o kafa!
Ama bunun asıl lafı başka:
“Ölüler, dirilerin her gün helva yediklerini sanırlarmış!”
Doğru yani...
Böyle sevgiliden de ayrılınılır...
Mesela, arkadaşın sevgilisinden “Bu beni hiç dışarı çıkarmıyor. Evde yemek, yatmaca-kalkmaca, o kadar...” diye ayrılıyor. “Sıkıldım artık! Bu şimdi böyle, ileride kimbilir ne olur?” diyerekten...
A, bir bakarsın, seninki de bunu yapıyor. Yapıyormuş da, sen fark etmemişsin. Daha doğrusu öyle yorumlamamışsın!
İşte o andan itibaren adam sana da batmaya başlar.
Sadece ayrılmalar değil, başka durumlar da bulaşıcıdır.
Mesela şüphe...
Arkadaşın sevgilisinden ya da eşinden şüphelenirse, sen de seninkinden şüphelenmeye başlarsın.
Onun donelerine takılırsın.
Başka?
Kavga...
Bir süre sonra arkadaşının kavga konularıyla sizinki aynılaşır.
Hııı... Çapkınlık da öyledir. Bulaşıcı
yani...
İşte tam da bu yüzden, çiftler birbirlerinin yakın arkadaşlarından pek hazzetmezler.
Hem onların kendileri hakkındaki en olmaz sırlarını bildiklerini bildiklerinden hem de böyle apır sapır etkilendiklerinden.
Hatta yeri gelince hemen lafı yapıştırırlar:
“Sevgili arkadaşın mı söylüyor bunları!”
Al işte!
En gıcık laf!
Sanki sen yoksun, sen şahsiyetsizsin!
E, ama sen de o sıralar hakikaten biraz şahsiyetsizsindir!