Bir de sevmeyi öğrensek!
.
Sevmeyi...
Yok, gerçekten sevmekten bahsediyorum bu sefer!
Kendimizi değil, başkalarını...
En yakınlarımızı...
Anne-babamızı, kardeşimizi, çocuklarımızı, arkadaşlarımızı, eşlerimizi ve aşklarımızı...
Onları sevmeyi öğrensek.
Birini sevmek ne demek, bunu bilsek!
Niye mi böyle birden ciddileştim? Kaç gündür şarkıcı Zeynep Casalini’yle işletmeci Tahsin Berk’in evliliğini okuyup duruyoruz ya...
Zeynep Casalini Dilek Türkali’nin kızıymış.
Ve düğüne ya da nikaha gitmemiş.
İstemediği için protesto etti herhalde...
Belki gitti, belki gitmedi, belki gitmemek için başka bir nedeni vardı; onu bilemeyiz.
Onları bir tarafa bırakalım.
Ama haberdeki bu ifade bana bu durumun yaşandığı başka düğünleri hatırlattı.
O kadar çok ki!
Çocuklarının evliliğini onaylamayan anne-babalar, onlara katılan kadeşler ve hatta arkadaşları...
Veya anne-babalarının evliliğini istemeyen çocuklar...
Neden istemezlerse?
Sana ne?
Sorsan, “Onun iyiliği ve onu sevdiği için”dir.
O kadar seviyor ki, onu kaybetmeyi, onu üzmeyi, onda kapanmayacak yaralar açmayı göze alıyor!
Bu nasıl sevgiyse?
Ayrıca nereden biliyorsun?
Belki aşık oldu gerçekten...
Belki sevdi.
Belki de senin dediğin gibi, öyle sanıyor; aşık olduğunu sanıyor ama değil. Aşık olmakla, olduğunu sanmak arasında ne fark varsa!
Ama belli ki, ne olursa olsun, doğru ya da yanlış, gerçek ya da sanal, o adam/kadın ona iyi gelmiş.
Onu istemiş
Onu beslemiş, belki onarmış.
Ne var?
Sonunda ölüm yok ya...
Hastalık yok ya...
Ne zararı var?
Olmadı, biter.
İlk veya son biten o değil, olmayacak da...
Eee?
Ayrıca senin onay verdiğinle evlense ve mutlu olmasa ne olacak?
O zaman, “Olmadı” olacak, “Şanssızlık” olacak, “Kader” olacak.
Ama şimdi
Onun hatası olacak.
Tamam o da kabulümüz.
Onun hatası olsun.
Önemli olan da bu değil mi? Hatalarıyla onun yanında olmak.
Hata yaptığında yanında olmak.
Hata yaptığını anladığında...
Her zaman onunda yanında olmak.
Ve daha da önemlisi, onun bunu bilmesini sağlamak...
“Ben hata yapsam da, o hep benimle” duygusunu, güvenini vermek.
Bu değil mi?
Sevgi bu değil mi?
Yoksa istemediği biriyle evlendiğinde düğününe gitmeyerek onu kahretmek...
Bununla da kalmayıp ondan sonraki her hareketini izleyip mutsuz olmasını beklemek...
Ki, ne kadar haklı olduğun ortaya çıksın!
Bu mu?
O mutsuz olsun ama sen haklı ol!
Yapmayın! Onu sevmek, senin istediklerini yapması mıdır?
Senin düşündüğün gibi düşünmesi midir?
Hayır.
Hayat o kadar kısa ki...
Ve hayat o kadar senin elinde ki...
Onu acı çekerek ve çektirirek de, neşeyle ve neşe vererek de yaşayabilirsin.
Tercih senin.