Bazı meslekler sevilmez
.
Tamam, her mesleğin içinde iyisi kötüsü vardır; yani onu doğru icra edeni veya etmeyeni...
Ama bazı mesleklerin içinde iyileri kaynar, çoğunluk olsalar bile kaynarlar.
O mesleğin namusunu kurtaramazlar!
Sevilmemelerinin nedeni kendileri değil, büyük ihtimalle sistem bozukluğudur; olsun, yine de sevilmezler.
Genelde sevilmezler...
Genelden daha fazla, çoğunlukla sevilmezler.
Bunu nereden anlarsın?
Bir meslek grubunun o toplum tarafından sevilip sevilmediğini...
Benim ölçeğim mitinglerdir.
Mitinglerine kendilerinden başka kimse katılmıyorsa...
Kendileri çalıp kendileri söylüyorlarsa...
Polis bile müdahale etmiyorsa!
Bil ki, o meslek grubu sevilmiyordur.
Bu yüzden de, istediklerini alamazlar.
Mesela DOKTORLAR...
Sevilmezler.
Çünkü ne zaman onlara ihtiyacın olsa, hastaneye gittiğinde o kadar kötü muamele görürsün ki! İki master’ın var ve bir bankanın müdürüsün mesela, hastanedeki hademeden doktoruna kadar sırayla herkesten azar işitirsin. Bir kapıyı tıklatıp başını uzatırsın bir şey sormak için... Hademe, “Çık dışarı kardeşim, çık! Yasak burası” diye seni azarlar. Bir hemşireye sorayım bari dersin, suratına bile bakmaz, arkasından koşarsın, “bekle orda, gelir doktor” der. Derse tabii... Bir asistan görürsün, senden 20 yaş küçük; bağırır sana, “meşgulüm, görmüyor musun” diye... Hep “Siz”li konuşursun, “Sen”li azarlanırsın. Doktoru bulursan, suratına bakmaz, sen hastalığını anlatırken o bir şeyler yazar falan... Seni dinlemez. Gerekirse o da seni azarlar.
Bu manzara hiç değişmez.
Belki o doktor, o asistan, hemşire 32 saattir uyumadan çalışıyordur ama fark etmez. Birkaç saat önce 2 hayat kurtarmıştır ama fark etmez!
Sevilmezler.
Kimse onların mitingine gitmez.
Mesela MEMURLAR...
Sevilmezler...
Çünkü onlar da kötü muamele edenlerdendir. Vergi dairesine gidersin, “Elindeki kâğıdı önüne fırlatır, “Okuman yazman yok mu? Bak burada ne yazıyor?” diye... “Var. Hatta 3 dil konuşurum.” demenin anlamı yoktur. Her devlet dairesi de “sen”li, “ben”lidir. “Git, bunu yatır da gel!” der. Üç bina ileriye gidersin yatırmaya, “Önce bunu onaylat“ der, aynı yere dönersin. “Onaylamanız lazımmış” dersin, önce ters ters bakar sonra onaylar.
Ama kimse onların mitingine gitmez.
Mesela GAZETECİLER...
Artık!
Artık gazeteciler de sevilmiyor.
Taraflaşınca, bir de taraflar çoğalınca herhalde...
Oysa hayatları kalemlerinin ucunda o kadar çok gazeteci var ki...
Haber uğruna hayatlarını kaybeden gazeteciler var.
Sebahattin Yılmaz var, Cem Emir var.
Belki gazetecilerin mitingine kimse gitmiyor ama...
Cenazelerine...
Onlara herkes üzülüyor.
Hem de çok üzülüyor.