Aşka Gezi’nti...
.
Olaylar hafifleyince şöyle bir düşündüm;
“Gezi’nin aşklara - meşklere bir etkisi oldu mu?” diye...
Gördüm çünkü!
İzliyorum...
Mesela, o sıralarda ayrılık yaşayanlara, “Gezi” ilaç gibi geldi. En azından acı konsantrasyonları dağıldı.
Ne yapacaktı ki? Millet yani bütün arkadaşları meydanlarda, balkonlarda sonra da Twitter’ın başında sabahlıyor, yaratıcılık tavan yapmış, Gezi ruhu herkesi sarmış, bu arkadaşını arayıp “Ay çok fenayım, hep onu düşünüyorum” mu diyecek?
Hayır.
Zaten onu dinleyecek kimseyi de bulamazdı...
Hem dikkatleri geziye dağıldığından hem de konuşarak acısını daha fazla kaşıyamadıklarından ayrılık arada kaynadı gitti.
Zihin açıyormuş!
Kimi de o hırsla attı kendini meydanlara... Bağırdı çağırdı, içini döktü. Suyu, gazı yedi, kendine geldi.
Bak bu da bir fikir; ayrılık acısı çekenleri yollayacaksın bir eyleme... Tahrir mi olur, Brezilya mı olur, artık acısının derecesine göre... Bazıları takılıp kalıyor ya, onları Suriye ya da İsrail’e...
Dönüşte turp gibi olurlar. Ruh sağlığı bakımından!
Bu arada biber gazı yiyenlerin zihinlerinin açıldığı da tespitlerim arasında!
Üstelik hem erkeklerin hem kadınların...
Ya gaz iyi geldi ya tazyikli su ya da koşmak... Ama büyük ihtimalle gaz!!!
İthal ya ondan mı, ne!!!
Sanki herkes şöyle bir silkindi...
Hani kediler, köpekler ıslanınca şöyle bir silkinirler ya, onlar gibi üzerimizdeki ataleti atmışız gibi!
Sığlıklar azaldı sanki...
Sığ düşünceler...
Sığ beklentiler...
Yeni kıstas...
Herkes kendisinden başka bir şeyler de düşündüğü için herhalde... Mecburen de olsa, başka zekâlardan etkilendiği için de olabilir.
O sırada herkes biraz “az”, biraz “eksik” kaldı ya...
Kısa bir süre için bile olsa, hayat odakları değişti. Ve tabii dolayısıyla gördükleri ve görüşleri de...
Kızlar biraz toparlandılar; adam gibi adamın nasıl bir şey olabileceğini görüp diğerlerinden vazgeçer gibiler...
Erkekler de galiba seçmeye başladılar...
Bir tek evde oturanlar aynı kaldı.
Eski kaldı...
Oysa artık hiçbir şey “Gezi”den önceki gibi değil.
Hiçbir şey!
Aşklar bile...
Bence bundan sonra şöyle bir kıstas getirebiliriz.
Geziye katılanlar, katılmayanlar...
Adam, “Yok yaa, benim Gezi’yle ne işim olur” falan diyorsa...
Kadın, “Çok kalabalıkmış öyle miiii?..” diyorsa...
İkisine da aynı cevabı verebiliriz:
“Hımm... Tamam o zaman! Ben seni ararım...”