Şampiy10
Magazin
Gündem

Bunların hepsi aynı

Ne yazık ki!

Ve maalesef...

Bunların hepsi aynı galiba...

İngiliz The Times Gazetesi, bir okuyucu anketi yaparak kadınların, erkeklerdeki hiç hoşlanmadıkları özellikleri sıralamış.

Bizimkilerden bir farkları yok.

Hemen hemen her erkekte bulunan ve kadınları çileden çıkaran 16 özellik...

Bir kısmına bakalım, nelermiş.

Ben de bizdeki karşılıklarını yazayım...

1. Tüm ev işlerinin kadınlara ait

olduğunu düşünürler.

(Tabii... Bu yetmezmiş gibi, çamaşır, bulaşık makinesi, elektrik süpürgesi, ütü gibi aletler eve değil kadına alınır. Doğum günü hediyesi olarak bile... Siz hiç doğum gününde adama çamaşır makinesi alan kadın gördünüz mü? Hayır. Söylemesi bile komik değil mi?)

2. Yaptıkları en ufak bir iş için

şükran beklerler.

(Tabii... 10 kere söyledikten sonra bir ampul değiştirir. Seni dırdırcılıkla suçlaması yetmiyormuş gibi bir de Pisagor havalarına girer. Sanki yeni bir teori buldu! Ha bir de o gün ampul taktıysa başka bir işe elini sürmez. Süremez.)

3. Nostril sendromları. Kendi vücutlarından gelen hiçbir kötü kokuyu almazlar ama kadınlardaki en ufak kokuyu anında hissederler.

(Yok yaa... Kendi kokularını bal gibi alırlar da... Kendilerinin pis kokmalarının olağan bir durum olduğuna inanırlar niyeyse!!! Hatta yakıştığını düşünecek kadar ileri gidebilirler. Çünkü çoğu yıkanmayı sevmez. Acı ama gerçek budur.)

4. Kadın sadece doğası gereği bir şeylerden dert yanarken, erkek hemen çözümünü bulur! Kimi zaman kadının sadece şikâyet etmek istediğini anlamazlar.

(Bir dakika! Çözümünü bulmaz. Bulduğunu sanır! Kadın tatmin olsa, -çözümden...- niye söylensin ki?)

5. Bir sonraki haftanın sonrasına dair plan yapma yetenekleri yoktur.

(Yetenekleri olsa ne yazar? Sanki Londra’ya Elton John konserine götürecek!)

6. Önemli tarihleri sürekli unuturlar.

(Ona unutmak denmez! Önem vermez denir. Bir de (kadınına göre) korkmuyor denir. Yoksa hatırladığı zamanları nasıl açıklayacağız?)

7. Hayatlarındaki kadının arkadaşlarının eşinin ve çocuklarının isimlerini hep yanlış hatırlarlar.

(Ve onları sevmezler. Çünkü bütün eksiklerinin onlar tarafından bilindiğini sanırlar. Haksız da değillerdir!)

8. Tam yatağa gidecekken, televizyon ya da bilgisayarda oyalanacak bir şeyler bulurlar.

(Neden acaba???)

Neden biliyor musunuz?

Hepsi aynı da ondan...

Yazının devamı...

Cumartesi kocası...

Adam iki kadınla birden evlenmiş! “Nasıl olur?” demeyin, olmuş işte!

Gündüz birinin, gece ötekinin kocasıymış...

Acaba hangisi daha iyi???

“Gece kocası” mı yoksa “gündüz kocası” mı?

Adam açısından sormuyorum tabii ki! Ona göre ne var?

Canı hangisini istiyorsa onun kocası olur!

Benim merakım kadın açısından hangisinin daha iyi olduğu...

İkisine de bakalım...

Düşünsenize...

Sadece gündüzleri gelen bir koca!

Ne işe yarar? (Yararsa tabii...)

İşe yaradığını farz ediyoruz çünkü suçlu ya!

Sabah kahvaltısını hazılayabilir. Günlük işlere yardımcı olur. Çarşı-pazar, yatırılacak faturalar falan...

Hayatı paylaşırsın!

Bunlar iyi tarafı tabii...

Madalyonun öbür yüzü de var ama...

Bütün gün ayağının altında...

Her şeye karışan...

Ya da hiç karışmayan, dana gibi yayılıp oturan bir adam...

Akşam olunca da çekip gidiyor...

Olmaz!

Peki o zaman gece gelene bakalım...

Önce iyi tarafından.

Sen her işini halledip eve geliyorsun, o da geliyor, “Hadi hayatım bu akşam nereye gitmek istersin?” diyor...

Çıkıp yemeğinizi yiyorsunuz, eğlenceye gidiyorsunuz, her işinizi hallediyorsunuz, sabaha karşı gidiyor.

Ohh...

Fena değil!

Ama her akşam her akşam da olmaz ki!

Hadi bir de akşam geldi, gerine gerine, “Ne yemek var?” diye...

Sen zaten bütün işleri kendin halletmişsin, canın çıkmış bir de adamı eyleyeceksin!

Olmaz!

Gece gelse bir türlü, gündüz gelse öbür türlü...

Hep gelse başka türlü...

En iyisi...

“Cumartesi kocası” olsa mesela...

Cumartesi gelsin, pazar kahvaltısından sonra yok olsun!

Sabah kahvaltısında hafta içinde yapılması gerekenlerin listesini versek...

Öğleden sonrayı sinema, sohbet, alışverişle geçirsek...

Akşam da yemek, eğlence ve öteki...

Pazar sabahı da kahvaltıyı hazırlasa...

Hadi peki, sadece kahve yapsa da olur; saat 11.00’e doğru da gitse...

Heh heh hee...

İyi olmaz mı?

Nereye mi gidecek?

Ya zaten giden gidiyor...

Ne gece ne gündüz...

Ben size söyleyeyim;

En iyi koca, hiç olmayan koca...

Hadi biraz ılımlı olalım...

Hayallerdeki koca...

Yazının devamı...

Biz eskiden...

Tam da herkesi Türk, Kürt, Alevi, Ermeni, Roman, yandaş, laik, asker, fişli fişsiz ve hatta eşcinsel diye ayırmaya çalışırlarken...

Biz liğme liğme olurken...

“Yahu, biz eskiden böyle ayrımlar yapmazdık. Kimin ne olduğunu sormaz, merak etmez, nereli olduğuyla ilgilenmezdik” derken...

İşte tam o sıra bir mail geldi.

Kendimi kollamaktan ne kadar yorulduğumu...

Haksızlıklardan, kirli kafalardan, bencil ruhlardan ne kadar bunaldığımı...

Ve neyi özlediğimi anladım.

Sizin de okumanızı istedim...



“Biz eskiden...

Çocukluğumuzda...

Bizim çocukluğumuzda annelerimiz çalışmazdı.

Okuldan eve geldiğimde boynumdaki anahtarla kapıyı hiç açmadım.

Hatta babamın bile anahtarı yoktu.

Annem evimizin bir parçası gibiydi, hep evdeydi.

Her yere birlikte giderdik, zaten öyle çok da gidilecek bir yer yoktu ki...

En büyük eğlencemiz sokaklarda oynamaktı. Sokakta oynamak diye bir kavram vardı yani.

Cafe’lerde, alışveriş merkezlerinde buluşmazdık. Okula arkadaşlarımızla gider, birlikte çıkar, oynaya, zıplaya yürüyerek gelirdik.

Servis falan yoktu. Ayakkabılarımız eskirdi.

Hatta öyle olurdu ki; çantalarımızı kaldırımlara koyar oyuna bile dalardık.

Annelerimiz bu durumu bildiklerinden kardeşlerimizle bizlere ekmek arası bir şeyler hazırlar gönderirdi.

Mahallemizdeki teyzeler annemiz gibiydi.

Susayınca girer evlerine su içerdik.

Ya da pencereden bize bir sürahi, bir bardak uzatırlar, hepimiz aynı bardaktan kana kana içerdik.

Kısacacı evine gidip gelen (ki sadece çişi gelen giderdi evine) elinde mutlaka yiyecekle dönerdi.

Anneleri o arada çocuğuna verdiği şeyden bizlere de gönderirdi.

Bu bazen bir kurabiye, bazen bir meyve olurdu.

Cebimizde harçlığımız olduğunda düşmesin diye çıkarır, çantamızın üstüne koyar oyun bitince geri alırdık.

Çok garip ama kimse almazdı. Sokaklarımız evimiz kadar güvenli idi.

Düşünce yerden kaldırır, kavga edince barıştırırlardı bizi...

Polisler gelmezdi kavgalarımıza, zabıtlar tutulmazdı.

Sonra kavgalarımız da öyle ustura, falçata ile olmaz, onlar nedir bilmezdik bile, asla kanla falan da bitmezdi. En fazla saçlarımızdan çeker, hayvan adları sayar, tekme atar, yine oyuna dalardık.

Birbirimizin suyundan içer, elmasına diş atardık.

Misket oynamaktan parmaklarımız kanar yine de mikrop kapmazdık.

Azar işitip, acillere taşınmazdık. Düşerdik, ekmek çiğner basarlardı alnımıza, oyuna devam ederdik. Röntgenlere, ultrasonlara girmezdik.

Ben bizim çocukluğumuzu çok özledim.”



Ben de özledim.

Hem de çok özledim...

Yazının devamı...

Az kaşardan tost (2)

Yok yok...

Bu böyle olmayacak!

İki gündür kadınlara çok yüklendim. Kendime gelmeliyim.

Bu danaları fazla boş bırakmamak lazım.

Şimdi bunlar dünkü sözlere çok güldüler, dalga falan geçtiler ya...

Başlarına gelecekleri bilmeden...

Madem öyle, bugün de aynı lafları erkeklere uyarlayalım...

Hangi erkek nerede, ne zaman, ne söyler?

Hadi bakalım...

Hazır mısınız?

***

* Mutlu etmeyeceksen, meşgul de etme!”

(Önüne gelenle yatmaktan artık bıkmış adam)

* “Ayrıca tatmin etmeyeceksen, tahrik de etme!”

(Viagra’lı adam)

* “Bedenin bakire olsa ne yazar, ruhun oro.pu olduktan sonra...”

(Masaj yaptıran adam)

* “Karanlığın pe.evenk olup beni yalnızlığa satmasına, yalnızlığın fahişe olup benle yatmasına alıştım artık!”

(Hem yapamayıp hem de gurur yapan erkek)

* “Diz üstü yaşamaktansa ayakta ölmeyi tercih ederim.”

(Aldatılmış adam)

* “Firari saatlerin ardından gelen isyankâr sokakların tövbekâr çocuklarıyız biz.”

(Yeni boşanmış adam)

* “Hayat yollardan çizilmiş olsa bile bu yollardan birini seçeceksin, seçtiğin yolda ölüm olsa bile selam verip geçeceksin.”

(Evli ama aklı dışarıda kalmış erkek)

* “Biz ölmeyi çoktan göze aldık da yanımızda kimleri götürcez onu düşünüyoruz.”

(Evli ama başkasına âşık adam)

* “Her zaman mutluluğun doruğundayken gülünmez, bazen sırf hayata gıcıklık olsun diye uçurum kenarındayken bile gülümseyeceksin.”

(Yakalanan adam)

* “Ben ‘seninle toprağa girerim’ diyenleri çok gördüm, öyle diyenleri hep yalnız gömdüm.”

(Parası olmadığı için kadınların ona bakmadığını sanan adam)

* “Her genç delikanlının sevgilisi olabilir ama her genç kızın delikanlı sevgilisi olamaz.”

(Kadını teselli ederek tavlamaya çalışan adam)

* “Âlemin derdi ben olmuşum demek ki zamanında iyi koymuşum.”

(Tek engelin ‘evli olmak’ olduğunu sanan adam)

* “Gülü sevdim dikeni battı, seni sevdim kı.ın kalktı”

(Çıtırla yaşayan adam)

* “Biz konuşursak âlem dilsiz kalır.”

(Sevgilisinin bütün arkadaşlarını seven(!) adam)

* “Bir kız bir erkeğe boyun eğmez. Hiçbir erkek de bir damla göz yaşına değmez...”

(‘Kadın olsam herkese verirdim kalbimi’ diyen adam)

* “Az kaşardan tost, çok kaşardan dost olmaz.”

(Sevgilisini arkadaşına kaptıran adam)

* “Bir gecede sevdim seni, bir gecede de unuturum...”

(Şuursuz adam)

* “Varlığım hissedilmeyebilir belki ama yokluğum koyar...”

(Terk edilmiş asosyal adam)

* “Kahpelik gizli yapılır ama gizli kalmaz.”

(Sevgilisinin/karısının arkadaşına yakalanan adam)

* “Seni seviyorum derken hiç yalan söylemedim, yalan söylerken seni seviyorum hiç demedim.”

(Yaşıtları almış başını giderken yerinde sayan adam)

* “Evlenip balayına gideceğime evlenmeyip alayına giderim.”

(Bütün evli erkeklerin rüyası)

*“Dünya bir gündür, o da bugündür!”

(Sarhoş adam)

* “Sen bana bakma, ben senin baktığın yerde olurum.”

(Şeyi küçük adam, vizyonu...)

* “Ben senin beni sollayabilme ihtimalini hiç sevmedim.”

(Kıskanç adam)

*“Kısmetse dönerim.”

(İş gezisine giden adam)

* “Kolla beni şerit değiştiriyorum.”

(Aklı birine kayan evli adam)

Yazının devamı...

Az kaşardan tost...

Hani dün “Kadınlığın raconu”n-dan bahsettik ya...

Gelin işin b.kunu çıkaralım...

Arabeskleşelim...

Neden olmasın? Biraz eğlenelim...

Böyle “erkek” sözler vardır ya, delikanlıca... Kurtlar Vadisice...

Ya da kamyon yazısı gibi...

Onları uyarlayalım...

Yok yok...

“O lafları hangi kadın, ne zaman söyler?”i oynayalım...

Başlıyorum...



* “Mutlu etmeyeceksen meşgul de etme!”

(40+ kadın)

* “Ayrıca tatmin etmeyeceksen, tahrik de etme!”

(45x kadın)

* “Bedenin bakire olsa ne yazar, ruhun oro.pu olduktan sonra...”

(Bulamayan kadın)

* “Karanlığın pe.evenk olup beni yanlızlığa satmasına yanlızlığın fahişe olup benle yatmasına alıştım artık!”

(Kötü sevilmiş kadın)

* “Diz üstü yaşamaktansa ayakta ölmeyi tercih ederim.”

(Aldatılmış ve affetmemiş kadın)

* “Firari saatlerin ardından gelen isyankâr sokakların tövbekâr çocuklarıyız biz.”

(35+ boşanmış kadın)

* “Hayat yollardan çizilmiş olsa bile bu yollardan birini seçeceksin, seçtiğin yolda ölüm olsa bile selam verip geçeceksin.”

(Evli kadın)

* “Biz ölmeyi çoktan göze aldık da yanımızda kimleri götürcez onu düşünüyoruz.”

(Evli adamla birlikte olan kadın)

* “Her zaman mutluluğun doruğundayken gülünmez, bazen sırf hayata gıcıklık olsun diye uçurum kenarındayken bile gülümseyeceksin.”

(Aldatan kadın)

* “Ben ‘seninle toprağa girerim’ diyenleri çok gördüm, öyle diyenleri hep yalnız gömdüm.”

(Ertesi gün aranmayan kadın)

* “Her genç delikanlının sevgilisi olabilir ama her genç kızın delikanlı sevgilisi olamaz.”

(Yüz bulamayan kadın)

* “Âlemin derdi ben olmuşum demek ki zamanında iyi koymuşum.”

(Hem güzel hem akıllı kadın)

* “Gülü sevdim dikeni battı, seni sevdim kı.ın kalktı.”

(Çıtırla yaşayan kadın)

* “Biz konuşursak âlem dilsiz kalır.”

(İntikamcı kadın)

* “Bir kız bir erkeğe boyun eğmez. Hiçbir erkek de bir damla göz yaşına değmez...”

(E, feminist kadın)

* “Az kaşardan tost, çok kaşardan dost olmaz.”

(Sevgilisini kaptıran kadın)

* “Bir gecede sevdim seni, bir gecede de unuturum...”

(Şuursuz kadın)

* “Varlığım hissedilmeyebilir belki ama yokluğum koyar...”

(Terk edilen kadın)

* “Kahpelik gizli yapılır ama gizli kalmaz.”

(Arkadaşının ex’ine göz koyan kadın)

“Seni seviyorum derken hiç yalan söylemedim, yalan söylerken seni seviyorum hiç demedim.”

(‘Secret’çı kadın)

* “Evlenip balayına gideceğime evlenmeyip alayına giderim.”

(Özgür kadın)

* “Dünya bir gündür, o da bugündür!”

(Turist kadın)

* “Sen bana bakma, ben senin baktığın yerde olurum.”

(Yalaka kadın)

* “Ben senin beni sollayabilme ihtimalini hiç sevmedim.”

(Kıskanç kadın)

* “Kısmetse dönerim.”

(Gece kız kıza çıkan kadın)

* “Kolla beni şerit değiştiriyorum.”

(Aklı başkasına kayan evli kadın)

Yazının devamı...

Kadınlığın raconu...

Olamaz mı?

Kadınlığın raconu...

Niye olmasın ki?

Yapılacak şey var, yapılmayacak şey var!

Kadınlığa yakışanı var, yakışmayanı var!

Yani aslında bizim de raconumuz var da...

Şimdiye kadar yazılmamıştı...

Kâğıda dökülmemişti...

Hadi gelin yazalım.

- Arkadaşının ex’iyle birlikte olmaz. Zaten yürümez.

- Ex’inin arkadaşıyla da...

- Sevgili bulunca kız arkadaşını ekmez. Sevgililerin gelip geçici, arkadaşların kalıcı olduğunu bilir.

- Erkek arkadaşının hesabını ödemez. Ucuz yere gider ama yine de ödemez. Ödettirenle de çıkmaz.

- Borç para isteyenle de... Karşılıksız verir ama borç vermez (parayı!!!).

- Arabasıyla sevgilisini eve bırakmaz.

- Gece onu eve bırakmayanla çıkmaz.

- Kız arkadaşına fazla detay anlatmaz. “İyi” diye geçiştirir. Adam tek gecelik değilse tabii...

- Tek gecelikse, daha yaparken anlatmaya başlar. Sabah olsa da bir an önce anlatsam diye...

- Babet giymez.

- “Üzülme, son zamanlarda streslisin de ondan!” demez.

- Suçu kendinde aramaz.

- “Bu ne len?” de demez ama bir şekilde olayı çözer. Onunla ya da onsuz!

- Telefon kontrol etmez, ettirir.

- Askerdeki sevgiliyi terk etmez.

- Olduk olmadık yerde el ele dolaşmaz. Adama yapışmaz.

- Mecbur kalmadıkça koşmaz, yokuş yukarı ve aşağı yürümez.

- Taklit yapmaz! Tatmin olmadan da o yataktan kalkmaz.

- Ortamda küsmez, eve gidince burnundan getirir.

- Ex’lerin boyutları ve performansları yenilere anlatılmaz. Ne kadar iyi ya da kötü olursa olsun...

- “Ne olacağız biz?” diye sormaz, anlar.

- Tek gecelik erkekten telefon, telefon eden erkekten tek gecelik ilişki beklemez.

- Terk edemeyeceği erkeği yakalamaz.

- Yakaladığını da terk eder.

- Suçu sadece öteki kadında aramaz.

- Sarhoş olmaz, olursa da çaktırmaz.

- İçince ağlamaz, bunalım yapmaz.

- Âşık olmadan yatmaz.

- Yattıktan sonra âşık olmaz.

- erk edenin telefonunu açmaz.

- Terk ettiğine sonradan acımaz.

- Kız arkadaşının yatak hikâyelerini sevgilisine anlatmaz.

- Arkadaşının mevcut kocasına/sevgilisine yan gözle bakmaz.

Zaten bu kadınlığa değil, insanlığa sığmaz.

Benden bu kadar...

Var mı artıran?

Yazının devamı...

Haritaya bak!

Harita dediğin böyle olur!

Yok haritada Kürdistan varmış, yok bizim sınırımız geri çekilmiş, yok Avrupa değişmiş, yok daha da değişecekmiş...

Hepsi savaşları, katliamları yani kanı ilgilediren gergin işler...

Oysa yapacaksan böyle harita yapacaksın...

Seks haritası...

İngiliz The Sun gazetesi ülkelerin seks alışkanlıklarını araştıran bir çalışma yayımlamış.

Haritayı değil de sonuçlarını gördüm.

Nasıl görünüyor acaba?

Hani seçim sonrası haritalar olur ya; bölge bölge, renk renk...

Bunda da, sevişilen yerler kırmızı, daha az hareket olanlar turuncu ve giderek renk açılıyor...

Aslında kolay iş; Akdeniz’e kıyısı olanları boya kırmızıya olsun bitsin.

Biz yine de bakalım; kim, kiminle, nerede, ne yapıyormuş...

Yeni Zelanda: Yeni Zelandalı kadınlar hayatları boyunca ortalama 20.4 seks partneri ediniyor. Onlar dünyanın en “rastgele cinsel ilişki yaşayan” kadınları.

(Türk erkeğine rastlamamışlar da ondan! Değil mi!!!! diyelim..)

Avusturya: Ortalama 29.3 seks partneri ile Avusturya erkekleri dünyanın en “çapkın” ları...

(Gitmeli mi, gitmemeli mi? Yoksa hiç düşünmemeli mi?)

İspanya: Kadınlara göre dünyanın en iyi sevişen erkekleri, İspanyollar.

(Hemen b.k atmayın, gey falan değiller.)

Almanya: Kadınlara göre Alman erkekleri dünyanın en kötü partnerleri; kötü kokuyorlar.

(Kokmasına gerek yok, konuşsa yeter.)

Tayland: Ortalama 10 dakika ile en kısa sevişme süresi onlarda.

(Aranızda alınan var mı?)

Yunanistan: Seks konusunda en şehvetli millet.

(Vay be! Komşuya bak sen!)

Brezilya: En uzun süreli sevişme rekoru ortalama 30 dakika ile onlarda.

(Önsevişme dahil mi, yoksa net sevişmeyse, kaçın derim.)

Avustralya: Dünyanın en büyük göğüslü kadınları burada!

(Neyse ki bize uzak!)

Hindistan:Telefon seksi ilk çıktığında o kadar popüler oldu ki, birçok kişi borç batağına düşünce bu hatlar yasaklandı.

(Bizim gazinolar gibi! Sorsalar “casino mu, seks hattı mı?” diye, kesin casino’yu seçerler...)

Fransa: Fransızların yüzde 41’i hayatlarında bir kez de olsa seks partisine katılmış. Aynı zamanda oral seksin en yaygın olduğu ülke.

(Balık baştan korkarmış!)

Japonya: 500 kişinin katılımıyla, dünya grup seksi rekoru Japonya’ya ait. Tokyo’nun Harajuku bölgesi “fetişin başkenti” olarak biliniyor.

(Hayal etmek istemiyorum ama 500’ü birleşip bir tane gözüküyor olabilirler mi?)

ABD: Yasal olarak dağıtımı yapılan ABD yapımı porno filmlerinin yüzde 90’ı California’nın San Fernando Vadisi’nde çekiliyor.

(Ne olmuş? Bizde de Kurtlar Vadisi var ama seks yok.)

O halde, bu haritaya göre:

Altı ispanyol, üstü Brezilyalı bir adamla Yeni Zelanda’da yaşayacaksın...

Ya da:

Avusturyalı bir kadınla, Avustralya’da...

Yazının devamı...

Filmler gerçek olsa...

Kimin sözüydü bir türlü hatırlayamıyorum, “Hiçbir gerçek, bir senaryo kadar mükemmel planlamış olamaz.”

Ve galiba Casablanca’da geçiyordu...

O sözü duyduğumdan beri ne zaman bir filmde abartlı bir sahne görsem; inanılmaz rastlantılar falan, kendimi frenlerim. “Hemen es geçme kızım, olabilir” derim.

Yani, olmaz demeyin, “olmaz, olmaz...”

“Bunlar ancak filmlerde olur” da demeyin.

Ne derseniz deyin ama şunlar olmasın...

Neler olmasın?

Anlatacağım...

Boxer Dergisi’nde bu ay bir sayfayı şu konuya ayırmışlar:

“Filmlerden çıkarılacak ilişki dersleri.”

İlginç!

Bakalım bizim danalar hangi filmden, ne ders çıkarmış.

Ne anlamışlar?

Ben de onların dersinden ders çıkarayım mı?

Dersin dersi... Bu da, DD olsun...

Başlıyorum...



Casablanca: Sevgililer gelip geçicidir ama hayat planınız kalıcıdır. Çok önemli olaylarda sevgilinizi düşünmek yerine kendi hedeflerinizi ön planda tutun.

DD: İşiyle bozanı sen de boz. Ondan sana hayır gelmez. Hemen satar.

Mr.&Mrs. Smith: Her ne kadar klişe bile olsa, “ilişkide sır saklamaz” lafı geçerlidir.

DD: Sır saklanmaz diyen danaya kanmayacaksın. Söyletir sonra da burnundan getirirler. Ayrıca “en fazla iki kişi” kuralını da unutmayalım lütfen.

Fatal Attraction: İlgilendiğiniz kadından en düşük frekansta bile olsa ’arıza kadın’sinyalleri alırsanız, kaçın.

DD: Arıza taraflarınızı görmeyen hatta onlardan hoşlanan adama yapışın.

When Hary Met Sally: Birbirini çekici bulan kadın ve erkek asla arkadaş olarak kalamaz.Ya seks yapıp sevgili olurlar ya da seks yapıp arkadaşlıklarını bitirirler.

DD: Ya da hem seks yapıp hem de arkadaş gibi davranırlar. En iyisi arkadaşınızı çekici bulmayın. Bulsanız da onunla akşam yemeğine çıkmayın. Baş başa yani...

Eternal Sunshine of the Spotless Mind: Eski aşkları unutmak mümkün değil. Onlardan ders almak lazım.

DD: Bu filmi seviyorum diyen erkekten kaçacaksın. Hatta yeni tanıştığına “Seyrettin mi? Nasıl buldun?” diye test edeceksin. Olmadı, seyrettireceksin ve soracaksın.

Gördünüz değil mi?

Hangi filmden ne anlıyorlar...

Neyse hiç olmazsa seyretmişler.

Seyretmişler midir acaba?

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.